İsminin bir sokakta yaşatılması vefa örneği olarak görülebilir ama başka bir açıdan bakmanızı rica edeceğim.
Rus Büyükelçisi Karlov, Ankara’da uğradığı silahlı saldırı sonrasında hayatını kaybetti. Türkiye ve Rusya ilişkilerini sarsmayı amaçlayan bu saldırıyla ilgili ayrıntılar önümüzdeki günlerde netleşir ve etkilerini de hayatımızda yaşayarak görürüz. Bahsetmek istediğim konu ise bu suikastla ilgili ama başka bir boyutuyla. Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Moskova’da yaptığı açıklamada Karlov’un saldırıya uğradığı binanın bulunduğu sokağın isminin Karlov Sokağı olacağını söylemiş. İsminin bir sokakta yaşatılması vefa örneği olarak görülebilir ama başka bir açıdan bakmanızı rica edeceğim.
Önce bir tarih turu. Birinci Dünya Savaşı öncesinde iki uçak Kahire’ye doğru yola çıkar. 2500 kilometrelik bu uçuşu tamamlayamadan yolda şehit düşerler. Mezarları Şam’daki Emevi Camii’nin avlusundadır. İsimlerinin yaşaması için düşünülense onlar adına bir anıtın dikilmesidir. Ünlü mimar Vedat Tek’in tasarladığı Tayyare Şehitleri Anıtı Fatih’te itfaiyenin önüne dikilir. İşte bu müstesna anıtın hikayesi budur. Üzerinde uçuşu tamamladıklarında boyunlarına takılacak madalyanın büyütülmüş kopyası da yer alır. Yolunuz Fatih’e düşerse biraz inceleyin derim.
Diğer bir hava şehidimiz ise İlker Karter’dir. Kendisinin ismi Şehir Hatları Vapurlarından birinin üzerinde yer alıyor. Diğer bir vapurumuzun adı Adem Yavuz. Bu vapurlara neden bu isimlerin verildiğine dair fikri olanların sayısı bir vapuru dolduracak insan sayısı kadar var mıdır, kuşkuluyum.
Savcı Selim Kiraz, Adalet Sarayı’nda solcu teröristler tarafından şehit edildikten sonra onun ismi de Çağlayan’daki Adalet Sarayı’na verildi.
15 Temmuz’un ardından ülkemizin birçok yerinde 15 Temmuz Şehitler isminin taşıyan köprü, otogar, cami, park, cadde ve daha birçok yer oluştu.
Şehitlerimizi hatırlamak önemlidir. Buna kimsenin itirazı olamaz. İtiraz bir yana şehitlere duyduğumuz vefayı daha da yükseklere çıkarmamız gerekir. Ancak bu işin yolu bu mudur? Şehitlerimize beslediğimiz vefa duygusu tüm tarihimizi onlar üzerinden sembolleştirmemizi mi gerektirir? Bunun yerine isimlerini yaşatmak için bir anıt, bir burs fonu, bir vakıf ihdas etmek. Şehit edildikleri yere kondurulacak küçük bir anı plakası aynı görevi üstlenmez mi?
Abartılı tepkilerle şehitlerimizi veya bu topraklar için anlam taşıyan kişileri onurlandırmış olmuyoruz. Sadece yasak savma kabilinden, üzerimize düşen görevi yapmış olduğumuz hissini tatmak istiyoruz.
Sokak isimleri durmadan değişiyor. Meydanlar, köprüler, otogarlar durmadan isim değiştiriyor. Boğaziçi Köprüsü gibi sembolleşen bir yerin isminin değişmesine diyeceğim bir şey yok ama bunu her yere taşımak hatıraları sulandırmak anlamına geliyor.
Büyükelçi Karlov adının verileceği sokak da bu kapsamda değerlendirilebilir. Sokağa ismini vermek yerine katledildiği binaya Türkçe ve Rusça bir plaket yerleştirmek ve onun adına bir Türk-Rus ilişkileri bursu ihdas etmek sanırım isminin yaşaması için daha anlamlı olacaktır.
İsimleri fazlaca tekrarlayarak bizim için ifade ettikleri anlamlardan vazgeçiyoruz. Aynı zamanda hafızamızı da yitiriyoruz. Yitirilen bellek de bizi yeni saldırılara karşı daha korumasız hale getiriyor.