Yıllardır hemen yanı başında yer alan güçlü ekonomik ve toplumsal yapısı ile Türkiye ile iyi komşuluk ilişkisi yerine düşmanlıktan beslenen bir yol seçen Ermenistan yol ayrımına geldiğini görmüşe benziyor.

Kaybedilen bir savaş ve itibar kaybı, uluslararası toplumda giderek artan yanlızlık, yoksulluğu arttıran zayıf temellere dayanan ekonomi, ordu kontrolündeki devlet anlayışı ve en önemlisi her geçen gün Rusya’nın tam güdümüne giren ve hatta artık Rusya’nın sanki özerk bir bölgesi haline gelen, diasporası ile bağları giderek kopan Ermenistan çıkış yolu arıyor.

Yıllardır hemen yanı başında yer alan güçlü ekonomik ve toplumsal yapısı ile Türkiye ile iyi komşuluk ilişkisi yerine düşmanlıktan beslenen bir yol seçen Ermenistan yol ayrımına geldiğini görmüşe benziyor. Benziyor dememizin nedeni her sıkıştığında aynen Yunanistan gibi arkasına bakan, destek sesi duyduğunda yumuşamayı ve iyi komşuluk girişimlerini bir kenara bırakarak birden şahinleşme yolunu seçen, başkalarının vekil gücü olmaya her zaman için aday olan Ermenistan’ın güven vermemesidir.

ALGI YÖNETİMİ İÇİN

ABD Başkanlarının her sene 24 Nisan’da sözde ermeni soykırımını büyük felaket olarak tanımladıkları süreci Biden’ın soykırım sözü ile ifade etmesi çıkış yolunun başlangıcı olmuştur. Tam bir Türkiye karşıtı olan Biden’ın bu sözü söylemesi ile her şeyin kendi istedikleri gibi gerçekleşmeye başlayacağını düşünen Ermenistan tam bir hüsrana uğramış, algı yönetimi için elinde koz olarak tuttuğu soykırım kelimesine sarılmanın içinin boş olduğunu görmüştür.

4 T olarak özetlediği bir sözde strateji kapsamında birçok ülkenin soykırım kelimesini tanımaları ile Türkiye üzerinde toprak ve tazminat dahil taleplerini gerçekleştireceğini düşünen Ermenistan yavaş yavaş hayal dünyasından uyanmaya başlamıştır.

SALDIRI AMAÇLI ASKERİ ARAÇ ALIMI

Ermenistan, Türkiye’den kendisine ait olmayan toprakları ele geçirmek için, saldırı amaçlı askeri araç ve malzeme alımı yönünde yaptığı ithalatını yüzde 415 oranında arttırma yerine, bu harcamaları ülkenin refah seviyesini arttırma yolunda sarf etmiş olsaydı, ekonomisi yüzde 13,7 küçülmez ve kamu borcu 8 milyar dolara çıkmaz, vatandaşlarının yaklaşık 100-150 bini yaşamlarını sürdürebilek için Türkiye’de kaçak çalışmak zorunda kalmazlar ve nüfusunun dörtte biri yoksulluk sınırı altında yaşamazdı.

Ermenistan ekonomisinin içinde bulunduğu zayıflığı, ülkenin mali ve enerji açısından yetersizliğini Rusya etkili bir şekilde kullanmaktadır. Güney Kafkasya’da etkisini sürdürebilmek için eski uydusu olan Ermenistan’ı adet avucunun içine almış ve her açıdan sömürmeye devam etmektedir. 2015 ila 2019 yılları arasında Rus askeri ekipmanları alımı için yaklaşık 5 milyar dolar harcayan Ermenistan’ın parası olmamasına rağmen Rusya’nın verdiği borç ile silahların bedelini ödemeye çalışması tam Rusya egemenliği altına girdiğinin işaretidir. Sınırlarını Rus askerlerinin koruduğu, Rusya’nın, Türkiye sınırına yakın Ermenistan'ın Gümrü kentinde yaklaşık 5 bin askeri, savaş uçakları ve bazı füzesavar sistemlerini konuşlandırdığı askeri üssünün bulunması ülkenin Rusya’nın nasıl kontrolü altında olduğunu açıklamaktadır.

ENERJİ ÇIKMAZI

Tam bir enerji çıkmazı içinde olan Ermenistan’ın, Türkiye sınırına 16 kilometre uzaklıktaki Metsamor nükleer santrali her an infilak etmeye hazır bir cephanelik gibi durmaya devam etmektedir. Sovyetler Birliği döneminde işletilmeye başlanan, Türkiye’nin Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu’na (UAEK) defalarca başvuruda bulunarak santralin kapatılmasını talep ettiği Metsamor nükleer santralında, 1988 yılında bölgede meydana gelen 7 büyüklüğündeki depremden sonra yangın çıkmış, elektrik kesintisiyle iki reaktöre soğutma suyu temin eden pompalar devre dışı kalmıştır. Ermeni personelin yanmakta olan santrali terk ederek kaçtması üzerine, Sovyetler Birliği’ndeki başka nükleer santrallerde çalışan ekiplerin hava yoluyla aktarılması ile facia kıl payı önlenmiştir. 1989 yılında kapatılan santral Ermenistan-Azerbaycan savaşının ardından 1995 yılında tekrar kullanılmaya başlanılmıştır.

400 megavat gücündeki reaktörün radyasyon doyum tarihi olarak duyurulan 2016 yılının, 2026 yılına kadar uzatılmış olması yanı başımızda ki büyük tehlikenin devam ettiğini ve Ermenistan’ın Rusya’ya olan bağımlılığının daha da arttığını göstermektedir. Metsamor Nükleer Santrali’nin çalışırken meydana getirdiği tehlikeler kadar ortaya çıkardığı atıkların da önemli bir tehdit olduğu bilinmektedir. Atıklar konusunda şeffaf olmayan Ermenistan nihayet bu santrali kapatsa dahi atıkların yok edilmesi sorunu uzun yıllar daha bölgeyi tehdit edecek potansiyele sahip görünmektedir. Bundan en çok etkilenebilecek ülkelerin başında ise Türkiye gelmektedir. İlişkilerin gelişmesi bu konusa iş birliğine yol açabilecektir.

Batının da desteği arkasında olan Ermenistan’ın bir Çeçenistan gibi Rusya’ya baş kaldırarak tam bağımsızlık için bir çaba gösteremesi beklenmemelidir. Ayrıca, Ermenistan’ın Azerbaycan gibi topraklarında Rus üslerinin kapatılmasını söyleyebilecek hiçbir sözü ve gücü de bulunmamaktadır. Tam bir teslimiyet içinde bulunan Ermenistan artık sahibinin sesi olmayı bırakmalı, Türkiye’nin açtığı bu kapıyı, son şansı iyi değerlendirmelidir.