Son 10 – 15 gündür Türkiye'deki tüm teknoloji yayınlarında bir Huawei Mate 10 Pro rüzgarı esiyor.

Son 10 – 15 gündür Türkiye’deki tüm teknoloji yayınlarında bir Huawei Mate 10 Pro rüzgarı esiyor. Bir kaşık suda fırtına koparmaya bayılan web siteleri, “sazan avı” olarak isimlendirebileceğimiz (ziyaretçiyi kandırmaya yönelik) başlıklar atarak Çinli üretici Huawei’nin yeni telefonunu sanki dünyanın kaderini değiştirecek bir bilimsel buluşmuş gibi pazarlamaya çalışıyorlar. Kendisine “teknoloji editörü” dendiği zaman yağları eriyen bir kısım “meslektaşım” da sosyal medya hesaplarından Mate 10 Pro’nun ne kadar güzel fotoğraf çektiğini ballandıra bandıra anlatıyorlar. Tabii bu arada kimse bu telefonun 4.400 TL olan fiyatından veya fiyat performans oranından bahsetmiyor. Çünkü ürünün piyasadaki satış fiyatı onlar için önemli değil. Önemli olan Huawei Türkiye’nin gözüne girebilmek. Uzun uzun anlatmaya gerek yok; amaç Hıncal Uluç’un tabiriyle “hanutçuluk” yapmak. Yani sen ürünü övebildiğin kadar öv, marka da seni işini iyi yaptığın, iyi bir teknoloji editörü olduğun için değil; sadece “hak ettiğin” için yurt içi veya yurt dışı gezilere götürsün. Yeri geldiğinde de önüne beleş bir telefon atarak ödüllendirsin.

Tabii eğer senin amacın yayıncı olmak değil de ikinci sınıf PR şirketlerinin elinde oyuncak olmaksa o zaman sorun yok. Çünkü piyasa ikinci sınıf halkla ilişkiler şirketi ve ikinci sınıf pazarlama yöneticileriyle dolu zaten. İki arada bir derede yayıncılık değil, hanutçuluk yaparak yolunu buluyorsan dünya sana güzel…

İşin aslı ne yazık ki öyle değil sevgili okuyucular… Beni takip edenler zaten Huawei ile aramın pek de iyi olmadığını bilirler. Çünkü bence bazı teknoloji şirketleri, bazı yayıncıların işlerini yapmalarını özellikle engelleme çabasında oluyorlar. Apple Türkiye ve LG’den başka Huawei’nin de böyle bir şirket olduğunu düşünüyorum. Peki bu şirketler ne yaparlar da sizin işinizi yapmanıza engel olurlar? Mesela iyi yorum alacakları garanti olmayan yayıncıları basın toplantılarına çağırmazlar. Onlara test ürünü göndermezler. Zaten ikinci sınıf PR şirketleriyle çalıştıkları için iletişim konusunda danışmanlık almayı da kabul etmezler. PR şirketlerinde çalışanlara sadece üst perdeden buyururlar. Derler ki “Ersin’i toplantıya çağırmayın” veya “Ersin’in sorumlu olduğu yayınlara inceleme ürünü göndermeyin”. Bu sayede doğruları söyleyen yayıncının işini yapmasını engellemeye çalışırlar. Müşteriyi kızdırmamak isteyen sözde PR şirketleri de bu emirleri yerine getirebilmek için çabalar; bugünü kazanmaya çalışırken yarını kaybeder aslında.

4 bin 400 TL telefona verilir mi?

Bunların hepsini mümkün olduğunca açık açık yazıyorum ki hem Mate 10 Pro, hem Huawei, hem de sektör hakkındaki görüşlerim bilinsin. Yoksa Huawei’de çalışan birinin gittiği her yerde anlattığı “Ersin’i mahkemeye verecektik ama dua etsin ki…” hikayesi değil derdim. Canları istiyorsa hemen mahkemeye verebilirler beni. Bu ülkenin adalet sistemi yayıncıları mahkemeye veren teknoloji şirketlerine bir bir hak ettikleri cevabı veriyor zaten; LG benim hakkımda savcılığa suç duyurusunda bulundu da ne oldu? Veya Vodafone Türkiye, btdunyasi.net adresinden yayın yapan Kemalettin Bulamacı’ya karşı toplamda 200 milyar liralık tazminat davası açtı da ne oldu? Hukuk sistemi bu davaları reddederek gereken cevabı verdi.

