Doğu Londra Müslüman göçmenlerin şehirde yoğunlukla yaşadığı bir yer. Londra merkezinin hemen dışında. Sokak görüntülerine bakarak kendinizi Bangladeş ya da Pakistan'a gelmiş sanabilirsiniz.
Haksız da sayılmazsınız. Londra’nın ışıltısının sönmeye başladığı göçmenlerin oturmaya başladığı yerlerden. Nispeten ucuz olduğu için yeni gelenler burayı mekan tutmuş zamanında ve kendilerine ait bir kültür oluşturmuşlar. Camilerin etrafında şekillenen yeni kültür ilk olarak kendi içindeki örgütlenmesini tamamlamış. Sonra İngiltere’nin diğer kesimleriyle tanışmışlar ve Londra’nın Müslüman kimliğine önemli katkılarda bulunmuşlar. Şimdilerde ise yeni, küresel bir anlayışı canlandırmaya çalışıyorlar. Bunun merkezinde ise şu anda Diriliş Ertuğrul dizisi var. Ertuğrul’dan Fatih’e: Osmanlı Yükseliyor ismindeki etkinlik 25 Ocak Cuma akşamı Doğu Londra Camisi’nde gerçekleştirildi. İngilizce olarak yapılan sunumlarda Diriliş Ertuğrul dizisine göndermeler vardı. Gönderme ne demek, konuşmacı tıklım tıklım salonu Osmanlı tarihi sınavına tabi tuttu ve cevap verenlere teşekkür etti. Salondaki gözlemim içeride Türklerin olmadığı yönündeydi. Peki Türk olmayan Müslümanlar neden Ertuğrul’dan bu kadar etkileniyor?
Öncelikli olarak küresel anlamda seslerini estetik şekilde duyurabilecek bir figür olarak görüyorlar. Tıpkı Tayyip Erdoğan’da kendi seslerini buldukları gibi. Diğer sebep rol-model olarak çocuklarına aktarabilecekleri bir kahraman olarak görüyorlar. Girişteki Kayı obası börkü takmış küçük çocuk bunu düşünmeme sebep oldu. Günümüz dünyası ile Moğolların tasallutundaki İslam dünyasının arasında benzerlikler kuruyorlar ve Ertuğrul’u iyimser bir lider karakter olarak görüyorlar. Konuşmacılar sıkıcı vaazlardan ziyade gençlerle aynı dili konuşabilecekleri pozitif sohbetleri daha verimli görüyor.
Edindiğim izlenim Türkiye’ye olan sevgi muhabbet artık kitlesel bir zemin kazanıyor. Türkiye’nin kalplerini kazandığı bu geniş topluluğun zihnine de hitap edecek köprüler kurması şart. Ertuğrul’u kendi kahramanı olarak gören Güney Asyalı Müslümanlar Türkiye’nin sorunlar için yeni formüller üretmesinin de memnuniyetle karşılayacağa benziyorlar.
Doğu Londra Camisi’ndeki konuşmacının söylediği şeylerden biri şuydu: Veda hutbesindeki Müslümanlardan yarısı dünyanın farklı yerlerinde hayatlarını sonlandırdı ve öldükleri yerlere gömüldüler. Ertuğrul da Sultan Fatih’e giden yolda kendini feda ederek yepyeni bir devlete zemin hazırladı. Londralı Müslümanlar kendilerini Ertuğrul gibi uç beyleri olarak görüyorlar ve gönüllerinin bağlı olduğu Türkiye’nin kendilerine görevler vermesini bekliyorlar.
Nitelikli Müslüman iletişimi ile bu geniş potansiyel tüm dünyada iyiliğin hakim olması için yepyeni bir fırsata dönüşebilir. Dünyanın gördüğü en büyük imparatorluğu bir gönül imparatorluğuna dönüşmek için tüm şartlar hazır ve insanlara kim olduğunu hatırlatacak bir uyandırıcı yeterli. Camiden çıktıktan sonra kapıda bir cenaze firmasının ilanlarını gördüm. Müslümanlar artık Londra dışında bir mezarlığa sahipmiş. Görebildiğim kadarıyla gemiler yakılmış ve Endülüs’e ulaşan Tarık bin Ziyad’ın şuuru kuşanılmış.
Şaka değil gerçek: Osmanlı ölmedi Doğu Londra’da bir camide yaşıyor. Çünkü Osmanlı bir fikir ve fikirler onlara ihtiyaç duyulduğu sürece yaşamaya devam eder.