Geçtiğimiz günler birçok tepki, eleştiri aynı zamanda Türkiye'ye teşekkür açıklamasına sahne oldu.

Artık dünyada koronavirüs öncesi ve sonrası var…

Birçok insanın ölümüne neden virüs, beraberinde tüm dünya dengelerini de değiştirdi.

Kendilerini dünyanın hakimi gören güçler, tepetaklak oldu.

Dünyada en çok vaka ve ölümün yaşandığı ülke ABD olurken AB ülkeleri de koronavirüs ile mücadelede çok kötü bir sınav veriyor.

Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, geçtiğimiz günlerde koronavirüs salgınına hazırlıksız yakalandıkları söyleyerek İtalya'ya başından bu yana gerekli desteği sağlayamadıkları için Roma'dan ve İtalyanlardan bir kez daha özür diledi.

Leyen, Avrupa'nın bundan böyle 'farklılıklarını ve bölünmüşlüklerini' geride bırakması gerektiğini belirtip "Cesaret, güven ve dayanışmaya ihtiyacımız var" dese de ok yaydan çıktı bir kere!

Avrupa ülkeleri arasında insanların, malların, hizmetlerin ve anaparanın serbest ve kısıtlamasız dolaşımını sağlayan ‘Schengen Anlaşması da askıya alındı. 5 ülke hariç 22 ülke sınırlarını kapatırken, temeli sarsılan birlik üyesi ülkelerden tepkiler yükseldi.

Geçtiğimiz günler birçok tepki, eleştiri aynı zamanda Türkiye’ye teşekkür açıklamasına sahne oldu.

Onlardan sadece bir kaçına bakalım.

İtalya'nın Avrupa Birliği Büyükelçisi Maurizio Massari, "Ne yazık ki tek bir AB ülkesi bile Komisyon'un çağrısına yanıt vermedi. Şüphesiz bu Avrupa dayanışması için iyi bir işaret değil" şeklinde konuştu.

Bulgaristan Savunma Bakanı Krasimir Karakaçanov koronavirüsün yayılmasını önleme malzemeleri konusunda ülkesine Türkiye’nin yardım ettiğini, Avrupa’dan şu ana kadar tek bir maske gelmediğini söyledi.

Avrupa Birliği'ne girmeye çalışan Sırbistan’ın Devlet Başkanı Aleksandar Vucic, Sırp halkına hitaben yaptığı konuşmasında “Avrupa dayanışması diye bir şey yok. Sadece kağıt üzerindeki bir masaldı” dedi.

AB’den çıkan İngiltere ise yardımlarından dolayı Türkiye’ye teşekkür etti.

Türkiye bu süreçte Çin, İran, Filistin, KKTC, Ermenistan, Balkanlar gibi birçok ülkeye yardımda bulundu.

Türkiye’nin rolünün farkında olanlar ise mevcut durumdan oldukça rahatsızlık duydu.

Onlardan biri olan Fransız Basın Ajansı AFP, Türkiye'nin insani yardım konusunda önemli adımlar atarak dünya genelinde zedelenen imajını düzeltmeye çalıştığını yazdı.

Aynı zamanda Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Osmanlı İmparatorluğu konusunda nostalji yaşadığı ve bu yüzden Türkiye'nin sembolik anlamda hamle yürüttüğü saçmalığı dile getirildi.

Ne zedelenmesi? Kime karşı imaj? Neye göre sembolik?

Bu sorular bir yana burada asıl önemli olan şu ana kadar sürekli olarak Türkiye’yi oyalayan, Müslüman bir ülke olmasından rahatsızlık duyan, demokratikliğini eleştiren, ekonomi, eğitim, teknoloji gibi alanlarda gelişmiş olmadığını savunan bir AB’ye biz halen girmek istiyor muyuz?

Kendi kendine yeten, sanayi, sağlık ve daha birçok alanda gelişen, milli üretim yapan bir Türkiye bize yetmez mi?

Bundan sonra biz AB’nin bir kenara bırakılmasını talep ederek Türkiye’yi hazmedemeyen ve durdurmak isteyenlere karşı birlik ve beraberlik içerisinde hareket etmeliyiz.

Dışarıdan yapamadıklarını içeride yapmak isteyen kim olursa olsun ayıklamanın yoluna bakmalıyız.

Türkiye’yi, 2023 ve 2071 hedefleriyle şaha kaldırmak ve 21. asrı Türkiye'nin asrı haline getirmeyi amaç edinen Erdoğan’ın ne yapmak istediğini ısrarla anlamak istemeyenleri kendileriyle baş başa bırakmalıyız.

.