Türkiye'nin gündeminde mühim bir konu var: Instagram'a erişim engeli. Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu (BTK), Instagram'a toplu erişim engeli getirdi. Hiç şüphe yok ki bu karar ifade özgürlüğünü ihlal ediyor.
Sosyal medya şirketlerinin ikiyüzlü politikaları yeni değil
Sosyal medya şirketleri, 7 Ekim’den itibaren, İsrail yanlısı paylaşımları ön plana çekerken, Filistin destekçilerinin paylaşımlarını topluluk kuralları ya da algoritmik hata bahanesiyle sansürlemektedir. İnsanlar, şiddeti teşvik ettiği için değil; soykırımın sona ermesini ve Filistinlilerin özgür olmasını savundukları için sansüre maruz kalmaktadır. Ne yazık ki, bu şirketler, işlerine gelmeyen her ifadeyi “şiddet” ve “yanıltıcı bilgi” olarak değerlendirmektedir. İsrail’in Gazze’de gerçekleştirdiği soykırım görüntülerini paylaştığım ve siyonizmi eleştirdiğim için benim de Instagram, X hesaplarım birçok kez kısıtlandı ve paylaştığım içerikler kaldırıldı. Hesaplarımın kısıtlanmasına rağmen, kendi özgür irademle hesap oluşturduğum platformlar tarafından sansürlendiğim için, ifade özgürlüğümün ihlal edildiğini iddia etmedim. Çünkü ifade özgürlüğü hakkı, kimseye başkalarının ne söylediğinizi duyabileceği bir platform sağlama sorumluluğu getirmez.
Instagram, her ne kadar iletişim sunan bir şirket olarak bilinse de, reklam şirketidir.
Sosyal medya şirketleri kullanıcılara reklam sunma karşılığında ücretsiz iletişim hizmeti sunarlar. Bu şirketler özel şirketlerdir. Örneğin, Instagram’ın içerik kurallarını onaylamayan kullanıcılar platforma üye olamaz. Ancak, kullanıcıların onaylamadığı içerik politikalarının Instagram’a hiçbir maliyetinin olmadığı düşünülemez. Kullanıcılar sosyal medya platformlarında hesap açmadıklarında şirket iflas riskiyle karşı karşıya kalır. Bu durumda, Instagram’ın ticari davranışları üzerinde bir düzenleme gerçekleşmiş olur. Ancak, bu düzenleme tüketicilerin tercihleri aracılığıyla uygulanır. Instagram platformunda içerikleri silinen veya sansürlenen kullanıcılar Facebook, X ve TikTok gibi diğer sosyal medya platformlarında hesap açarak düşüncelerini ifade edebilir. Ancak piyasadaki bütün sosyal medya şirketlerinin paylaştığımız içerikleri yayınlamadığı bir durumda bile ifade özgürlüğümüzün olmadığını iddia edemeyiz. Çünkü şirketler olmasa da ifade özgürlüğü hakkımız mevcuttur.
İfade özgürlüğü nedir?
İfade özgürlüğü, bireylerin serbest bir şekilde bilgilere, haberlere ulaşabilmesi ve bunları çeşitli yol ve yöntemlerle, başka bir birey veya devlet tarafından engellenmeden başkalarına aktarabilmesidir. Bireylerin kendilerini ifade etmeleri için, başkalarının onlara araç sağlama yükümlülüğü yoktur. Bunun sebebi, ifade özgürlüğün negatif özgürlük olmasıdır. Hükümetlerin veya şirketlerin bireylere ifade özgürlüğünü sağlamak için araç sağlama yükümlülüğü yoktur. Tıpkı bir gazetenin herhangi bir kişiye bir köşe yazısı yazma imkânı vermekle yükümlü olmadığı gibi. Örneğin, bu yazımın YeniBirlik gazetesi tarafından yayımlanmaması durumunda ifade özgürlüğümün engellendiğini ileri süremem. Farklı bir gazetede yazabilirim. Kimse herhangi bir şirkette çalışmak zorunda olmadığı gibi, şirketler de kimseyi çalıştırmak zorunda değildir. Bu durumda gazete köşemde yazımı yayınlayamadığım için ifade özgürlüğümün engellendiğini söylemek ne kadar yanlışsa, sosyal medyada içerikleri sınırlanan kullanıcılar için de bunu söylemek yanlıştır. Bu sebeple, demokrasilerde medyada çeşitlilik hayatidir. Ancak, hükümetten benim hangi konular hakkında yazacağıma dair gelen müdahaleler ifade özgürlüğümü ihlal eder. Bununla birlikte, bilgiye erişim, ifade özgürlüğünün en önemli unsurudur. Hükümetin bireylerin bilgiye erişim için kullandıkları araçlara sınırlama getirmesi ifade özgürlüğünü ihlal eder.
