En doğru davranış hastalığın içinden doğanın bir gidişatı gibi saygıyla geçmek…
Bu hafta hastalık psikolojisini yazayım, dedim. Hayat çok değerli malumunuz. İnsanın eline ufacık bir kıymık batsa canı orada toplanır. İki gün önce küçük bir operasyon geçirip ağrım olduğunda bedenimin merkezinin bir anda o bölgem olduğunu düşündüm. Acının azı çoğu olmaz.
En doğru davranış hastalığın içinden doğanın bir gidişatı gibi saygıyla geçmek…
Hastalıklar; ağrı, acı gibi rahatsızlıklarla birlikte, yeni bir yaşam biçimi edinilmesi ve alışkanlıklardan vazgeçilmesi gibi zorunlulukları da beraberinde getirir. Ancak, tedavide çok önemli bir yeri olan bu zorunlulukları yerine getirebilmek için, öncelikle hasta olunduğuna inanılması ve hastalığın kabullenilmesi gerekmekte. Çünkü bu hususlar, hastalıkların, özellikle de kronik hastalıkların tedavisinde, doğru tanı ve isabetli tedavi biçiminin belirlenmesi ve uygulanması kadar önem taşır. Buna karşın, bu konu üzerinde yeterince durulduğu söylenemez. Bu yüzden de, insanların pek çoğu, hastalıklarının tedavisine katkıda bulunarak, kısa bir sürede iyileşebilecekken ya da kronik bir hastalığa sahipse, hastalığı ile uyum içinde kısmen sağlıklı bir yaşam sürebilecekken, sağlıksız bir biçimde yaşamaktadır.
Hastalığa karşı kalkan yok. İnsan hastalanabilen bir varlık. Varlık varsa hastalık da var. Hastalık bizim özümüz. Robot değiliz, insanız. İnsana özgü olan hiçbir şey bize yabancı olamaz. Sürekli sağlık gaflet verir elbette. Bir süre sonra da sağlık değersizleşir ya da değersizleşmiş gibi görünür. Hastalıklar bizi uyarır, dürter. Hayatın ve çevremizdeki sevdiğimiz yakınlarımızın, değerli şeylerin farkına varmamızı sağlar. İnsan her hastalığın kötü sonlanacağını düşünürse, elem ve kederi onlarca kat artar; hastalığın geçeceğini düşünmek geçmesini de kolaylaştırır. Hastalık psikolojisinden kurtulmak için hayata bakış açınızda ciddi değişikliklere yer vermelisiniz. Ölümcül bir hastalığınız da olsa, asla karamsar düşünmemeye ve hayata pozitif bakmaya dikkat etmelisiniz. İçinde bulunduğunuz dönem elbette kolay atlatılabilir bir dönem olmayabilir, ancak her şey sizin elinizde. Evet, farkındayım hastalık psikolojisi, insanların en hassas oldukları, duygusallık açısından da ciddi problemler yaşadıkları ve insanları en çok kırabilecekleri bir dönem. Özellikle ve özellikle ölümcül hastalıklar söz konusu olduğunda insanların tepkileri ve hayata bakış açılarında o kadar ciddi değişiklikler meydana gelir ki bunlara inanmak çok zor olabilir. Şu hiç unutulmamalıdır ki hastalık ne olursa olsun, o hastalıkla başa çıkması gereken kişi hastanın kendisi ve hastalığına karşı olan yaklaşımı o hastalığın gidişatını ve iyileşme sürecini doğrudan etkiler.
Hastaların bilmeleri gereken en önemli şey, psikolojik ve fiziksel olarak hastalıklarını nasıl yönetecekleridir. Kaygılanmak çok doğal. Çünkü nelerle karşılaşacağınızı bilmemek elbette ki endişe duygularının artmasına yol açar.
Hastalıklara karşı nasıl bir duygu geliştirmeniz gerektiğinin kesin kuralları yok ve kimse sizin ne hissedeceğinizi, nasıl karşılamanız gerektiğini belirleyemez. Hastalığa karşı tutumunuz tamamen sizin olayı algılayış biçiminize bağlı. Hemen hatırlatayım; sevinçler paylaşıldıkça çoğalır, üzüntüler paylaşıldıkça azalır.
Öncelikle hastalık psikolojisinden kurtulmak için hayata bakış açınızda ciddi değişikliklere yer vermelisiniz. Ölümcül bir hastalığınız dahi olsa, asla karamsar düşünmemeye ve karşınızdaki insanları kırıp dökmemeye dikkat etmelisiniz. İçinde bulunduğunuz dönem elbette kolay atlatılabilir bir dönem olmayabilir, ancak her şey sizin elinizde.
Kendinize de biraz zaman tanıyın. Bu gibi hastalıklar yaşayıp atlatan pek çok insanı dinlediğimde hayatı daha dolu dolu yaşamaya başladıklarını öğrendim. Siz de sevdiğiniz uğraşları hayatınıza alabilir ve her anınızın tadını çıkararak yaşamaya devam edebilirsiniz.
Hastalık gelsin ve geçsin. Başını öne eğme, ağladığın duyulmasın aldırma gönül, aldırma…