Kuzey Irak'ta PKK'nın Kandil'den sonraki en önemli karargahlarının bulunduğu Gara bölgesinde gerçekleşen katliam sonrası özellikle HDP'li bazı kesimler bu büyük vahşetin sorumluluğunu devlete ve hükümete yıkma çabası içinde.

Terör örgütü PKK’nın 2015 ve 2016 yılları arasında kaçırıp alıkoyduğu, aralarında sivillerinde bulunduğu 13 kişiyi katletmesinin ardından tüm Türkiye’de büyük bir yas ve derin bir öfke söz konusu.

Kuzey Irak’ta PKK’nın Kandil’den sonraki en önemli karargahlarının bulunduğu Gara bölgesinde gerçekleşen katliam sonrası özellikle HDP’li bazı kesimler bu büyük vahşetin sorumluluğunu devlete ve hükümete yıkma çabası içinde.

Bu kesimlerin dillendirdiği iddiaların başında 13 kişinin PKK’lı teröristler tarafından katledilmediği, bu kişilerin TSK güçlerinin söz konusu kampı bombalaması sonucu yaşamlarını yitirdiği iddiası geliyor. Ancak bu kişilerden 12’sinin kafalarına birinin de boyun bölgesine kurşun sıkılarak infaz edilmiş olması bu iddiayı çürütüyor.

Bir diğeri ise operasyonda teröristlerce alıkonan kişilerin kurtarılmasının amaçlanmadığı, hedefin doğrudan PKK’lıların yok edilmesine yönelik olduğu yönündeki iddialar.

Operasyonun, TSK’nın en iyi eğitilmiş unsurlarının helikopterlerle mağaranın bulunduğu bölgeye indirilerek, bu unsurların karadan operasyonla mağaraya girmeye çalışması şeklinde gerçekleştirilmesi de bu iddiaların gerçeği yansıtmadığını gösteriyor.

Operasyonun bu şekilde gerçekleştiğini, sadece Genelkurmay’ın verdiği bilgilerden değil terör örgütünün yayın organlarında yer alan haberlerden de anlamak mümkün.

PKK’nın yayın organı ANF adlı ajansta ve örgütün Avrupa’dan yayın yapan Yeni Özgür Politika adlı gazetenin 12 Şubat tarihli manşetinde yer alan haberlerde “operasyon sırasında TSK’ya ait birliklerin birçok kez karadan mağaraya girmeye çalıştıkları ancak yoğun çatışmalar neticesinde bunu başaramadıkları” yönündeki ifadeler de operasyonda ilk hedefin alıkonan kişilerin kurtarılması olduğunu gösteriyor.

Üç askerin şehit olduğu üçünün yaralandığı olay da zaten alıkonan 13 kişinin kurtarılmasına yönelik operasyon sırasında gerçekleşiyor.

Dile getirilen bir diğer iddia ise geçen 5-6 yıl içinde devletin, bu kişilerin kurtarılmasına yönelik herhangi bir ciddi girişimde bulunmadığına dair.

Oysa geçen süre içinde bu kişilerin kurtarılmasına yönelik sayısız operasyon düzenlendiğini, hatta devlet birimlerinin Kuzey Irak’ta zaman zaman yerel güçleri devreye sokarak, zaman zaman onlarla iş birliği içinde sayısız girişimde bulunduğu bölgeyi, gelişmeleri ve PKK terörünü yakından takip edenlerin bilgi sahibi olduğu konular.

Ancak ne yazık ki devletin tüm çabalarına rağmen, büyük güçlerin himayesindeki terör örgütünün elindeki bu kişilerin kurtarılması başarılamadı.

PKK terörünü aklamaya çalışan, devleti ve hükümeti güç durumda bırakmak ve dezenformasyon yaratmak amacıyla ortalığa kirli bilgiler saçma çabasına giren bu kesimlerin bir diğer iddiası ise “Gara bölgesine herhangi bir operasyon olmasaydı bunlar olmazdı” iddiası.

