Ramazan ayını idrak ettiğimiz bugünlerde insanın kendi nefsiyle baş başa kalıp hesaplaşması, evrenin büyüklüğü karşısında kendi küçüklüğünü hatırlaması, kibir ve riyadan arınması gerekir.
Bugün son zamanlarda çok kullanılan bir söz üzerine düşüncelerimi sizlerle paylaşacağım: “İtibardan tasarruf olmaz!”
Ramazan ayını idrak ettiğimiz bugünlerde insanın kendi nefsiyle baş başa kalıp hesaplaşması, evrenin büyüklüğü karşısında kendi küçüklüğünü hatırlaması, kibir ve riyadan arınması gerekir. Ramazan ayının anlamı bir taraftan toplumda dayanışma duygusunun yeniden ihya edilmesi iken diğer taraftan insanın kendi nefsiyle muhasebe ve murakabe etmesidir. Eğer Ramazan ayında kendimizdeki bazı kötü özelliklerden arınamıyorsak, en azından bunları azaltamıyorsak o Ramazan bizim için pek de faydalı geçmiş sayılmaz.
Yukarıdaki “İtibardan tasarruf olmaz!” cümlesi bu anlamda Ramazan ayında temizlememiz gereken kötü alışkanlıklarımıza, davranış ve günahlarımıza işaret etmektedir. Bu cümleyi açıklamaya çalışırken başlıktaki soruyu soracağım: İslâm’da itibardan tasarruf olmaz mı? Ne yazık ki, hepimiz dini çevremizde yaşayıp gördüğümüz geleneklerle, tarih içinde belli siyasi menfaatler karşılığında üretilmiş kurallarla birlikte öğrenirken, aynı zamanda, yine belli şahsi menfaatler için üstü örtülmüş ve üzerinde konuşulmayan gerçeklerden ayrı olarak değerlendiriyoruz. Bugünkü yazıda itibar, gösteriş, riya, kibir ve masiva kavramlarından bahsedeceğim. Göreceğiz ki, bugün çok dindar ve mazbut olarak tanınan bazı kişilerin ettiği sözler bizatihi İslam’ın temel düsturları ile örtüşmemektedir. Bu vesileyle kendimizden başlayarak bu kavramları tekrar düşünürüz, inşaallah.
İTİBAR VE İTİBARDAN TASARRUF NE DEMEK?
İtibar, TDK sözlüğünde “saygınlık” olarak verilmektedir. Saygın olma durumu insanın toplum içinde diğer insanlardan saygı görmesi ve yine toplumsal hiyerarşide – bir makama, bir rol veya mevkiye sahip olmadan- güvenilir ve sözü geçen birisi olması olarak açıklanabilir. Yani bir kişi falanca bir kurumda Genel Müdürse, bu onu itibar sahibi yapmaz. Çünkü insanların gösterdiği saygı koltuğadır, insana değil. Yine benzeri bir şekilde bir kişi sahip olduğu servet ve parasal güçle itibar sahibi olmaz. Ancak o para gücüyle ihtiyaç duyduğu hizmetleri satın alan birisidir. Saygınlık insanın toplum içindeki eylemleri ve olaylar karşısındaki duruşuyla zamanla edindiği bir özelliktir. Toplum içinde bir insanın görüş ve düşüncelerine önem veriliyor ve o insana güven duyuluyorsa, bu o insanın daha önceki eylemleri ve çeşitli olaylar karşısındaki tavırları sebebiyledir. Saygınlık bu yüzden adalet, doğru sözlülük ve güvenilirlikle birlikte ele alınmalıdır. Burada saygınlık ya da itibar için en güzel örnek Sevgili Peygamberimizdir. Peygamberimiz El-Emin lakabıyla bilinirdi. Daha peygamberlik gelmeden kendisi Mekke toplumunda en sözüne güvenilir kişi olarak kararlarının doğruluğu ve hükümlerinin adaletli oluşuyla tanınırdı. Bir makam veya mevkiye sahip değildi, serveti de yoktu, ama o itibarını kendi davranışlarıyla üretmişti.
