İsrail'in Doğu Akdeniz'de varlığını güçlendirmek istediği bilinen bir hakikat.
Kıbrıs ve Filistin, en fazla gündemimizde olan iki bölge. Ne var ki ayrı ayrı fazlasıyla ele alınan bu iki bölgenin birlikte düşünüldüğüne pek sık rastlanmamıştır.
İsrail’in Doğu Akdeniz’de varlığını güçlendirmek istediği bilinen bir hakikat. Bu durumun sadece bir istekten ibaret olmaktan öte İsrail’in “vadedilmiş topraklar” emeli için de önem arz ediyor. Bunu son zamanlardaki demografik, arazi ve alımı ve ticari alanlardaki dikkat çeken değişen rakamlarda da görüyoruz. Tarihsel süreçte İsrail için daima stratejik bir konuma sahip olan Kıbrıs’ta vatandaşlık alan Yahudiler tarafından ciddi oranda arazi satın alınmış ve yaşam alanları oluşturmuş. Üstelik bunun, KKTC’de 2003 yılında başbakan olan Mehmet Ali Talat zamanından gelen 20 yıllık mesele olduğu söyleniyor.
Nüfusu 380 binlerde olan Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ndeki Yahudi sayısının son zamanlarda 50 bine yaklaştığı ve vatandaşlık alan Yahudilerin, 3.355 kilometrekarelik Kuzey Kıbrıs’tan aldığı 25 bin dönüm araziye yabancıların giremediği siteler yaptığı iddia ediliyor. Aynı zamanda KKTC’de İsrail menşeili 2000 şirket olduğu söyleniyor. Evergreen, Cesar -Dominika, Eurocoast dev planları hayata geçiren şirketler arasında göze çarpanları.
Bu oranlar KKTC gibi dünyanın tanımadığı bir devlet için tehlikeli. Demografik yapıyı değiştirerek adım adım Filistin’i işgal eden İsrail, şimdi aynı planı Kıbrıs üzerinde mi yapmaya çalışıyor?
Benzer planın sonuçlarını bugünlerde Filistin’de görüyoruz
Osmanlı’nın son dönemlerinde Yahudiler, Kudüs’ten toprak satın almaya çalışmış ancak bu emelleri 2. Abdulhamit tarafından kanunla engellenmişti. İsrailliler, Filistin’den sadece yüzde 6 toprak parçası elde edebilmiş. Bu oran devlet kurmak için ilk aşamada yeterli olmamış, ancak 2. Dünya Savaşı’ndan sonra bu durum mandacı İngiltere’nin desteğiyle değişmiştir. 2. Dünya Savaşı’nda hayatta kalan Yahudilerin Filistin topraklarına gelmesi, planın gerçekleştirilmesi için yeterli insan gücünü sağlamıştı. Yahudiler önce yavaşça Filistin’de kolonileşmiş, ardından da o dönemde yerleşimcilik adını verdikleri; şimdiler de terörle mücadele adıyla soykırımla Filistin’in tamamını kendi topraklarına katmaya çalışıyor. Filistin’deki yıllarca süren plan ve geldiğimiz noktada yaşanan soykırım 7 Ekim’den beri en acı şekilde bütün dünyanın gündeminde.
2. Dünya Savaşı’ndan sonra Filistin’ e yerleştirilen Yahudiler ile Rusya-Ukrayna savaşından sonra Ukrayna’dan KKTC’ye gelen Yahudilerde de benzerlik kurmak mümkün. Araştırmalar bu durumun “yerleşimci” kılıfı ile işgale kapı aralayacak derecede önemli seviyede olduğu konusunda uyarıyor.
Filistin’den sonra sıra Kıbrıs mı?
Netanyahu’nun her fırsatta hedeflerini Arz-ı mevud’a (vadedilmiş topraklar) göre belirledikleri sınırlar içinde Kıbrıs’ın da olduğu söyleniyor. Din adına soykırım yapıyorlar. Soykırıma Batı da destek veriyor ve asla eleştirmiyor. Adadaki Yahudilere ait vatandaşlık, arsa ve şirketlerin artışı da göz ardı edilemez. Bu artışın motivasyonu nedir? Dini, ekonomik, güvenlik, enerji boyutlarıyla birlikte araştırılmayı hak eden oldukça fazla soru var.
Filistin meselesinin KKTC üzerinden Türkiye’nin de güvenlik meselesi olabileceği gözden kaçmamalı. Kırmızı çizgimiz, Mavi Vatan’ın içinde bulunan Kıbrıs’ta ticaretle arazilerle, vatandaşlıkla ve rantlarla yapılacak işgal kabul edilemez. Yetkililer bu konunun takipçisi olup gerekli önlemleri yapmıştır. Ancak kamuoyunda da meselenin sadece Filistin meselesi olmadığını farkına varmak için Kıbrıs’taki gelişmeleri gözden kaçırmamak önemli.