Irak halkı Pazar günü erken genel seçimler için sandık başına gitti.
Irak halkı Pazar günü erken genel seçimler için sandık başına gitti.
Resmi olmayan sonuçlara göre Şii lider Mukteda El Sadr’ın partisi en yüksek oyu alarak 329 koltuklu parlamentoya girmek için 73 milletvekili çıkardı.
Sünni Meclis Başkanı Muhammed al Halbusi'nin Takaddum koalisyonu 38 sandalye kazanırken eski başbakanlardan Nuri El Maliki'nin Hukuk Devleti koalisyonu da 37 sandalye elde etti.
Kürt partilerinin 61 sandalye elde ettiği seçimlerde oylarını arttıran Barzanilerin partisi KDP 32 milletvekiliyle Kuzey Irak’ta birinci parti olurken Kerkük’teki Türkmenler 2 milletvekilini parlamentoya sokmayı başardı.
İran destekli Şii Grupları’nın büyük oy kaybı yaşadığı seçimlere katılım oranı ise yüzde 41 ile rekor denilecek düzeyde düştü.
Şimdi bu sonuçlar ışığında Irak’ı nasıl bir siyasi sürecin beklediğini ve bunun bölgesel etkilerine bakmaya çalışalım.
Seçim sonuçlarının kesinleşmesinin ardından Irak’ta hükümet kurma sürecine geçilecek ki öncelikli bunun oldukça sancılı geçeceğini, sürecin haftalar hatta aylar alabileceğini söylemek gerek.
Zira hükümeti kuracak grubun salt çoğunluk olan 165 milletvekilinin desteğini alması gerekiyor. Parçalı Irak siyasetinde bunu sağlamak oldukça zor.
Buna zorluğa rağmen, seçimlerde sandalye sayısını arttıran Sadr Hareketi’nin hükümeti kurma olasılığı yüksek.
Sadr Hareketi’nin sözcüleri yaptıkları ilk açıklamada seçimden ikinci parti olarak çıkan Sünni Takaddum koalisyonu ve KDP ile anlaşarak hükümeti kurabileceklerini duyurdu.
Her üç partinin sandalye sayısı 143 yapıyor.
Bu üç partinin anlaşması halinde bağımsızlardan ve diğer partilerden 22 parlamenterin desteğini daha alarak hükümeti kurma şansları var.
Dolayısıyla bu seçimlerden sonra hükümet kurma sürecinin önceki seçimlerden daha az sancılı olacağını öngörebiliriz.
Gelelim rakamların anlattıklarına ve siyasi sürecin Irak ve bölgesel etkilerine.
Öncelikle, seçimlere katılım oranının bu denli düşük olması Irak halkının siyasete ve ülkenin geleceğine dair ne denli bir umutsuzluk içine düştüğünü gösteriyor ki bu umutsuzluğun başta DEAŞ olmak üzere terör örgütlerine ciddi bir zemin sağladığını belirtmek lazım.
2018’deki seçimlerde 54 sandalye ile birinci parti olan Sadr Grubu’nun oylarındaki büyük yükseliş ise 2003’ten bu yana ABD ve İran’ın bilek güreşine sahne olan Irak halkının her iki ülkeye attığı büyük birer tokat olarak görmek gerek.
Zira Sadr Hareketi başından beri ABD’nin işgalinin yanı sıra Irak’taki İran etkisine sert bir şekilde karşı çıkıyor.
Dolayısıyla Sadr’ın liderliğinde bir hükümetin kurulması halinde ABD’nin Irak’tan tamamen çekilme sürecinin hızlanmasının yanı sıra İran’ın eskisi kadar Irak’ta rahat cirit atamayacağını öngörebiliriz.
Bu yönleriyle bakıldığında PKK’ya açık ya da gizli destek veren bu iki ülkenin Irak siyasetindeki etkilerinin azalmasının Türkiye için oldukça önemli olduğunun altını çizmek gerek.
Sözcülerinin belirttiği gibi Irak’ta Sadr Hareketi öncülüğünde, Ankara’nın iyi ilişkilerinin bulunduğu Sünni Takaddum koalisyonu ve yine özellikle PKK’yla mücadelede son dönemde giderek daha fazla Türkiye ile iş birliği içine giren KDP’li bir koalisyon hükümetinin kurulması halinde Türkiye-Irak ilişkilerinin daha da güçlenmesi mümkün.
Öte yandan Kuzey Irak’ta PKK bağlantılı Tevgera Azadi adlı grubun desteklediği bağımsız adaylardan hiçbirinin seçilememesi aynı şekilde PKK ile yakın ilişkileri olan Goran hareketinin de bir tek parlamenter çıkaramayarak büyük bir hezimet yaşaması terör örgütünün bu bölgedeki varlığının yok edilmesi için umut verici.
Hakeza PKK’nın İran destekli Haşdi Şabi’lerle birlikte denetimini elinde tuttuğu Sincar’da da hiçbir varlık gösterememesi hatta burada seçim çalışması yapmalarına izin vermediği üç KDP adayının da seçilerek parlamentoya girmeye hak kazanmaları, uzun süreden bu yana Türkiye’nin de gündeminde olan PKK’nın bu bölgeden çıkarılmasını da kolaylaştırıcı bir unsur.
Tüm bu açılardan bakıldığında seçimlerinden çıkan sonuçlar Irak’ta siyasi istikrarın sağlanabilmesi açısından bir nebze de olsa umutları yeşertirken hem PKK’yla mücadele hem de bu ülke ile siyasi ilişkilerin geliştirilmesi açısından Türkiye için de olumlu görülebilecek bir sürece işaret ediyor.
Ancak yine de sürecin zor ve çetrefilli olacağını belirtmek gerek.
Özellikle Irak’ta hâlâ büyük bir güç olan bazı Haşdi Şabi gruplarının seçim sonuçlarını tanımadıklarını açıklamaları İran’ın buradan kolay kolay elini eteğini çekmeyeceğini gösteriyor ki bu durum siyasi istikrarın sağlanmasının önündeki en büyük engellerden birisi olabilir.
Önümüzdeki günlerde tablo biraz daha netleşince Irak için yeni sürecin umut mu, yoksa kaosun devamını mı getireceğini kestirmek daha mümkün olacak gibi.