Oysa söz konusu operasyon zaten alıkonan kişilerin infaz edileceği yönündeki istihbarî bilgilerin alınması üzerine gerçekleştirildi.

Dolayısıyla gelinen durumda terör örgütü ve destekçisi çevrelerin dolaşıma sokmaya çalıştığı kirli bilgilerin ve bu dezenformasyon çabalarının hiçbiri PKK’nın kirli, cani ve vahşi yüzünü gizlemeye yetmiyor.

Silahsız, savunmasız 13 masum insanın kurşuna dizilerek infaz edilmesinin yüzyılın en cani terör örgütü olarak gösterilen DEAŞ’ın aynı şekildeki masum insanları boğazlayarak öldürmesinden bir farkı yok.

Bu vahşi katliam sonrası tüm ülkelerden terör örgütü PKK’ya karşı sert bir tutum alması beklenirken başta “insan hakları ve demokrasi” söylemleriyle iktidara gelen yeni ABD yönetimi başta olmak üzere aynı söylemleri dillerinden düşürmeyen AB ülkelerinden bu yönde en ufak bir adım yok.

Aksine Washington başta olmak üzere bazı ülkelerden katliamın üzerine örtmeye yönelik çabalar söz konusu.

SİNCAR’DA HAŞDİ ŞABİ’YE DİKKAT!

Gelinen aşamada söz konusu ülkelerin her türlü himayelerine rağmen Türkiye’nin PKK’ya karşı topyekûn daha güçlü bir mücadele yürütmekten başka şansı yok.

Bu çerçevede önümüzdeki günlerin en önemli gündem maddelerinden birisinin Sincar’a yönelik kapsamlı bir operasyon olacağını söylemek mümkün.

Bu yönde bir beklenti sadece Türkiye’de değil Irak ve Kuzey Irak nezdinde de söz konusu.

Irak’ın eski Genelkurmay Başkanı olan Irak Bölgesel Kürt Yönetimi (IKBY) Başkanı Askeri Danışmanı Babekir Zebari, Erbil merkezli Rudaw televizyonuna yaptığı açıklamada, “Türkiye’nin Sincar ve Kandil bölgelerinde de Gara operasyonuna benzer operasyonlar beklediğini” söyledi.

Buna karşın özellikle Haşdi Şabi güçlerinin Türkiye’nin muhtemel bir operasyonuna karşı hazırlık yaptığını söylemekte yarar var.

Gelen bilgiler Haşdi Şabi’nin Sincar’a üç tugaylık askeri güç takviye ettiği ve Musul, Necef ve Kerbela’dan getirilen bu güçlerin kentin çevresi ve Sincar Dağı’na konuşlandırıldığı yönünde.

Rudaw’a konuşan Irak Savunma Bakanlığı bünyesindeki Haşdi Şabi komutanlarından Abdurahman El Cezayiri, hem Türkiye’nin Gara’ya yönelik operasyonuna tepki gösterdi hem de Sincar’a yönelik muhtemel bir operasyon konusunda “Türkiye'nin saldırıları kabul edilemez, yanıtımız olacak” tehdidinde bulundu.

Dolayısıyla Sincar’a yönelik bir operasyonda Türkiye’nin karşısına PKK ile birlikte Haşdi Şabi’nin de çıkacağı anlaşılıyor.

Haşdi Şabi dediğimiz ABD’nin yaptırımları karşısında Türkiye’nin en büyük desteği verdiği İran’a bağlı, sayıları yaklaşık 100 bini bulan Şii milis gücü.

Yani terörle mücadele konusunda Türkiye’nin karşısında PKK’nın hamisi Washington ile birlikte Tahran’ın da olacağının en açık göstergeleri bunlar.

Joe Biden ile birlikte terörle mücadele konusunda daha çetin bir sürecin başlayacağının işaretlerinin görüldüğü bugünlerde Türkiye’nin, dost ve düşmanlarını daha iyi ayırt etmesinde yarar var.