Neymiş; 'engelli öğrencileri' okulda görünce çocuklarının psikolojisi bozuluyormuş muş muş...
Müdür, muhtar ve sözde psikolojisi bozulacak ‘sağlıklı çocukların’ velileri birleşip kazan mı kaldırdı? Allah Allah acep ne ola ki sebep? Engelli bireyleri dışlayan zihinlerle aynı evde yaşarken değil de okulda mı bozuluyormuş psikolojileri? Allah Allah enteresan!
Neymiş; ‘engelli öğrencileri’ okulda görünce çocuklarının psikolojisi bozuluyormuş muş muş...
Hiç şaşırmadım! Hiç yadırgamadım! Hiç son olmayacak biliyorum! Hiç ama hiç yakıştıramadım fakat bir şey değişir mi? Hiç sanmıyorum!
Neden mi? Çünkü sahnedekiler değişse de senaryo hep aynı!
Tam tamına 15 yıldır engelli bireyleri, ailelerini, eğitim kurumlarını, ruh hallerini, zorluklarını, mutluluklarını, gözyaşlarını yakından biliyorum-hissediyorum-yaşıyorum...
Biz diyoruz ki;
“Bize acımayın anlayın! Hakkımız olan hayatı yaşamamıza izin verin... Bize dair adlandırdığınız bilumum günleri senede bir gün abartılı törenlerle kutlayıp 364 gün unutup arkanızı dönmeyin... Amacımızın sadaka ve lütuf değil sizler gibi vatandaşlık hakkı olduğunu anlayın... İşletmeler üzerine düşen vicdani görevle birer üçer bizleri sahiplenip iş sahibi yapsın... Etiket olsun diye gözünü kırpmadan binlerce lirayı havaya saçanlar üç beş lirayı bize çok görmeden sosyal, kültürel, sportif etkinliklerimizin sponsoru olsun... Attığımız her adımı yaptığımız her konuşmayı bir taraflara çekip tepki göstermeyi değil bizim zihnen ve bedenen engelli olduğumuzu kavrayarak sağlıklı bireyler olmadığımızı görün... Hoşgörün...”
Çocukluğumun koca yürekli öğretmenlerini özledim! Akan sümüğümüzü tiksinmeden silen, ellerini başımızdan eksik etmeyen öğretmenlerimizi özledim. Ne anlamlı, ne kutsal, ne emekle yansırdı öğretmenlerin ışığı topluma. Semtinizde bir öğretmen varsa gayri ihtiyari herkes kendine çeki düzen verirdi. Hitabetler usulüyle çıkardı dillerden. Öğretmen sokağın başında göründüğü an ceketler iliklenir, üst baş derlenip toparlanırdı. İlkokul öğretmenimin adını halâ ezbere bilirim, her aklıma geldiğinde de dualar iletirim...
Bir kaç hafta önce kızımın öğretmeni ile okullardaki şiddet olaylarını konuşuyorduk ki bir anda ‘affınıza sığınarak bu duruma farklı bir pencere açmak istiyorum’ dedim.
Zihninin olgunluğuna ve sağduyusuna inandığım öğretmenimize; ‘bu şiddet olaylarının artışa geçmesinde acaba yanlış model öğretmenlerimiz de tetikleyici olmuyor mu?’ dedim.
Kediye, köpeğe, çiçeğe, böceğe, eşyaya, dezavantajlı vatandaşlara, çocuklara, kadınlara, erkeklere... Kısaca şiddetin her halini kabul etmemekle birlikte ortada bir sıkıntı varsa her açıdan değerlendirmek gerektiğine de inanıyorum.
Evet eskiden toplumsal hoşgörümüz fazlaydı fakat bununla birlikte öğretmenlerimizin duruşu, bakışı, anlayışı, vizyonu, kıyafeti, hitabeti, saçı, başı da çok etkiliydi onlara gösterdiğimiz sevgi ve saygıda... Haksız mıyım? Öğretmen; yön vericiydi, yanlışları düzeltendi, toplumun bilincini geliştirendi...
Şimdi dönelim okulda yaşanan engelli öğrencilere ve ailelerine yönelik istenmeyen olaylara. Anladığım kadarıyla okulun müdürü ve semtin muhtarı bazı velilerin gazını alıp okuldaki eğitim düzenini güçlendirmek yerine ortamın gazına kibrit çakmışlar!
Buradan ‘her birey bir engelli adayıdır, yarınlar size ne getirir bilinmez, Allah’ın yarattığına nasıl laf söylersiniz sizi gidi siziler’ ve benzeri klişe laflara veya ‘hay o dillerinizi eşek arıları soksun’ gibi kınama mesajlarına yer vermeye hiç niyetim yok. Yoruldum, yıprandım, kırıldım, üzüldüm çünkü hem de fazlasıyla. Öyle öğretmen ve idareci gördüm ki toplumsal bilinç ve engelli öğrenciler konusunda akıllara zarar ruh hallerinde. ‘Bacım sen bu çocuğunu al git evine ve bir şey bekleme’ diyecek cehaletteki bu kişiler hem engelli çocuğa, hem ailesine, hem de ‘sağlıklı çocuklara’ sahip ailelere olumsuz bir şekilde yansıyor.
Engelli öğrenciler konusunda prosedür, eğitim yöntemi, sosyal ve psikolojik bilinç, çevreyi bilgilendirme konusunda hiçbir fikri ve zikri olmayan o kadar çok öğretmen var ki; bizzat şahidim!
Sosyal travmalar açısından hafızamız balıkları dahi kıskandıracak boyuttayken sözlü telkinlere değil ciddi yazılı yaptırımlara ve bunları uygulamaya ihtiyacımız var!
Türkiye, engelli hakları konusunda pek çok ülkede olmayan yasaları işleyişine almış durumdayken gelin görün ki uygulama konusunda kişilerin ruh haline ve bilinçsizliğine teslim ediliyor olmamız engellileri ve aileleri daha da mağdur ettiği unutulmasın...
Bir ülke her alanda onlarca yıl kemer sıkabilir fakat söz konusu eğitim ve öğretim ise bir saniye bile kaybetmeden kırmızı alarm haline geçmek zorundadır...