Instagram’ın bireylere ifade özgürlüğünü sağlamak için araç sağlama yükümlülüğü yoktur
Birçok kişi, sosyal medya platformlarında ifadelerinin şirket tarafından sınırlandırıldığında veya hesaplarının askıya alındığında ifade özgürlüğünün ihlal edildiğini düşünür. Ancak, sosyal medya platformları, içerik kurallarını (evet yanlı bile olsa) kendileri belirleme hakkına sahiptir. Bu nedenle sosyal medya şirketlerinin kullanıcıların içeriklerini sınırlaması, ifade özgürlüğü ihlali olarak değerlendirilemez. Kullanıcılar, Instagram’ın içerik kurallarını yanlı buluyorlarsa ve ifadelerinin sansürlenmesini istemiyorlarsa tepki olarak Instagram hesabını silebilir. Ancak hükümetin Instagram’ın sansür politikasını doğru bulmadığı için platforma erişim engeli getirmesi ifade özgürlüğünü ihlal eder. İfade özgürlüğü sınırsız (mutlak) bir niteliğe sahip değildir. Hükümetler sosyal medya platformlarındaki içeriklere sınırlamalar getirebilir. Çünkü, sosyal medya platformlarındaki içeriklerin gerçek hayata etkisi vardır. Platform üzerinde paylaşılan içeriklerde kişilerin hak ve özgürlükleri zarar görebilir. Dahası, ülkelerin ulusal güvenlikleri tehlikeye girebilir. Ancak bu sınırlamalar açık ve mevcut bir suça yönelik olmalı. Sınırlama, zararı önleme amacı taşımalı. İfade özgürlüğünü koruma gerekçesiyle ifade özgürlüğüne sınırlamalar getirebilir.
İfade özgürlüğünün önündeki en büyük engel masum görünen bu tür gerekçelerdir
İfade özgürlüğü ve sosyal medya konusunda kafalar karışık. Birçok kişi Instagram’ın kapatılma gerekçesinin İsrail tarafından şehit edilen Haniye’nin görüntülerinin sansürlenmesi olduğunu düşünüp bu karara karşı çıkan kişilere “Hükümet ifade özgürlüğümüze sahip çıktığı için Instagram’ı kapattı”, “Türkiye ifade özgürlüğümüzü kısıtlayan şirketlere meydan okuyor” diyerek akıl tutulması yaşadı ve erişimi kapattığı için hükümete teşekkür etti. Bazıları ise Facebook ve X gibi şirketlerin de Instagram gibi sansür uyguladığını ve onların da kapatılması gerektiğini savundu. İşin ironik tarafı bu düşüncelerini kapatılmasını istedikleri platformlarından yayınladılar. Diğer bir ironi ise, ABD’nin Tiktok’u yakın bir zamanda kapatmasına ses çıkarmayanların, Batı ülkelerindeki ifade özgürlüğü ihlallerini görmeyenlerin, İsrail’in Gazze’de binlerce masum insanı katletmesine ses çıkarmayanların Instagram’da paylaşım yapamayınca deliye dönmeleri. Bu kişiler düpedüz ikiyüzlü. İfade özgürlüğü, diğer hak ve özgürlükler gibi, özünde politik bir nitelik taşır. Bu nedenle, hükümetlerin ifade özgürlüğüne keyfi sınırlamalar getirmesine izin verilmemeli.
