Bu fetret devrinin bir benzeri de şu yıllarda, özellikle Ali Koç'un başkan seçilmesiyle başlayan süreç olarak "Fenerbahçe Cumhuriyeti"nde yaşanıyor desek yanlış olmaz.
Osmanlı İmparatorluğu’nun 1402-1413 yılları arasındaki dönemde geçirdiği bunalımlı yıllara “Fetret Devri” dendiğini ortaokul tarih derslerinden hatırlarız. 1402 yılında Timur’la yapılan Ankara Savaşı’nın kaybedilmesiyle başlayan süreç; Yıldırım Bayezid’in dört oğlunun giriştiği taht kavgaları sebebiyle Osmanlı Devleti’nin içe kapanmasına yol açmış ve kaos-kargaşa dolu yıllardan sonra, devletin ikinci bânisi de denilen Çelebi Mehmet’in kardeşlerini (Emir Süleyman, İsa Çelebi, Musa Çelebi) etkisiz hale getirerek birliği sağlamasıyla taa 1413’de normale dönebilmişti.
Bu fetret devrinin bir benzeri de şu yıllarda, özellikle Ali Koç’un başkan seçilmesiyle başlayan süreç olarak “Fenerbahçe Cumhuriyeti”nde yaşanıyor desek yanlış olmaz. Gazeteci büyüğümüz Yalçın Doğan bu isimde (Fenerbahçe Cumhuriyeti) bir kitap yayınlamıştı geçmişte, Fenerbahçe’nin Fenerbahçe olduğu yıllarda. Hey gidi günler hey diyor şimdi o günleri hatırlayan Fenerbahçeliler.
Aziz Yıldırım’ın yaptığı onlarca hatalı transfere ve hovardaca ödemelerle kulübün bütçesini negatife çevirmesi gibi yanlışlarına rağmen; konjonktürel olarak hiçbir güce boyun eğmemesi; Fenerbahçe’yi birçok odağın hedef tahtası haline getirmesine yol açmış ve 3 Temmuz kumpasında söylediği “ne futbolu memleket elden gidiyor” sözünün haklılığı 15 Temmuz kalkışması sonrasında teyit edilmişti.
3 Temmuz’dan bu yana Fenerbahçe sadece bir kez şampiyon olabildi. O da Ersun Yanal’la 2013-2014 sezonunda yani son on bir sezonda bir şampiyonluk var. Ali Koç büyük bir oy farkıyla seçildikten sonra, takımı son kez şampiyon yapan hocayı talep eden taraftarlara “siz benim vizyonumu anlamamışsınız” demesinden bu yana da bu dördüncü sezon daha “tık” yok Fenerbahçe’de. Bu arada küme düşme tehlikesi dâhil, takımın başına gelmeyen kalmadı. 115 yıllık tarihi boyunca yaşamadığı şeyleri şu son dört sezonda yaşadı. “Fener, Fener olalı, böyle zulüm görmedi” denilecek şeyler peş peşe sökün etti adeta Ali Koç’un başkanlığı döneminde.
Ne seçilen hocalar, ne alınan futbolcular ne de camia içindeki hal ve gidiş, Fenerbahçe’ye yakışanların yakınından bile geçemeyecek seviyedeydi. Demek ki fetret devri böyle bir şey. İnsan bir tane mi doğru ve makul iş yapmaz? – yapamıyor işte. Yıldırım Bayezid’in çocuklarına hak vermek lazım onca yıl sonra. Basiretleri bağlanmış çocukların demek ki. Elden ne gelir?
Türkiye’nin önce gelen sanayi ve ticaret şirketlerini bünyesinde barındıran bir imparatorluğun veliahtlarından birisi olmak, spor kulübü yöneticiliği için “yeter ve gerek şart” değilmiş. En azından bunu anladı kamuoyu. Başka özellikler, başka maharetler ve başka bir donanım gerekiyormuş bir spor kulübünü yönetmek, futbol şubesini başarılı kılmak, yarınlara taşımak için demek ki.
Osmanlı İmparatorluğu’nun “Fetret Devri” bitti elbette Fenerbahçe’nin fetret devri de bitecek. Bu çile bir gün gelecek nihayete erecek.
Fenerbahçe’yi bu fırtınalı günlerden sakin sulara taşıyacak “Çelebi Mehmet” kim olacak şimdilik onu bilmiyoruz ama elbette o kişi şu anda Genel Kurul üyeleri arasında ve görevin kendine gelmesini bekliyor yapılacak ilk kongreyle.
Hepimize barış ve huzur içinde geçecek, güzel gelişmelerin olacağı bir Mart ayı diliyoruz.