Konuyu tekrar Huawei Mate 10 Pro’ya bağlayacak olursak bence bir telefonun iyi olup olmadığını belirleyen tek unsur kamerasının iyi fotoğraf çekip çekmemesi değil. Evet Huawei, bir fotoğrafçılık efsanesi olan Leica ile iş birliğine giderek çok büyük bir atılım yapmıştır. Evet Huawei’nin Leica ortaklığından doğan Mate 10 Pro da dahil olmak üzere tüm telefonları çok iyi fotoğraf çekmektedir. Evet Huawei tüm cep telefonu dünyasının yükselen yıldızlarından biridir ve benim gibi yayıncılar tarafından yakından izlenmelidir. Ayrıca rakip markalar tarafından da çok yakından izlenmektedir. Öte yandan Huawei, tüm dünya için önemli bir teknoloji üreticisidir. Ama şunu da kabul etmek lazım ki Huawei, asgari ücretin bin 400 lira olduğu Türkiye’de 4 bin 400 lira fiyatla cep telefonu satabilecek bir marka değildir! Eğer P10 Pro’nun 4 bin 400 liralık perakende satış fiyatını normal karşılarsak Samsung Note 8’i de Apple iPhone X’u pahalı oldukları için eleştiremeyiz. Veya Apple ile Samsung’u pahalı oldukları için eleştirirken Huawei P10 Pro’ya sanki pahalı değilmiş gibi davranırsak o zaman da tutarsız oluruz.

Benim için bir cep telefonunun iyi veya kötü olmasının en büyük kıstası fiyatıdır. Öncelikle yeni bir cep telefonuna vereceğimiz parayı o cihazın hak edip etmediğine bakarım. Bu açıdan bakınca da Huawei’nin sadece Mate 10 Pro için değil tüm üst segment cihazları için belirlediği satış fiyatlarını Türkiye şartlarına göre pahalı buluyorum. Dün de, yani P9 ve P10 piyasaya çıktığında da böyle düşünüyordum, bugün de Mate 10 Pro için aynı şeyi düşünüyorum.

Markanın neden böyle yüksek fiyatlar belirlediğini YouTube kanalımız ve kişisel sosyal medya hesaplarım gibi farklı platformlarda kendimce uzun uzun anlattığım için bir kez daha o konuya girmeyeceğim. Kısaca söylemek gerekirse marka “pahalı” veya “iyi” telefon algısı yaratarak ucuz ve rakiplerine göre yetersiz ürünleri Türk halkına satmaya çalışıyor.

Bu herhangi bir markanın pazarlama politikası olabilir. Ben de tüketiciyi bilinçlendirmek adına bu politikanın son kullanıcıya vereceği zararları dile getirme hakkına sahip olduğumu düşünüyorum. O nedenle de sadece “iyi fotoğraf çekiyor” diye Huawei P10 Pro’nun 4 bin 400 liralık fiyatını normal kabul etmiyorum. Benim Huawei P10 Pro’ya biçtiğim değer en fazla 3 bin 500 liradır. Ben kendime alacak olsam 3 bin 500 liradan bir lira fazlasını vermem ama bu telefonu satın almak isteyen herkese, kendi ekonomik şartlarında 3 bin 500 liraya en yakın fiyattan alım yapmalarını öneririm. Farkındaysanız P10 Pro’nun “yapay zeka” özelliğine ise hiç girmiyorum çünkü pazarlamacı ağzıyla konuşan biri değilim. Huawei bu telefonun bir yapay zekaya sahip olduğunu bana söyletemez. Söyleyenler bunu reklam amacıyla mı yoksa gizli reklam olarak mı söylemiştir, onu da ben bilemem. Bu gibi konuları araştırmak için kanunla yetkilendirilen kurumlar gereken araştırmayı yaparsa veya rakip cep telefonu üreticilerinden biri Rekabet Kurumu’na başvurursa sonucu hep birlikte öğreniriz.