Sosyal medya ulusal güvenliğe tehdit oluşturabilir
Son dönemlerde ulusal güvenlik gerekçeleriyle hükümetler sosyal medya platformlarına sınırlamalar getiriyor. Gerçekten de bu konuda yazılan bir rapor, internet üzerinden yapılan terörist faaliyetlerin yüzde 90’ının sosyal medya araçları kullanılarak gerçekleştirildiği ortaya koydu. Birçok hükümet, askerlerin veya belli devlet yetkililerinin sosyal medya platformlarını kullanmalarını yasakladı. Türkiye de TSK personeline sosyal medya yasağı getirdi. Bu geç kalınmış ama çok doğru bir karardı. Bu yasanın askerlerin ve devlet yetkililerinin ifade özgürlüğünü ihlal ettiği iddia edilemez. Sosyal medya şirketlerinin ikiyüzlü politikaları ile mücadele etmek için yerli sosyal medya platformlarının çıkarılması teşvik edilebilir. Örneğin, bu şirketlerin sansür politikasını protesto etmeye devlet yetkilileri kendi hesaplarından başlayabilir. Ancak bu tür akıllıca bir tepki göremiyorum. Aksine, devlet yetkilileri, şirketlerin çifte standartlarının dünya için ortak bir sorun olduğunu, Türkiye’nin bunu kabul etmediğini ve Instagram’ı kapattıklarını, X hesaplarından kullanıcılara duyurdular.
Soykırımın duyulmasında sosyal medya şirketlerinin payı büyük
İçerikleri sansürlenen kullanıcılar, sosyal medya platformlarındaki hesaplarını silerek şirkete tepkilerini ortaya koyabilirdi. Örneğin, Haluk Bayraktar iyi bir örnek. Facebook ve Instagram’ı, Filistin’e yönelik destek mesajlarını engellemesi üzerine protesto edip iki platformda da hesaplarını kapattı. Ancak çoğu kullanıcı bunu yapmadı. Ben de hesaplarımı kapatmadım. Aksine, sansüre rağmen, zaman buldukça sosyal medya hesaplarımdan Gazze’den gelen görüntüleri paylaşamaya devam ettim. Çünkü Filistin’de yaşanan soykırımın duyulmasında, sosyal medyada paylaşılan vahşet görüntülerinin payının büyük olduğunu düşünüyorum. Kullanıcılar, sosyal medyanın hızını ve evrenselliğini Filistin lehine çevirdiler. Sosyal medya şirketlerinin açık açık İsrail’i desteklemesine rağmen, uyguladıkları hiçbir sansür politikası, terör devleti İsrail’in çadırları yakmasını, hastaneleri bombalamasını, kafası kopmuş masum Filistinli çocukların görüntülerinin dünyaya yayılmasını önleyemedi. Erişim engelinin sebebi, kullanıcıların Filistin paylaşımlarının sansürlenmesi ise, platformu kapatmak, son derece yanlış bir karar olur. Bunun yerine hükümet, yerli sosyal medya şirketlerinin piyasaya sürülmesini teşvik edilebilir, devlet yetkilileri sosyal medya hesaplarını kapatabilir veya vatandaştan sosyal medya hesaplarını gönüllü olarak kapatmalarını isteyebilir. Dikkat! Gönüllü olarak! Eğer hükümet Filistin sebebiyle değil de katalog suçlar gerekçesiyle Instagram’a erişim engeli getirdiyse, kaldı ki hangi katalog suçların ne olduğu hala kamuoyuna açıklanmadı, sınırlanan içerik suça yönelik olmalı. Sonuç olarak, hükümetin Instagram platformunu erişime kapatması kabul edilemez. Hükümet umarım bu yanlış karardan döner.