İsrail'in Gazze'de gerçekleştirdiği insanlık dışı katliamlar karşısında yaşanan acı evrenselleşti. İnsanlar, temel hak ve özgürlükler gibi kavramların dine, insanlara, coğrafyaya göre yeniden tanımladığına şahit oluyor.
İsrail’in Gazze’de gerçekleştirdiği insanlık dışı katliamlar karşısında yaşanan acı evrenselleşti. İnsanlar, temel hak ve özgürlükler gibi kavramların dine, insanlara, coğrafyaya göre yeniden tanımladığına şahit oluyor.
Son dönemlerde uluslararası hukuk düzeni, Yahudilerin haklarını korumak için kurulmuş izlenimi vermekte. Antisemitizm Yahudilere gösterilen ırkçılıktır. Ancak öyle bir noktaya gelindi ki, İsrail’in yaptığı katliamı eleştiren herkes antisemitist ilan ediliyor. Ateşkes çağrısında bulunan Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Antony Gutters bile İsrail’e göre dünya barışı için bir tehdit. İsrail’in Gazze’ye yaptığı hukuk ve ahlak dışı katliamlar antisemitizm kavramıyla meşrulaştırılmakta.
Bu ikiyüzlülüğe karşı insanlar 7 Ekim’den beri sokaklarda protestolarını sürdürmekte. Dünya genelinde insanlar tüm sınırlamalara rağmen dini, milleti, dili fark etmeksizin Filistin’e destek yürüyüşleri yapıyor. Bu protestoların uluslararası düzeni değiştirecek potansiyeli olduğu son günlerde tartışılan bir konu.
Sürdürülemez Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi
Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Antony Gutters, Gazze’deki insani felaketin önlenmesi için Güvenlik Konseyi’ni acil toplantıya çağırdı. BMKG’da Gazze için ateşkes oylandı, ancak beklenildiği üzere ABD ateşkesi veto etti ve karar çıkmadı. Konseyden ateşkes kararı çıksaydı bile Gazze için değişen bir şey olmazdı. Çünkü Birleşmiş Milletler’in İsrail karara uymadığında bir yaptırımı olmayacaktı.
Güvenlik Konseyi’nde veto hakkına sahip 5 daimî üyeden 3’ü İsrail’deki katliamına doğrudan destek veren ülkeler. ABD, İngiltere ve Fransa başından beri İsrail’in yanında yer almakta. Daimî diğer iki üye Rusya ve Çin’in de duruşunu kendi çıkarlarına göre değişmekte. Her ne kadar bugün Gazze için ateşkes kararını onaylasalar da çok yakın bir zamanda Rusya’nın Ukrayna’da Çin’in de Doğu Türkistan’da yaptıklarına şahit olduk. Ne yazık ki Gazze için yaptıkları oylama, BM’nin işlevsiz ve sürdürülemez bir örgüt olduğunu tekrar anlamamızın ötesine geçemedi.
Türkiye’nin Gazze duruşu
Çocukların bu kadar rahat katledilebildiği bir dünyada dış politikada ahlak ve siyasi çıkarları ayırmayan, katile katil olduğunu söyleyen ve Batılı devletlerin savunuyor göründükleri özgürlükleri ve insani değerleri, Batı’nın yüzüne çarpa çarpa savunan Erdoğan yönetimi var.
Türkiye, duruşuyla ve demokratik sistemiyle bölge ülkelerinden çok farklı olarak bu süreci akıllıca yürütüyor. Netenyahu’nun savaş suçlusu olması için istikrarlı bir politika izliyor. Buna yönelik İsrail’in işlediği insanlık suçlarını tüm delilleriyle “Kanıt” isimli kitapta ortaya koyuyor.
2. Dünya Savaşı’ndaki soykırım suçunun borcunu İsrail’in Gazze’de yaptığı soykırıma destek vererek ödemeye devam eden Batı ülkelerine karşı Türkiye’nin İsrail’e borcu olmadığını vurguluyor.
1290’da İngiltere’den, 1340’ta Bavyera’dan, 1492’de İspanya’dan, 1497’de Portekiz’den kovulan Yahudilere sadece Osmanlı kucak açtı. Sultan II. Bayezid’in Hristiyan olmak veya denize dökülme seçenekleri arasında kalan Yahudileri, Osmanlı’ya getirip özgürce dinlerini yaşamalarına imkân verdiği için Yahudiler Türkiye’ye borçlu.
Batı, katliamı faili kayırarak kınıyor.
Batı ülkelerinin son günlerde sivillere yönelik söylemleri sadece lafta kalmakta. İsrail’e yaptıkları baskı, sivillere yönelik dünyayı etkileyecek görüntülerin yayılmasını önlemekten başka bir şey değil. Batı, İsrail’i soykırımın durdurması için değil, sivillere yönelik görüntülerin daha fazla yayılmaması için uyarıyor.
Stratejik yenilgi
Yaşanılan bu acılardan sonra kaçınılamaz tek gerçek, Batı ve İsrail’in yenilmesi olacak. Ve bu da sadece bir zaman meselesi. Amerikan Savunma Bakanı’nın, İsrail’e yönelik “Taktik olarak zafer kazansa bile stratejik olarak kaybedebilir” sözleri, soykırıma destek veren Batı için de geçerli.