Bu sorunun cevabı biraz tartışmalı.
Bu sorunun cevabı biraz tartışmalı. Zira yalnızlığın mahkumiyet değil, bir seçim olduğunu düşünenlerdenim. Aksini iddia edenlerle de kıyasıya tartışırım. Ama son zamanlardaki yalnızlığımız kelime anlamında olduğu gibi tekil olarak takılmamızdan kaynaklı değil, hep birileriyle tanışma, iletişim halinde olmamızdan ötürü.
Geçen gün bir arkadaşımla sohbet ederken Instagram’dan birisiyle tanıştığını ve kısa sürede dışarıda buluştuklarını, birbirinden etkilendiklerini anlattı. Siz de çevrenizden böyle hikayeler duymuşsunuzdur. Belki de bu satırları okuyanların bizzat kendileri bu şekilde tanışma hikayelerine konu olmuştur. İlk etapta garip gelen bu olay artık doğal bir hal almaya başladı. Bununla mücadele etmeye, direnmeye gerek var mı bilemiyorum ama bunu olduğu gibi kabul ederek ve artık normalleştirerek yaşamamız daha mantıklı.
Artık yeni bir çağın eşindeyiz. Eskiden insanlar birebir tanıştıklarının önce “msn” adresini ardından telefon numarasını isterken şimdi ne “msn” isteniyor ne de telefon numarası. Numara yerine kullanılan kelime Whatsapp oldu. Artık o bile eskide kaldı. Şimdi ilk tanıştığın insandan Instagram’ını istiyorsun. Telefonda konuşmalar tarihe karışmıştı, artık yazışmalar da tarihe karışacak gibi gözüküyor gelecek senelerde. Direkt olarak görsellik çekim merkezi haline geliyor. Yaşı 70’in üzerinde olanlar anlatırlar, görücü usulü evlilikleri ya da ilk kez evleneceği kişiyi nikah masasında gördüklerini. Artık bunlardan görsellikle iletişim kurulan bir evreye geçiyoruz. Kabullenememek, direnmek beyhude bir çaba! Bununla yaşamak ve bunu daha kontrollü bir hale getirmek ise tamamen bizim elimizde.
Geçen internette dolaşırken bir araştırma görmüştüm. Dünyada en fazla kullanılan sosyal medya organı Instagram olarak açıklanmış. Bunu Facebook ve Twitter takip ediyor. Facebook’ta paylaşılan videolar olmasa o da bence dibi görürdü. Artık insanlar okumaktan daha çok görsel şeylere dikkat ediyor ve onu kullanmayı tercih ediyorlar. Bu bana göre değil ama genel kanı bu şekilde. Örneğin, SnapChat’in çıkardığı ve Instagram’ın tekeline aldığı “story” bölümü dünyada epey bir trend haline geldi. Bunun sebebi insanların yapmış olduğu her şeyi tuhaf bir şekilde yayınlama isteği. Değişik bir dışavurum. Ve bunun kısa bir şekilde olması ise avantaj. Çünkü insanlar 2 dakikayı geçen videolara bile zaman ayırmazken kendilerini de kısa bir şekilde hikayeleştiriyor. Artık tezlerin bunlar üzerine yazılması gerektiği bir dönemden geçiyoruz.
Tüm bunların “komplo” kısmına girmeyeceğim, o işin uzmanları var ama yalnızlık gibi bir kavramın mahkumiyetten seçim haline geldiği kanıtlanıyor bana kalırsa. Çünkü tanıdığımız, tanıştığımız insanlar bize yetmiyor, böyle platformlar sayesinde bu sayıyı artırmayı hedefliyoruz. Ne kadar kişiyi tanırsak tanıyalım, bu sayıyı artıramazsak yalnız hissediyoruz. Kavramların kelime anlamlarını yitirdiği bir dönemdeyiz. Ve asıl bundan sonrası için bu duruma direnmek, bununla mücadele etmek ve başkasına bu durumdan ötürü çamur atmak asıl yalnızlık haline geliyor. Şunu da demeden geçemeyeceğim, aranızda kaç kişi Instagram’da “story” paylaştıktan sonra “acaba kimler hikayeme cevap verecek?” ya da “acaba fotoğrafımı kimler beğenecek?” diye sormuyor? Yalan söyleyecekseniz eğer bu soruyu içinizden cevaplayın bana kalırsa.
Taşeron işçiye kadro meselesi hangi aşamada?
Taşeron işçiye müjde açıklandı, kısa bir zaman sonra paket belli olacak ve taşeronlar kadrolu bir hale gelecek. Öyle ki bu durumla ilgili çevremden çok soru alıyorum. Bu soruları gündeme getirmeyi de bir görev sayıyorum.
Taşeronların en çok merak ettiği konu maaş meselesi. Aynı maaş üzerinden mi yoksa maaş artırımı söz konusu mu? Bence bu kadro meselesinden daha önemli bir konu. Maaş konusunda yapılacak bir düzenlemenin kadroya geçecek olan taşeron işçilere artı bir motivasyon sağlayacağını düşünüyorum. Bu düzenlemeyle birlikte kadroya geçiş sağlanırsa bu paketin dört dörtlük olacağını umut ediyorum.
Paket açıklandıktan sonra üzerine daha çok konuşacağız, tartışacağız. Taşeron işçilerin merak ettiği konuları da köşeme ara ara taşımaya gayret edeceğim.
Sezgin Tanrıkulu şaka yapıyor olmalı!
CHP’li Sezgin Tanrıkulu, hükümetin telefon faturasını eleştirmiş. Bunu söyleyen şahsın partisinde aylık telefon faturası 2 milyon TL’yi bulan bir milletvekili var.
Utanmadan bunu söyleyebilecek yüz Tanrıkulu da var elbet onu biliyorum ama teröristlerin cenazesine katılan Tanrıkulu için bu kadarı bile fazla!
Son zamanlarda…
• Yollar gözümde çok büyüyor, kısa mesafeli yerlere giderken bile üşeniyorum. Zorunda olmasam hiç trafiğe çıkmam.
• Siyaset çok ilgimi çekmiyor. Bu genel enerjisizliğin sadece bende değil, aslında birçok kişide olduğunu düşünüyorum. 2018’le birlikte bu durumun düzelmesi en büyük dileğim.
• Evde kitap okumaktan ziyade filmlere ve dizilere yöneldim. Deli gibi film ve dizi izliyorum. Hani yukarıda bahsettim ya, sanırım şu aralar görsel olan şeyler ilgimi çekiyor.
• Kış mevsimini özler oldum. Çünkü hava hala kışla yaz arasında gidip geliyor. Şuan bu yazıyı soğuk bir kafeden yazıyorum ve aşırı mutluyum. Kat kat giyinmeyi seviyorum, en azından soğuktan korunabiliyoruz. Yaz mevsiminde gözeneklerimize “air condition” taktıracak halimiz yok ya!
• Sakinlikten aşırı hoşlanır oldum. Sadelik ve sakinlik adeta ruhumu besliyor. Bu kış mümkünse böyle geçsin, yaza doğru elbet canlanırız.