Öyle bir zamana çattık ki; hani derler ya su gibi akıp gidiyor.
LİSELERARASI MÜNAZARA YARIŞMASI
Geçtiğimiz hafta sonu finalini izlemeye fırsat bulduğum İstanbul Liselerarası Münazara Yarışması Prof. Dr. Nabi Avcı Anadolu Lisesi ev sahipliğinde düzenlendi.
Altmış dört öğrencinin katılımıyla, otuz iki takım iki gün süren turnuvada güncel siyaset, belediye yönetimi, ekonomi gibi çeşitli konularda yarışan gençlerimizle gururlandık.
Kendi adını taşıyan Anadolu lisesine desteklerini esirgemeyen hocamız, büyüğümüz Prof. Dr. Nabi Avcı hem açılış hem de finalde gençleri izlediler. Finale kalan Kadıköy Anadolu İmam Hatip, Kadir Has Anadolu, Pertevniyal, Robert Koleji, İstanbul Erkek liseleri idi. Kıyasıya geçen iki günün sonunda turnuvanın şampiyonu Pertevniyal Lisesinden Yaren ve Eyüp oldu. Yaren aynı zamanda turnuvanın en iyi konuşmacısı unvanını da kazandı. Ödül törenine katılan iletişim profesörü ve Milli Eğitim eski bakanı Nabi Hoca şöyle dedi: “Münazara, okumaya teşvik eden kelime dağarcığını geliştiren önemli bir uğraş. Bu yarışmalar vesilesiyle birbirlerinin önemseyerek dinlemeyi de öğreniyorlar. Gençlerimizin böyle bir şeyle uğraşması çok gurur verici.”
Münazara kelimesinden yola çıkarak diyebiliriz ki, gençlerimizin bu alanda uğraş vermeleri iletişim problemlerini çözebilecek metotlardan biri olacaktır. Çünkü önce dinlemeyi, dinlerken hızlıca düşünüp zekice karşı argümanları ortaya koyacak cümleleri oluşturmak gerekiyor. Münazara birlikte düşünmeyi sağladığı için de ayrıca önemli buluyorum. Münazara yarışmasına Ümraniye Belediye başkanı İsmet Yıldırım ve Ümraniye Milli Eğitim Müdürü Süleyman Gökçimen de desteklerini esirgemediler. Bir özel teşekkür de ev sahibi okulun edebiyat öğretmeni ve münazara takımını çalıştıran Nuray öğretmene. Öğrendiğim bir şeyi sizlere de aktarayım. Ev sahibi olan lise yarışmaya katılamıyormuş. Bu da münazara kurallarından biriymiş.
GECE GÜNDÜZ YÜRÜYORUM
Öyle bir zamana çattık ki; hani derler ya su gibi akıp gidiyor. Bak geceler ve gündüzler peşpeşe birbirini takip ediyor. Mevsimler yaz kış demiyor; bir bakmışsın ilkbahar sonbahara göz kırpıyor. Ömür bitiyor ömür. Böyle bir zamanda gece gündüz gidiyorum.
Yürümek bir yerden bir yere doğru yönelme eylemini anlatsa da salt fiziksel bir hareket değildir. Yürümek insana has bir eylemdir. İnsan dünyaya geldiğinden beri yürür ve yürümeye hep devam edecektir ta ki ölüm durdurana dek. Yürüyen insan yaşayan insandır. İnsanoğlu asırlardır üretmek, düşünmek, hissetmek ve hülasa varmak için yürür. Yürüyüşündeki tavırdan anlarız niyetini. Üzerindeki giysiden, kokudan, yüzündeki izden nerden gelip menzilini hangi handa kuracağını biliriz.
