İstanbul Büyükşehir Belediye başkanlığı makamı, Ekrem İmamoğlu ile yeni bir söylem kazandı: "16 milyonluk şehrin belediye başkanı".

Nasıl olur demeyin; Ekrem İmamoğlu yapıyor. İmamoğlu, çok “büyük” adam. Henüz “Olmasaydın, olmazdık” seviyesine çıkartılmasa da, göreve geldiğinden beri yaptığı “hizmet” paha biçilmez nitelikte. Bırakın ona oy veren CHP, HDP ve İyi Partili seçmeni, AK Partili seçmen bile Ekrem İmamoğlu’nun hakkını ödeyemez(!)

Ekrem İmamoğlu, Atatürk’ü o kadar “iyi” anlamış ki, “az zamanda büyük işler başarmak” konusunda CHP’de şu anda rakibi yok; muhtemel rakiplerinin de CHP’de kalma şansı yok. İmamoğlu’nun her yaptığı İstanbul’un yerel târihine kalın harflerle yazılacak kadar ses getiriyor. İmamoğlu’nun her söylediği gelecek kuşaklara birer vecize olarak miras kalacak özelliğe sâhip. Onun ağzından dökülen “hikmet” dolu sözleri yakında duvar yazısı veya kamyon yazısı olarak görürsek şaşırmayın. Daha şimdiden bâzı sözleri ve siyâset söylemine kazandırdığı ifâdeler, dillere pelesenk olmuş durumda. Mesela:

“Kalbimi kırıyorsunuz.”

“Buraya bir virgül koyalım.”

“Tâtil bana yakışıyor.”

“İtlik değil, basitlik”

“Fransa’da kendimi evimde hissediyorum.”

“Yaptık demedim, açıyoruz dedim.”

“Temel atmama töreni”

“Yapraklar beni çılgınca alkışlıyor.”

“Ben sıradan bir konuk değilim.”

“Bitânesi” (Nâgehan Alçı’nın şahsında bütün kadın gazetecilere)

“Referanduma gidelim ama istediğim sonuç çıkmazsa itiraz ederim.”

Bu ve daha bundan sonra duyacağımız sözlerin kaybolmaması için yanında bir “vecize kâtibi” dolaştırmasında yarar var. Ne de olsa Ekrem İmamoğlu, sıradan biri değil; 16 milyonluk bir şehrin belediye başkanı!

Ders vermek isteyenlere kitap desteği

İstanbul Büyükşehir Belediye başkanlığı makamı, Ekrem İmamoğlu ile yeni bir söylem kazandı: “16 milyonluk şehrin belediye başkanı”. Herkes İstanbul’un nüfus yoğunluğundan, aldığı iç göçten ve buna bağlı olarak trafik ve yapılaşmadan şikâyet ederken, İmamoğlu bunu fırsata dönüştürüp “16 milyon İstanbullu” ifâdesini sık sık kullanıyor. Bunu yaparken birçok amacı olduğunu anlamak zor değil. Satır arasındaki “sâhip olma” anlamının yanında, özellikle AK Partililere sinyal çakma konusunda çok kullanışlı bir ifâde. Zira İstanbul Büyükşehir Belediye Meclisinde AK Parti’nin çoğunlukta olması, İmamoğlu’nun AK Parti seçmenine olan ilgisini canlı tutuyor. Bu ilginin karşılığını almak için Ekrem İmamoğlu, artık “her şartta oy veren CHP seçmeni” yerine AK Parti seçmenine hitap eden şeyler yapıyor.

Bunun en son örneği, iki kitap! Bu kitapların esas hedef kitlesinin AK Partili bâzı seçmen olduğunu söyleyebiliriz. Bu “bâzı” seçmenlerin özelliği, “AK Parti’ye ders vermek” isteyip, tekrarlanan İstanbul seçimlerinde Ekrem İmamoğlu’na oy vermektir. Bu seçmenler, “ultra-demokrat” ve “süper seçmen” tanımının vücut bulmuş hâlidir. Böyle bir seçmen tipi, AK Parti’den başka hiçbir partiye nasip olmamıştır.

Ekrem İmamoğlu, böyle “değerli” seçmen tipini yanında ve elinde tutmak için, onlar için kitap bastırdı ve bu kitap tiyatrolaştırıldı. Tiyatroyu izlemek için de birçok tanınmış isim en sırada yerini aldı. Hepsi, “yüksek lisans veya doktora mezunu” değildi ama Kenter Tiyatrosu’nun koltuklarını doldurdular.

Söz konusu “kitap” olunca akan sular dursa bile, kitapların yazarına ve adına bakılınca işler değişiyor. Kitapların adı Seher ve Devran. Kitapların yazarı ise terör suçundan hüküm giymiş olan HDP eş genel başkanını Selahattin Demirtaş.

Peki kitapların adına gelelim. Kitaplardan biri adını Seher Çağla Demir’den alıyor. Kim bu Seher Çağla Demir? 13 Mart 2016’da Ankara’da gerçekleşen ve 36 mâsum kişinin öldüğü ve 344 kişinin yaralandığı bombalı saldırıyı yapan terörist.

Bir teröristin adını yaşatmak ve bunu yapmak için kitap yazmak teröre destek vermektir. Bu kitabı yazan Selahattin Demirtaş’ın suçu da zâten bu olduğuna göre Seher ve Selahaddin Demirtal arasında bir çelişki yok. Daha önceki yıllarda çaldığı bağlama ile “sevgi insanı” olarak lanse edilen Selahattin Demirtaş, mapushâne günlerinde de boş durmuyor ve kitap yazıyor.

Ama bu kitabın oyunlaştırılmış hâlini sahneletmek ve bu oyunu seyretmeye gitmek, Seher Çağla Demir ve Selahattin Demirtaş’ın arkasında durmak ve onlara destek vermektir. Diyelim ki, Ekrem İmamoğlu, İstanbul’u kazanması için HDP’nin verdiği desteğin diyetini ödemek için böyle iş birlikleri yapıyor. Ama Ekrem İmamoğlu bunu yaparken bir taşla iki kuş vuruyor. Maalesef diğer kuş, AK Parti’ye “ders vermek isteyen seçmen”. Ekrem İmamoğlu âdeta şöyle diyor:

“Ders dediğiniz kitapsız olmaz. Partinize ders vermek istiyorsanız, 16 milyonun sâhibi ve başkanı olarak benim katkımın olmaması düşünülemez. Adını bir teröristten alan bu kitabı alın, AK Parti’ye ders verirken kullanın.”

Ama AK Parti’ye “ders verme” hevesine kapalıp İmamoğlu’na oy verenler, pişman ise, başlarını vurmak için taş arıyorlarsa, bu taşı İmamoğlu’ndan istemesinler.