CHP'nin içi boşaltılırken, Mustafa Kemal'in çizgisinin "Devran" tiyatrosunun sahnesinde olduğunu iddia edebilir misiniz?
Selahattin Demirtaş’ın “Devran” adlı kitabının okuma tiyatrosunu izlemek üzere bir araya gelen Selvi Kılıçdaroğlu, Dilek İmamoğlu ve Başak Demirtaş son günlerin en çok konuşulan konusu.
Her şeyden önce ülkenin edebiyat birikiminin nasıl can çekiştiğini görmek için Selahattin Demirtaş’tan “edebiyatçı” çıkaran zihniyete bakmak yeterli olacaktır.
Vasat bile kabul edemeyeceğim bir kitabı tiyatro oyununa çevirmek sanırım sanata yapılacak en büyük kötülüklerden biri olsa gerek.
Elbette bunu izlemek için toplanan o “dayanışma ruhunun” vermek istediği mesajı anlıyorum, “doktorası” olduğu için nereye-neden gittiğini Dilek İmamoğlu bilmeyecek de biz mi bileceğiz sanki?
Öyle demişti Ekrem İmamoğlu ama okumak için çok araştırma yapmama rağmen Dilek Hanım’ın doktorasına ulaşamadım (404 not found), eğer bana ulaştırabilirlerse sevinirim.
Eline tutuşturulan bir diploma kâğıdıyla sınıf atladığını düşünen ve toplumun en cahil kesimi olmaya aday üniversiteli sınıfın sonunda geldiği nokta Demirtaş’ın vasat kitabından uyarlanan tiyatro oyununa gitmek oluyor işte.
Daha ne denebilir!
***
Bu manzarayı görünce açıkçası hiç şaşırmadım, CHP’nin Deniz Baykal’ın devrildiği kaset skandalından sonra gelmiş olduğu nokta bu.
HDP olmadan CHP’nin varlığı artık düşünülemez, “kitle partisi olmaya çalışıyoruz” diyen CHP yandaşlarına da asıl CHP’nin ideolojisinin savunan “ex aşkları” Muharrem İnce’yi hatırlatırım, ihraç etmeye değecek kadar bile tehlikeli görülmüyor.
En sonunda “müteahhit bir solcuya” umut bağlıyorsunuz ama beni en çok şaşırtan CHP’nin gelmiş olduğu bu çizgi değil, marjinal solun bu CHP’yle hareket etmesi.
Alacağı oy oranı yüz yıl geçse de yüzde 0.1’i geçmeyecek olan bu sol Kemalizm’e en ağır eleştirileri yapan, CHP’yi vesayetçi/statükocu olarak gören ve sırf bu nedenle yan yana gelmemeye çalışan, öyle ki AK Parti’yi bile kendisini daha yakın kabul eden bu sol şu anda CHP’den medet umar hale geldi.
Çünkü CHP artık eski CHP değil, Deniz Baykal’ın, Muharrem İnce’nin temsil ettiği o çizgiden eser yok şimdi.
Aynı şeyi taban için de söylüyorum, en az dindarlar kadar Kürtlerden nefret eden bu tabanın HDP sempatizanlığını anlamak mümkün değil.
Bugün sistematik bir şekilde Selahattin Demirtaş “şirinleştirilirken” (kusura bakma Ahmet Hakan bunda senin de payın var), aynı oranda ortak bir amaç etrafında birleşildi: “Erdoğan nefreti”.
Canan Kaftancıoğlu’nu il başkanı olmak için destekleyenlerin başında “CHP kapatılmalı” diyenler yok muydu, aynı Kaftancıoğlu’nun CHP’den daha çok Ortodoks sola yakınlığını söylemeye lüzum var mı?
CHP’nin içi boşaltılırken, Mustafa Kemal’in çizgisinin “Devran” tiyatrosunun sahnesinde olduğunu iddia edebilir misiniz?
***
Amaç önce CHP’lileri HDP için “normal düşünmeye”, Demirtaş için de “özgürlük savaşçısı” olarak kabul ettirmeye çalışmaktı.
Bu başarıldı, bugün HDP’den uzaklaşan bir CHP’yi en başta CHP seçmeni kabul etmeyecektir.
O nedenle, İBB kitapçısında satılan Selahattin Demirtaş’ın kitaplarının onlar için bir önemi yok, bunları bile bile oy verdiler zaten.
Anlayacağınız, “Devran” döneli çok oldu…