"Kimi iner, kimi çıkar" diye devam eder bu kelâm-ı kibar.
“Kimi iner, kimi çıkar” diye devam eder bu kelâm-ı kibar. Gün görmüş, devran geçirmiş büyüklerimiz, hâdiseler karşısında, yaşananların hayatın olağan akışı içerisinde olduğunu anlatmak için kullanırlardı eskiden.
Son bir hafta içerisinde futbol kamuoyunun gündeminde ağırlıkla Cenk TOSUN’un İngiltere Premier Lig takımlarından Everton’a transferi ile Arda TURAN’ın Barcelona’dan ayrılma süreci yer almaktaydı. Ve yukarıdaki güzel sözde ferman buyurulduğu gibi; kimi giderken, kimi geri dönüyor, kimi inerken, kimi yukarı çıkıyordu özetle.
Güzel ve şanssız Ülkemiz, futbolcu yetiştirip ihraç etmede pek başarılı olamadığı için bu türden yurt dışına transfer işleri söz konusu olduğunda biraz abartarak yaklaşırız huyumuz kurusun! “Tosun Paşa”nın bu transferinde de pek farklı olmadı. Uzayan pazarlıklar, ertelenen imza törenleri falan derken bir gece yarısına doğru (İngiltere ile aramızda 3 saat fark olduğunu hatırlatırım) imzaların atıldığı resmen kulüp tarafından duyuruldu da hepimiz rahat bir uyku çektik.
7’den 77’ye o kadar konsantre olmuşuz ki; Sn Bakan Mehmet ŞİMŞEK Bey bile bu konuda: -cari açığın kapanmasına sağlayacağı katkı bağlamında- bir iki söz söyleme ihtiyacı hissetti. 27 Milyon € luk bir bonservis bedeli ne de olsa neticede Ülkemize ihracat bedeli olarak + değer olarak girecek. Yıllar önce “kainatın ilk ve gerçek Ronaldo’su” Ronaldo Luis de Nazario’nun PSV’ye transferinde de transfer bedeli IMF üzerinden Brezilya’ya aktarılmıştı. (İşte futbolun sadece futbol olmadığının başka bir kanıtı daha.)
Aynı zaman dilimi içerisinde bir başka yerde de başka bir futbol “sergüzeşt”i yeni bir limana demirlemek üzere ata topraklarına doğru dümen kırıyordu. Bayrampaşa Altıntepsi’de başlayan futbolculuk kariyerinde Arda TURAN, Galatasaray, Manisaspor, Galatasaray, Athletico Madrid ve Barcelona duraklarından sonra Başakşehir’e imza atmaya hazırlanıyor ve sezon sonuna kadar kiralık olarak futbol hayatına Türkiye’de devam etme kararı veriyordu.
Cenk TOSUN’dan önce, bu toprakların yetiştirdiği ihracat/ bonservis bedeli en pahalı isimlerden olan Arda TURAN, bir taraftan kendi hatalarından ve hayata bakış açısından diğer yandan Messi Fact/ Messi Gerçekleri sebebiyle Katalonya’da tutunamayarak “kürkçü dükkânına” dönüş yapmak durumunda kaldı. Haydi hayırlısı.
Abdullah AVCI ve Emre BELÖZOĞLU’nun desteği ile “titreyip kendine dönebilirse” ne âlâ, bu onun için ikinci bahar olur, yok bu şansı da iyi kullanamazsa gitti-gider. Böylesine yetenekli ve böylesine kariyerli bir futbolcunun en verimli olacağı 30 yaş civarında Avrupa’da kendisine kulüp bulamayarak geri dönüşü trajik de olsa; “çıkmadık canda ümit vardır”. Umalım ve dileyelim ki; inşallah başarılı olur ve Avrupa’da kaldığı yerden devam eder.
Cenk TOSUN’un İngiltere’ye transferi ile Arda TURAN’ın Türkiye’ye geri dönüşünün aynı günlere rastlaması genç futbolcularımız için de ibret alınması gereken bir “örnek olay” olarak görülüyor. Sistemin-sistemsizliğe, doğru yaşamanın-boş vermişliğe, yetiştirici Hoca’nın-tüketici Hoca’ya bir kez daha ve kesin galibiyeti ile sona eriyor bu defa da hayat mücadelesi. Cenk’in futbola başladığı Almanya’dan bu yana her zaman kendisine dikkat eden biri olması, sürekli gelişime yönelik bir açlık taşıması, Şenol Hoca gibi bir eğitmenin tavsiyelerine harfiyen uyarak işine dört elle sarılması onu diğer akranlarından bir adım öne taşıdı. Arda ise ne yazık ki hem çevre hem de merkezle kuramadığı sağlıklı ilişkilerin eksikliğini futbol kariyerinin bu aşamasında sıkça hissetti. Kabadayılık ve racon kesmeye ayırdığı kadar zamanı kendisini geliştirmeye ve yenilemeye ayıramadığı için nefesi erken kesildi bu büyük yarışta.
Her ikisine de bundan sonraki kariyerlerinde başarılar dileyerek layık oldukları daha güzel yerlerde görme umudumuzu sürdürüyoruz.
İyi bir hafta diliyorum.