Kendi yolculuğum anlamlı olmalı
İnanç ve umutla yola çıkmıştık. Hepimiz kendi yolculuğumuzda yalnızdık. Gençlikte kalabalıklara kandık, bir ve beraberce koşmaya başladık. Oysa yürümekti en güzeli; bir düzen içinde, nefes alarak, telaş etmeden. Yürürken selam vermek ağaca, kuşa, insana, gökyüzüne bakıp gülümsemek. Yürürken eşlik eden rüzgâra sarılmak, yağmura doymak, kara basmak ve düşünmek. Yalnız yürünür. Yürürken zaman içinde yanındakiler sapır sapır dökülür. Bir bakmışın ki; tek başınasın. İşte tam da bu an kendi yolculuğun başlamıştır. Bu yolculuk anlamlı olmalı. Kendine inanarak ve güvererek. Söz verenler geride kalsa bile, başka yollara sapsa bile bizi yoldan hiçbir şey alıkoymamalı.
Hak’ka yürümek bilgelikledir
Farklı farklı çeşmelerin farklı musluklarından içiyoruz. Bu yüzden herkesin yolu ayrı. Yolun sonu eninde sonunda ama, er ama geç menzile varacak. Derler ki vuslat için yürüyenlerin gölgesi olmazmış. Onları yürürken kimse göremezmiş. Bilgelik kuşağına sarılmış etekleri bir ucu ezelde bir ucu ebette yürürlermiş. İşte bu kuşağın bir ucundan yakalarsan bırakma diyorlar. Bilgelik kuşağı bana olmaz deme. Kuşağı dokuyan terzi yürürken karşına çıkacaktır. Ona selam ver. Atlama! Kim kimdir, bilinir mi ki? Talip olduğun yola revan ol. Düşüncelerin yürürken aydınlanır. İnanç ve umut kuşağını bağlarsan yüreğine bil ki; Hak’kın yoluna çıkarsın. Tüm yollar kapalı diye haber gelse bile sen kuşağını inanç ve umutla kuşanmışlardan ol. Ol ki kapılar birer birer açılsın. Bilgelik billur gibi çeşmeden abi hayat içmek gibidir. Her bir marazanın iksiridir. Artık şerbetlenmişssindir. Ne yılan sokar ne çıyan, ne akrep sokar ne de şeytan çarpar; artık korunaklısın. Bilgelik Hakk ve Hakikat yolunda sapmadan yürümekle başlar.
Hâlâ yoldayım
Menzile varmaktan maksat bir an önce varıp yolu bitirmek değildir. Böyle hüsran olmak istemezsin. Yol bitmez, bitmemeli. Biterse insanlık da biter. Yürümek; öğrenmek, hayatın ışığında nice keşiflere yol açmaktır. Yürümek bana göre budur ama sana göre başka bir şeydir. Yoluma çıkan diken olmadığın sürece, bana sessizce eşlik edebilirsin. Benim yolumun sonu yok. Ben yolda olmaya yola umutlar ekmeye çıkmışım. Ardımdan gelenler umut çiçeklerini koklasınlar diye hâlâ yoldayım. Çünkü hâlâ umudum var vesselam.
AN’IN İÇİNDE
An’ın içindeyim yitirdiğim zamanları arıyorum.
Yıpranmş, yorgun, bitkin perişanım. Kimse dönüp bakmıyor bile. Bağırıyorum duymuyorlar.
Gülüp geçiyorlar. Nasıl oldu da buraya geldiğimi bile hatırlamıyorum.
Anlamsız cümleler kulaklarımda, garip suretler göz bebeklerimde.
Kalp atışlarım telaşlı nereye gidiyorum ne yapıyorum. Sormaya bile korkuyorum.
Niye buradayım, an’ın içindeyim yıkık dökük duygular. İnsanlar feryat figan çıkamıyorlar içinden.
Bölünmüşüm her yerde görüyorum kendimi. Birleştirmek istiyorum uzuvlarım benden kaçıyorlar.
Sırça saraylardan kaçanlar, yamaçlardan atlayanlar.
Gülüyor mu ağlıyor mu anlamadığım bir sürü surat.
Hepsi kendi an’larında sıkışıp kalmışlar.
Korkarım çıkılmaz sokaktayız şehrin caddelerinde.
Çağırıyor beni bembeyaz düşlerimde engin dağlar, ovalar, gökyüzü, sonsuz kırlar.
An’ımda uçuyorum yüksek tepelerde bulutlar.