İtibardan tasarruf etmekle kasıt bu anlamda saygınlığı korumak demektir. Bu ise, kişinin sözüne güvenilirliğini koruması, toplumun o kişinin kararlarını doğru ve hükümlerini adil bulmaya devam etmesi ile olur. Öte yandan son zamanlarda bunu söyleyen kimseler “lüks tüketimi” ve “gösterişi” itibarı korumanın yolu olarak tanımlamaktadırlar. Dediğimiz gibi, bir devlet yöneticisinin itibarı oturduğu koltuktan kaynaklanmaz, ancak o kişinin devleti yönetirken toplum için ne kadar doğru karar aldığına ve politikalarının ne kadar adil olduğuna bağlıdır. Eğer devlet yöneticisi milletin vergilerini kendi lüks tüketimi ve gösteriş için harcıyor ve bunu itibarı korumak olarak tanımlıyorsa orada büyük bir yanlış var demektir.
GÖSTERİŞ VE GÖSTERİŞ TÜKETİMİ
İktisatta tüketim davranışı açıklanırken insanların ellerindeki kısıtlı kaynaklarla ihtiyaçlarını gidermek için tüketim yaptıkları varsayılır. Ancak hızlı kalkınma dönemleri sırası ve sonrasında ortaya çıkan yeni zenginler veya iktidara yeni gelmiş siyasi veya bürokratlar bazı durumlarda tüketimi ihtiyaçlarını karşılamak için değil, toplumda gösterişte bulunmak, daha lüks ve yüksek bir yaşam standardına sahip olduğunu herkese ispatlamak için tüketim yaparlar. Tipik bir örnek olarak aynı ihtiyacı görecek olan mallar arasında en pahalı olanı seçmek gösterilebilir. Thorstein Veblen bu tüketim davranışını “gösteriş tüketimi” olarak tanımlamış ve lüks mallarda “fiyat artınca talep edilen miktarın artmasını” anlatan Veblen Etkisi kavramını geliştirmiştir. Başlıkta sözü edilen “İtibardan tasarruf olmaz!” sözünün arkasında, aslında, gösteriş tüketimi yaparak itibarını korumak gibi çarpık bir anlayış yatmaktadır. Gösteriş tüketiminin arkasında itibarı koruma derdi değil, kibir ve riya vardır.
GÖSTERİŞİN SEBEBİ RİYA VE KİBİRDİR
TDV İslam Ansiklopedisinden Riya Maddesinde Mustafa Çağrıcı Hocamız şöyle yazmış:
“Sözlükte “görmek” anlamındaki re’y kökünden türeyen riyâ (riâ’), hadislerde ve ahlâka dair eserlerde -süm‘a (şöhret peşinde olma) kelimesiyle birlikte- “saygınlık kazanma, çıkar sağlama gibi dünyevî amaçlarla kendisinde üstün özellikler bulunduğuna başkalarını inandıracak tarzda davranma” şeklinde açıklanır. Kaynaklarda dünyevî konulardaki riyakârlıklara yer yer değinilse de (meselâ bk. Muhâsibî, er-Riʿâye, s. 183-184; Gazzâlî, III, 297-299) daha çok ihlâs ve sıdk kavramlarının karşıtı olan riya üzerinde durulmuştur. Riya, “Allah’tan başkasının hoşnutluğunu kazanma düşüncesiyle amelde ihlâsı terketme” (et-Taʿrîfât, “riyâʾ” md.); “Allah’a itaat eder görünerek kulların takdirini kazanmayı isteme” (Gazzâlî, III, 297); “ibadeti Allah’tan başkası için yapma, ibadetleri kullanarak dünyevî çıkar peşinde olma; Allah’ın emrini yerine getirmek maksadıyla değil insanlara gösteriş olsun diye iyilik yapma” (Kurtubî, V, 422; XX, 212); “insanların görmesi ve takdir etmesi için ibadeti açıktan yapma” (İbn Hacer, XXIV, 130) vb. şekillerde tanımlanmıştır.”
