Bu karantina günlerinde bu durum biraz değişti sanki… Salt cinsiyetlerinden dolayı evde olmaları rolü biçilen kadınlar gibi erkekler de evde ve erkekler bugüne kadar kendilerine öğretilen ve sorgulamaya ihtiyaç duymadıkları genel kabullerden başka bir süreci yaşıyor ve tam olarak da sorun burada başlıyor.

Tarihte yaşanan her salgın gibi bu da son bulacak, #evdekalTürkiye yerini #dışarıçıkTürkiye’ye bırakacak, hiç gün yüzü görmemiş ilkel insanlar gibi bir süre evi otel gibi kullanmaya başlayacağız. Ve emin olun bu yaşadığımız günler üç güne de unutulacak, peki her şey eskisi gibi mi olacak?

Öyle ya, tarih her salgının toplumsal değişimleri beraberinde getirmesiyle sona erdiğini yazıyor ama erkek egemen toplum yapısı tarihin her döneminde varlığını sürdürüyor. Koronavirüsün sorunu ne kadar küreselse bu da bitmek bilmez bir küresel sorun olarak önümüzde duruyor.

Birçok geleneksel kültürde dişinin davranışları, düşünceleri, inançları, tutumları kadınca, erin ise erkekçe olmak durumundadır. Çünkü öyledir, sorgulanması teklif dahi edilemez! Biyolojik farklılıkların erkekler tarafından belirlenen rollerle toplumsal hayata kazandırılması özneyi erkek, nesneyi ise kadın yapıyor ve erkek egemen toplum yapısı parçalanmaz bir kaya gibi önümüzde beliriyor.

Kadınlar, daha çok ev merkezli, fiziksel güç gerektirmeyen iş ve meslek alanlarında olmalı genel kabulü erkekler için tam tersi durumunda. Kadını erkeğin karşısında edilgen hale getiren bu süreç erkek egemen toplum yapısı tarafından belirleniyor. Erkekler lider, kadınlar ise bunun takipçisi ve destekçisi…

Bu karantina günlerinde bu durum biraz değişti sanki… Salt cinsiyetlerinden dolayı evde olmaları rolü biçilen kadınlar gibi erkekler de evde ve erkekler bugüne kadar kendilerine öğretilen ve sorgulamaya ihtiyaç duymadıkları genel kabullerden başka bir süreci yaşıyor ve tam olarak da sorun burada başlıyor.

DÜNYADA KADINA ŞİDDET ARTIYOR

Yapılan araştırmalar, koronavirüsün çıkış merkezi Çin’in Xi’an kentinde karantina uygulamasının kaldırılmasının ardından yoğun bir boşanma talebi olduğunu gösteriyor. Ayrıca şubat ayında polis kayıtlarına göre Çin’de aile içi şiddet üç kat artmış.

Almanya’da kısmi sokağa çıkma yasağı kararının ardından yaşanan aile içi şiddet sonrası kadın sığınma evlerinde yer kalmadığı açıklandı. Danimarka’da da sığınma evlerine başvuru sayısında ciddi artış var.

ABD’de de durum farklı değil. Philadelphia merkezli kadın kuruluşu Women Against Abuse geçen hafta kadına şiddetin yüzde 30 oranında arttığını duyurdu.

Roma Belediye Başkanı Virginia Raggi ise durumun farkında olanlardan. Alınan tedbirlerin kadınlara yönelik şiddeti artırabileceğini öngörerek mücadele birimlerinin 24 saat görev başında olduğunu ilan etti.

İngiliz feminist gazeteci Helen Lewis, içinde bulunduğumuz bu olağanüstü durumun aylar sürebileceğini dile getirerek kadın özgürleşmesinin bu sürecin sessiz bir kurbanı olabileceğini düşünüyor.

Evet, bu kriz günlerinde alacağımız tedbirleri konuşuyoruz, salgının en kısa sürede sona ermesi için evlerimizde oturup sağlık sistemini rahatlatmak için şüpheli temaslardan kaçınıyoruz ama bu pandemi dönemi sona erdiğinde kadın-erkek arasında var olan eşitsizliğin daha da derinleşmemesi için bir şeyler yapmamız gerektiğine de inanıyorum.

SANAL İLETİŞİMİN ÖNEMİ

Avusturya hükümeti kadına şiddetle mücadelede 24 saat şiddet mağdurlarına hizmet vererek mağdurların online olarak her türlü desteği almasını sağlıyor. Evden uzaklaştırma tedbirlerinin karantina koşullarına rağmen uygulanacağı da ifade edildi.

Açıkçası İtalya, Kolombiya ve İspanya’da hayata geçirilen şiddet gören kadınlar için kurulan destek hatlarının televizyon ekranlarında sürekli oynatılmasını Türkiye için de mantıklı buluyorum. Telefondan öte online hizmet 24 saat olmalı, çünkü psikopatın biri evdeyken şiddet gören kadın telefonda bunu anlatamaz herhalde.

Yazının başında da söyledim. Sokaklar genellikle erkeklerin evidir, kadınların ise çok fazla sokakta olması biz gibi ataerkil toplumlarda “pek uygun görülmez”. Erkek bugüne kadar kendisine öğretilen yaşanmayan bir durumu yaşıyor ve zaten “mahalle baskısıyla” oluşturulan o maskülen rolünün evde “light’laşmayacağı” hatta daha da artacağı kuvvetle muhtemel. Yaşanacak olası ekonomik sıkıntıları da ekleyin buna…

Ve hangi kadının hangi psikopatla şu karantina günlerinde aynı evde yaşamak zorunda olduğunu bilmiyoruz. İstatistiklere göre yaşanan kadın cinayetlerinin yüzde 80’inin evde işlendiği de hesaba katılırsa Aile ve Çalışma Bakanlığı’na alınacak tedbirlerle ilgili çok iş düşüyor.