An’ım an’ıma uyuyor ben dönmüyorum, zaman sizin olsun deyip ardıma bile bakmıyorum.
GRETA MI JANNA MI?
On altı yaşındaki İsveçli çevre aktivisti Greta Thurnberg’in Birleşmiş Milletler’deki iklim zirvesindeki konuşması herkesin gözü önüne serildi. Bir tür sosyal iletişim bozukluğu olan Greta’nın BM’deki konuşmasında “çocukluğumu çaldınız” cümlesinin altını ben özellikle çizdim. Greta’nın İstanbul’da düzenlenen liselerarası münazara yarışmasında dahi konu başlığı seçilmesi de bir tür lobiciliğin medya tarafından kulaklarımıza fısıldanmasıydı. Annesi ünlü bir opera şarkıcısı olan ve Eurovision yarışmasına da katılmış. Greta İsveç’de popüler bir isim haline gelmiş. Time dergisine bile kapak olmuş. Annesi onun bu sosyal bozukluğunun bir şans bir mucize bile olduğunu söylemiş bir haberde. Öte yandan on yıllardır Filistin’de hayatları çalınan çocuklar için mücadele eden çocuk aktivist ve yurtdaş gazeteci Janna Jihad neden bu kadar ses getiremedi? BM’ye davet edilmedi ve neden sesini duyuracak uluslararası medya mecraları sesini büyük sesle duyurmadı. Suriye’de on yıldır çalınan çocukların hayatları değil midir? Çevre kirliliği son yılarda tavan yapmış bir konu. Ama ondan daha önemli olan da insan hayatıdır. Çocukların hayatları aç gözlü politikacılar tarafından kanla ödetiliyor. Greta’nın bir çocuk olarak bu konuda ne düşündüğünü de bilmek isterim doğrusu. Eğer kendisi düşünüyor ve konuşuyorsa tabii.
SİGARA
Elektronik sigaranın yasaklanması gündemde. Sağlık Bakanlığından duyurulan habere göre sigara düzenlemeleri kapsamında elektronik sigaranın yurda sokulması yasaklanacak. Yapılan araştırmalar elektronik sigaranın hiç de masum olmadığını ortaya koyuyor. Bana göre cazibe de oluşturabiliyor. Birde elektronik sigaranın patlaması var. Zaman zaman haberlere de konu oluyor. Sonuçları da kötü olan bu patlamalarda ağır yüz hasarları alanlar az değil. Bu yüzden yasaklanması gerekiyor. Öte yandan geçen hafta yürürlüğe giren ve anlamsız olan bir sigara yasağı çıkarıldı: Özel araçta sigara içmek. Bununla ilgili sürücülere birçok ceza da kesildi. Kendi özel aracında sigara içenden çok cep telefonuyla ilgilenen sürücülere ciddi cezalar gelmeli. Dikkat ediyorum on araçtan neredeyse sekizi cep telefonu ile konuşuyor ya da internette bakıyor. Şehir içindeki kazaların çoğu bu nedenle çıkıyor.
“SEVGİLİ OLDU” NASIL BİR BAŞLIK BU?
Bu hafta eposta adresime ünlüler dünyasından bir bülten düştü. Her zaman olduğu gibi öncellikle başlığı okudum. Ama iki, üç defa anlamak için okumak durumunda kaldım. Filan ünlü oyuncu ile filan başka bir ünlü iş adamı sevgili olmuş. Çok acayip bir durum. Sevgili olmak nedir acaba? Nasıl bir medeni haldir ve bu tür haberler kimi ilgilendiriyor. Ben, kim kiminle ne yapıyor, evinde ne durumda bilmek ve ilgilenmek istemiyorum. Hiç ilgimi çekmiyor. Ayrıca başkasının hayatına merak duymuyorum. Beni zorla dedikoduya sevk etmeyin lütfen. Bu başlıklar gençlere hazırlanıyor ve onların zihinlerinde normalleşiyor. Dizilere bakıyoruz bekar insanlar birlikte yaşıyorlar ve bu gayet normal karşılanıyor. Medya olarak sorumlu davranmak zorundayız.