Yani riya insanın “kendini toplumda öne çıkarmak, saygınlığını arttırmak, taraftarını çoğaltmak ve maddi çıkar sağlamak amacıyla kendisinde üstün özellikler bulunduğuna başkalarını inandıracak tarzda davranma” olarak tanımlanır. Öte yandan dini açıdan da yine itibar, güç ve servet elde etmek maksadıyla ibadet ve hayır-hasenatı milletin gözüne sokarak yapmak, Allah rızası için değil ama insanlara ne kadar dindar olduğunu göstermek için ibadet yapmak durumuna riya adı verilir. Yani bir bürokrat kariyerinde yükselebilmek için oruç tutuyorsa, bir siyasi milletten oy toplamak için abartılı dini tavırlar içine girip sözler ediyorsa, İbn-i Hacer’e, Kurtubi’ye, İmam-ı Gazzalî’ye ve Muhasibî’ye göre riyakârdır. Peygamber Efendimiz riyayı “küçük şirk” diye nitelemiş, Allah’ın kıyamet gününde insanlara amellerinin karşılığını verirken gösteriş için ibadet ve hayır yapanlara, “Ey riyakârlar! Dünyada amellerinizi gösteriş olsun diye kimin için yaptıysanız gidin onu arayın, bakalım bulabilecek misiniz?” şeklinde hitap ederek onları huzurundan kovacağını bildirmiştir (Müsned, V, 428, 429).
Yine TDV İslam Ansiklopedisinde Mustafa Çağrıcı Hocamız, bu sefer Kibir Maddesinde, şunları yazmış:
“Sözlükte “büyüklük” anlamına gelen kibir (kibr), tevazuun karşıtı olarak “kişinin kendini üstün görmesi ve bu duyguyla başkalarını aşağılayıcı davranışlarda bulunması” demektir; ancak kelimenin daha çok birinci anlamda kullanıldığı, büyüklenme ve böbürlenme şeklindeki davranışların ise bu huyların dışa yansımasından ibaret olduğu belirtilir. Aynı kökten gelen tekebbür ve istikbâr kibre yakın anlamlara gelmekle birlikte kibri büyüklük duygusu, tekebbürü ise bu duygunun eyleme dönüşmesi şeklinde yorumlayanlar da vardır (meselâ bk. Gazzâlî, III, 343-344; Ferîd Vecdî, VIII, 43). Kaynaklarda, tekebbürün en ileri derecesinin gerçeği kabule yanaşmayarak Allah’a karşı büyüklenmek ve O’na boyun eğip kulluk etmeyi kendine yedirememek olduğu ifade edilir.”
Yani kibir büyüklenmek, kendini diğer insanlardan üstün görmek, hatta Allah’tan üstün görmek gibi hastalıklı duyguları açıklamaktadır. Benim şahsi yorumuma göre kibir riyayı, riya da gösteriş tüketimini doğurmaktadır. Mütekebbir ve riyakâr insanlara sorunca da, gösteriş tüketimini saygınlıklarını korumak için yaptıklarını söylemektedirler. Bu açıkça işin bahanesidir. Kendileri farkında olsa da olmasa da kibir insanı riyaya, riya da şirke götürmektedir.
Kıssadan hisse… Kendimizin eksiklerini görelim, kendimizi diğer insanlara üstün görmekten vazgeçelim, her neye inanıyorsak ve her ne şekilde yaşıyorsak buna içtenlikle inanıp dürüstçe yaşayalım. Gösteriş için dindarlık taslamayalım, gösteriş için israf yapmayalım. Ben kendi nefsimde bunu gerçekleştirmek için çalışacağım. Allah bizi kibirlenen riyakârlardan olmaktan korusun.