Kırım, Türk dünyasının bir parçasıdır. Kırım Türklerinin tarihi, vatanı ve milleti Kırım yarımadasında oluşmuştur.
Kırım, Türk dünyasının bir parçasıdır. Kırım Türklerinin tarihi, vatanı ve milleti Kırım yarımadasında oluşmuştur. Batı ve Doğu arasındaki ticaretin uğrak noktası olmasının yanı sıra verimli arazileriyle de dikkat çeken Kırım’ın tarihi istila ve işgallerle doludur. Hunlardan Venediklilere, Bizans’tan Osmanlı’ya kadar birçok medeniyete ev sahipliği yapmıştır.
Selçuklu Sultanları bölgeyi ele geçirince Kırım’ın Anadolu ile bağlarının güçlendiği bir süreç başlamıştır. 1475 yılında Kırım Hanlığı Osmanlı himayesi altına girip 300 yıl Osmanlı himayesinde yer almıştır. Bu süreç boyunca Kırım Hanlığı Osmanlı İmparatorluğu’nun en önemli müttefiki olmuştur. Zaman içerisinde Osmanlı’da çıkan iç karışıklıkları fırsat gören Ruslar, 1771’de Kırım’a saldırmıştır. Bu tarihten sonra Kırım halkının günümüze kadar süregelen kimliklerini koruma mücadelesi de başlamıştır.
Kırım Rusya için neden önemli?
Kırım tarihsel açıdan, Rusya’nın sıcak denizlere inme politikası için hayati bir öneme sahiptir. Özellikle Sivastopol Limanı, Rusya’nın Karadeniz üzerinden Akdeniz ve ötesinde hakimiyet kurma arzusunun sembolü olarak görülmektedir.
Osmanlı’nın Kırım’da hak iddia etmesi ihtimaline karşı bölgede hakimiyetini kalıcılaştırmak isteyen Ruslar, bölgeye hızlı bir şekilde kendi vatandaşlarını yerleştirip Kırım’ın Anadolu ile kadim bir geçmişe dayanan ticari ve sosyal bağlarını yok etmeye çalışmıştır. Karadeniz’deki etkinliğini hızla arttırmak isteyen Rusya, Kırım’ı askeri bir üs haline getirmiştir.
Kendi vatanlarında azınlık millet
Rusların asimile faaliyetleri karşısında yaşam alanları daralan Kırım Tatarları, Rus Devleti’nin baskılarına dayanamayıp bölgeyi terk etmek zorunda kalmışlardır. Kemal Karpat’a göre, 1783-1922 yılları arasında Anadolu’ya 1,8 milyon Kırım Tatarı göç etmiştir. Bu göçler sonucunda bölgenin demografik yapısı önemli ölçüde değişmiştir.
1883 senesinde İsmail Gaspıralı’nın öncülük ettiği aydınlanma hareketi neticesinde 1917’de genç ve dinamik olan entelektüel bir sınıf oluşmuştur. Sonraki yıllarda, Josef Stalin’in başlattığı Büyük Temizlik (Great Purge) sırasında Kırım Tatarlarından oluşan aydın sınıfın büyük bir bölümü ya hapsedilerek ya da idam edilerek ortadan kaldırılmıştır.
1944 tarihine gelindiğinde, nüfusun büyük bir çoğunluğu göç ederek Kırım’dan çıkmış, aydın sınıfı katledilmiş ve Sovyetler Birliği’nin geçirdiği dönüşüm süreci altında ezilmiş Kırım Tatarları, Almanlarla iş birliği suçlaması ile topyekûn sürgüne tabi tutulmuşlardır.
Kırım’ı Ukrayna’ya nasıl dahil oldu?
1954’te Sovyet lideri Nikita Kruşçev, Kırım’ı Ukrayna’ya hediye etti. Rusya’nın bugün hata olarak gördüğü karar, o dönemde pratikte pek fazla değişiklik yaratmamaktaydı. Sovyetler dağıldıktan sonra Sovyetlerin verdiği hediyeyi geçersiz sayan Rusya, Kırım’ı tekrar geri almak için mücadeleye başladı.
Referandumla gelen özerklik
Sovyetler Birliği dağıldıktan sonra Kırım'da yapılan referandumla, yarımada Ukrayna’ya bağlı "özerk cumhuriyet" olarak varlığını sürdürmüştür. ABD, İngiltere ve Rusya, 1994'te imzaladıkları Budapeşte Memorandumu'yla Ukrayna'nın toprak bütünlüğünü tanımıştır.
Kırım meselesi, Ukrayna’da ortaya çıkan ayaklanmalara dayanmaktadır. Ukrayna içinde özerk bir cumhuriyet olan Kırım, kendi parlamentosuna sahipti. Bu parlamentonun ve hükümetinin Rusya yanlısı olması, yapılan atamaların da Ukrayna’nın başkenti Kiev’de gerçekleştirilmesi sonucu ortaya meşruiyet sorunu çıkarmıştır. Bu meşruiyet sorunu şu anda yaşanan Kırım meselesine zemin hazırlamıştır.
Buna bağlı olarak 2013’te muhalefetin Ukrayna’da yaptığı gösteriler, Kırım’ın Rusya tarafından ilhak edilmesine neden olmuştur. Yaşanan bu olay, durumu ülke içi bir krizden bölgesel ve uluslararası bir soruna dönüştürmüştür. Türkiye dahil tüm batı dünyası Kırım'ın Rusya tarafından ilhakını günümüzde de tanımamaktadır.
Ukrayna ve Rusya arasındaki krizin sebebi geçmişten beri aynıdır.
Ukrayna ve Rusya’nın olası savaş ihtimaline karşı Kırım Türkleri göz ardı edilmemelidir. Kırım Türklerinin kültürel devamlılığını korumak sorumluluğumuzdur. Yapılması gereken oradaki kültürel azınlığımızın iki devlet tarafından da tanınması ve korunmasıdır.