Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ABD'deki iki mahkum vatandaşımızı ziyaret edince bu konu aklıma geldi.
Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ABD’deki iki mahkum vatandaşımızı ziyaret edince bu konu aklıma geldi. Türk Konsolosluğu önünde çıkan arbededen ötürü yargılanıyor vatandaşlarımız. Üzerlerindeki turuncu tulumu hepiniz görmüşsünüzdür. Ben de bu fotoğrafları görünce FETÖ’cülere tek tip kıyafet uygulamasında hangi aşamadayız diye düşündüm. Zira bu konunun üzerinden epey bir zaman geçti ve rengine kadar karar verilen konuyla alakalı istenilen yol alınmış değil sanırım.
FETÖ’yle mücadele ne olursa olsun hepimizin birinci gündem maddesi. Öyle ya da böyle bu mücadeleyi nihayete ulaştırmamız gerekiyor. Toplumun da temel beklentisi bu. Çünkü 15 Temmuz’da yaşadığımız darbe girişiminin acıları taze olsa da birtakım mihraklar 15 Temmuz’u sulandırmak ya da unutturmak için ellerinden geleni yapıyor. FETÖ’cülerin ayırt edilmeksizin gerekli cezaları alması da elzem. Özellikle yargılamaların çok uzamadan bu teröristlere gereken cezanın verilmesi hem FETÖ’yle mücadeleyi belli bir noktaya taşır hem de darbe ve darbe zihniyetiyle hesaplaşmamız için önemli bir demokratikleşme hamlesi olur. O nedenle gündem ne olursa olsun FETÖ’yle mücadele ikinci plana itilecek bir konu değil.
ABD’de iki mahkumumuz üzerlerine giymiş oldukları turuncu tulumlarla yargılanıyorlar. Suçları ise PKK’lı protestoculara saldırması! Ve ABD’nin ne kadar ikircikli bir tutum takındığını söylememize gerek yok. Demokrasi havarisi kesilen ABD’nin terör örgütlerini nasıl beslediği ortada. Lakin böyle bir meselede dahi mahkumlara tulum giydirirken biz de darbeye teşebbüs etmiş teröristlere de aynı muameleyi hayli hayli uygulamamız gerekir. Şöyle ki bu konu gündeme geldi ve bildiğiniz üzere rengine kadar her şey belirlendi. Çalışmalarında yapıldığı söylendi. Ama üzerinden uzun bir zaman geçmesine rağmen FETÖ’cüleri tek tip tulum içinde göremedik. Herhalde on binlerce tulumu tek bir terzi dikmiyor? Ya da bu konu hangi aşamada? Bunu da bilmek hakkımız.
FETÖ’cü teröristlerin mahkemeye giderken üzerlerine giydikleri kıyafetlerle nasıl şov yaptıklarını gördünüz. Bunu da geçtim. FETÖ’cülerin jilet gibi takım elbise giyerek mahkeme salonlarına gelmesi tüm toplumun sinirlerini bozuyor. Bu darbeye iştirak etmiş teröristlerin tek tip kıyafet giyerek aşağılanmış bir muameleyi görmesi ve dünyaya böyle poz vermeleri Türkiye’nin FETÖ’yle mücadelesinde önemli bir adım olacaktır. Darbeyle nasıl hesaplaşılır sorusuna da iyi bir madde eklemiş oluruz. Onun için yetkililerden talebimiz bu konuyu bir an önce hayata geçirmeleri. FETÖ’cü teröristleri tek tip kıyafet içerisinde görmek istiyoruz en kısa zamanda.
Bazı “İslamcıların” Barzani aşkı
İsim vermeyeceğim ama medyada çıkan bazı yazıları gördünüz mü bilmiyorum. Kendilerini “İslamcı” diye yutturanların Barzani’ye olan aşkları depreşti birden. Kuzey Irak’taki referandumu bize bir “hak talebi” olarak yutturmaya çalışıyorlar ve açıktan destekliyorlar. Bir de üstüne hepimizi aptal yerine koyarak “Kürtlerin hakkından” falan bahsediyorlar. Kürtlerin hakkını ve dolayısıyla Türk-Kürt ittifakını dünya üzerinde Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan başka önemseyen biri yok. Ezcümle, Kuzey Irak’ta referandum bir “Kürt devleti” değil, 2. İsrail devletini kurma projesi.
Bunu görüp de İsrail’in desteklediği bir referandumun peşine takılarak bazı “İslamcılar” her zaman attıkları o meşhur “Kahrolsun İsrail” sloganının da ne kadar yalandan atılmış olduğunu gösterdiler. Hani bir sivil toplum kuruluşumuzun Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı hedef alarak söylemiş olduğu bir Filistin atasözü vardı, “İsrail ile örtünen çıplak kalır” diye. Şimdi İsrail’le örtünen bazı “İslamcıların” olması ne acı... E hayat imtihan, yaşayıp görüyor, öğreniyoruz.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan eğitim ve kültür öz eleştirisi
Cumhurbaşkanı Erdoğan dün yapmış olduğu konuşmada, eğitim ve kültür alanında eksik kaldıklarını ve toplumun bundan rahatsızlık duyduğunu söyledi. Çok doğru. Özellikle ben de köşeme yakın zamanda bu konuyu iki kez taşıdım. Ders kitaplarındaki skandallar, ÖSYM’de yaşanan puan hataları, dünya üniversiteleri arasında olmayışımız, sınavların öğrencileri yarış atına çevirmesi, nitelikli eleman ve beyaz yakalılarımızın olmaması... Hepsi bildiğimiz, günlük hayatta tartıştığımız emareler.
Zaten bakıldığında 15 senede 6 kez Milli Eğitim Bakanı’nın değiştirilmesi de bu sonucu doğuruyor. Ve aynı zamanda artık iyice sakız haline gelen sınav sistemlerimizi tartışmaya bile gerek yok. Ortaokuldan başlayarak üniversiteye dek o kadar kötü bir eğitim sistemimiz var ki üniversite sonunda nitelikli mezun arayışımız beyhude bir çabadan ibaret. Ne var ki kültür konusundaki eksikliğimizi, bu alanda herhangi bir devrim yapamayışımızı söylememe gerek yok.
Cumhurbaşkanı Erdoğan normalde gazetecilerin ve akademisyenlerin kafa yorması gereken konulara herkesten çok kafa yoruyor. Erdoğan’ın dediklerini öylece oturarak desteklemek yerine ona ön açmak, bu konuda elimizi taşın altına koymak daha fayda olacaktır eminim. O nedenle artık zahmet olacak ama yarından itibaren kollarımızı sıvamaya başlayalım. Zira yapılacak çok iş var çünkü.