İsrail, dünyanın gözü önünde soykırıma devam ediyor.
İsrail, dünyanın gözü önünde soykırıma devam ediyor. 7 Ekim’den bu yana Gazze’de şehit edilen çocuk sayısı, dünya genelinde yaşamını yitiren çocuk sayısını aşmış durumda. 35 hastaneden 18’i bombalandı. Yıkılan şehirler, 6 yıl süren 2. Dünya Savaşı’nda bombalanan şehirleri geçti.
Ne yazık ki, 7 Ekim saldırısı katliamın sadece boyutunu değiştirdi. Çünkü Filistinliler zaten 75 yıldır İsrail işgali ve zulmü altında yaşamaya çalışıyor.
Akademide Gazze sansürü
Batı’da birçok üniversitede Filistin’e destek veren öğrenci ve akademisyen cezalandırıldı. Filistin yanlısı söylemleri sebebiyle birçok akademisyen işinden atıldı. ABD’de 5 Aralık’ta 1000 akademisyenle yapılan anketin sonuçlarına göre, akademisyenlerin yüzde 81’i Gazze hakkında konuşmaktan çekiniyor.
Dünyanın önde gelen üniversitelerinin Filistin’i destekleyenlere uyguladığı sansür, akademik özgürlüğün sınırlarını Siyonizmin belirlediğini göstermekte ve dünyadaki siyonist vesayeti gözler önüne sermektedir.
Sosyal medyada Gazze sansürü
Filistinliler yalnızca gerçek hayatta değil, sosyal medyada da kuşatma altına alınmış durumda. İsrail ve insanlık arasındaki orantısız çatışmanın dijital dünyada da yaşandığını görmekteyiz.
Sosyal medya şirketleri, soykırımın başından beri İsrail yanlısı paylaşımları ön plana çekerken, Filistin destekçilerinin paylaşımlarını topluluk kuralları ya da algoritmik hata bahanesiyle sansürlemektedir. İnsanlar, şiddeti teşvik ettiği için değil; soykırımın sona ermesini ve Filistinlilerin özgür olmasını savundukları için sansüre maruz kalmaktadır. Ne yazık ki, bu şirketler, işlerine gelmeyen her ifadeyi “şiddet” ve “yanıltıcı bilgi” olarak değerlendirmektedir.
Reklam şirketlerinden tarafsızlık beklemek
Sosyal medya şirketleri, iletişim sunan şirketler gibi algılansa da aslında dünyadaki en büyük reklam şirketleridir. Reklamların anlamlı bir şekilde yönlendirilebilmesi için kullanıcıların kişisel bilgileri analiz edilerek metalaştırılmaktadır. Sosyal medya şirketlerinin en büyük gücü, kullanıcılara özgü bilgileri kendisinde saklamasıdır. Bu güç, devletler tarafından da bilinmektedir. Devletlerin sosyal medya şirketleriyle birlikte hareket ettikleri birçok davada kanıtlanmıştır. Küresel çapta çok sayıda firmanın İsrail’e desteğini açıklaması göz önünde bulundurulduğunda, sansürün sadece politik bir tercih değil, reklam şirketlerinin iş modelinden kaynaklı zorunluluk olduğunu ortaya çıkarmaktadır.
Şirketler sansür uygulasalar da kullanıcılar çeşitli yollardan sansürü aşabilmektedir.
Sosyal medyada paylaşılan insanlık suçlarının görüntüleri, vahşeti tüm dünyanın görmesini ve Batı’nın savunuyor göründüğü özgürlüklerin Gazze’ye uğramadığının görülmesini sağladı.
Sosyal medyanın olmadığını bir dönemde bu soykırım yaşansaydı, resmi verilere ve sayıları sınırlı olan yayın kuruluşlardan elde edebileceğimiz kadar görüntü ve bilgiye sahip olabilecektik.
Sansüre rağmen, sosyal medyanın haber kaynağı olarak uluslararası medyanın önünde olduğu ve dünya kamuoyunda Filistinlilerinin haklı olduğu anlaşıldı. Bu platformlar küresel iletişim çağında taraflı anlatımların geçerliliğini yitiriyor. İsrail savaş söylemini kendi ülkesine bile dayatmada başarısız kalıyor. Dünya, adaletsizliği Filistinli çocukların gözlerinde görüyor.