Yaşananları ve yaşanacakları ile Sportoto Süper Ligi, İlhan Cavcav Sezonu'nunda şimdilik "perde indi" ve ışıklar ikinci devre başlayıncaya kadar kapandı.
Yaşananları ve yaşanacakları ile Sportoto Süper Ligi, İlhan Cavcav Sezonu’nunda şimdilik “perde indi” ve ışıklar ikinci devre başlayıncaya kadar kapandı. O ahım şahım futbolumuz şimdilik Ziraat Türkiye Kupası’nda son on altıya kalan takımların çift maçlı eleme karşılaşmaları ile ligde ikinci devre başlayıncaya kadar devam edecek.
Bu on yedi karşılaşmalık devrede neler mi oldu? Bu konuda bir çok yazı yazdım. O yazıların içerik olarak en ilginçlerinden biri, uzunca bir süre başarılı bir dönem geçiren Galatasaray’ın hemen hemen herkesin dilinde olmasıydı. Yaklaşık dokuz hafta sadece iki beraberlik alarak namağlup gelen, oynadığı tüm karşılaşmalarda neredeyse tamamı seçkin yabancılardan olan kadrosu ile ve özellikle de Fransa’dan gelen golcüsü Gomis ile adından ve oynadığı futboldan sıkça söz edilendi. Bu sürecin hemen hemen tümünde ligin zirvesindeydi.
Avrupa’da fırtına gibi esen Beşiktaş bile ligde Galatasaray kadar başarılı değildi ve bu Galatasaray’ın en büyük şampiyonluk adayı olduğu konusunda taraflı tarafsız herkes hemfikirdi.
Ne olduysa oldu, önce deplasmanda Trabzonspor yenilgisi, on ikinci haftada Başakşehir deplasmanında beklenmedik bir şekilde hezimet denen 5-1 gibi bir skorla mağlup olmasıyla birden bire değişiverdi. Hem Galatasaray ve hem de teknik direktörü Tudor eleştirilmeye başlandı.
İşler iyi gitmiyordu ve Galatasaray inişli çıkışlı bir grafik çizmeye başlamıştı.
Bu durumlarda felaket senaryoları kurgulayan bazı spor yazarları, Fatih Terim adını yüksek sesle telaffuz etmeye başlamışlardı bile çoktan. Buna, nedense hiç şaşırmamıştık. Bu söylentiler başarılı giden bir takımın konsantrasyonunun giderek bozulmasına, Teknik Direktör Tudor’u etkilemeye ve hataya yöneltmeye başlamıştı. Basına karşı tavırları, takımı da etkilemişti. Bir ileri bir geri performanslar, söylenenleri iyice ayyuka çıkardı. Ha gitti, ha gidecek söylentileri arasında bir çalıştırıcı kendisini ne kadar rahat hissedebilecekse Tudor da o kadar rahat bir görüntü sergiliyordu. Asıl önemlisi; bu yaratılan ortam, o başarılı takımın oyununu da etkilemişti. Gitti gidecek görüntüsü iyice netleşince, futbolcular da işin sonunu görmeye başlamışlardı. O başarılı Galatasaray zirveden dördüncülüğe kadar geriledi.
Olan oldu. Önce deplasmanda Beşiktaş yenilgisi, bir hafta sonra ise Yeni Malatyaspor deplasmanında alınan yenilgi, kulüple bağlantısı koptu kopacak aşamada olan Igor Tudor’un, Fatih Terim’le görüşmelerin başladığı söylentilerinin ayyuka çıkması ve bu yoğun psikolojik baskı sonrasında görevine son verildi.
O kadar başarılı olan Galatasaray’da son gelinen durumun sorumlusu sadece Tudor muydu? Bu haksızlık olur. Futbolcuların konsantrasyonunun bozulmasına seyirci kalan, Fatih Terim söylentilerine ortam hazırlayan yönetimin hiç mi kabahati yoktu. O “çok bilen” bazı basınımız bunu hiç dile getirmedikleri gibi, bir “kurtarıcı” olarak takıma getirilen Fatih Terim’i son hafta karşılaşması olan Göztepe önünde alınan 3-1’lik galibiyetle “İşte Fatih Terim farkı” diyerek göklere çıkardılar. Gazetedeki bazı haberlerde, galibiyet sonrası “işte Fatih Terim farkı” diyen futbolcuların söylemleri basına yansıdı.
Fatih Terim’in Galatasaray’da çok başarılı dönemleri olmuştur. Başarısız olup da ayrıldığı da olmuştur. Ona kimsenin söyleyeceği bir şey olamaz. Ama bir karşılaşmada alınan galibiyetle bir anda düşülen o kriz dönemi nedenlerini araştırmadan yaşananları unutmak da doğru değildir. Basın yapacağını yaptı, bakalım neler olacak?
Allah’tan, Fenerbahçe, Konya deplasmanından beraberlikle döndü ve üçüncü sırada kaldı. Ligin zirvesinde şimdi, son hafta deplasman galibiyetiyle dönen 36 puanlı Başakşehir var. Galatasaray 35 puanla ikinci, Fenerbahçe ise 33 puanla üçüncü sırada. Beşiktaş, Kayseri ve Göztepe 30’ar puanla sıralanıyorlar.
İkinci Devre “sihirli değnekler” işe yarayacak mı, göreceğiz.