Sosyal medyada esen MOMO fırtınasından etkilenmeyen kaldı mı? Özellikle Facebook, çocukları için "endişelenen" annelerin uyarı mesajlarıyla çalkalanıyor.

Sınıf anneleri tarafından kurulan WhatsApp gruplarında haftalardır “MOMO Oyunu” adı verilen felaketin çocukları nasıl etkilediği birbirinden farklı örneklerle anlatılıyor. Rivayet odur ki YouTube’da video izleyen çocukların karşısına çıkan MOMO karakteri, genç beyinleri etkisi altına alarak kendilerine zarar vermesi konusunda çocukları telkin ediyor. Ve yine iddia ediliyor ki MOMO’yu bilmeyen, duymayan ve hatta görmeyen çocuk neredeyse yok.

Geçen yıl bu zamanlarda da Mavi Balina adı verilen bir oyunun çocukları hedef aldığı ve temas ettiği gençleri intihara sürüklediği konuşuluyordu. Mavi Balina hatırladığım kadarıyla sadece Türkiye’de ana akım medyaya yansırken, MOMO tüm dünyada ana haber bültenlerine konu oldu. Şu an YouTube’da üretilen Türkçe içerikler arasında bile MOMO’yu gördüğünü iddia edenler var. Hatta işi daha ileriye götürerek MOMO’dan korunma yollarını anlatan YouTube yayıncıları da türemiş durumda.

Ebeveynleri kırmızı alarma geçiren MOMO “tehlikesi” nedeniyle siber güvenlik şirketlerinin de topa girdiği dikkat çekiyor. Öyle ya neyin ne olduğu belli değilken herkes kendi ürününü veya verdiği hizmeti parlatma sevdasında.

İşin aslına bakılacak olursak MOMO özelinde konuşulanların tamamı safsata. Belki bana inanmayacaksınız ama YouTube üzerinden yayılan MOMO diye bir şey yok. Daha açık söylemek gerekirse tıpkı mavi Balina gibi MOMO’yu da bugüne kadar gören veya MOMO yüzünden zarar gören kimse yok. MOMO olduğu iddiasıyla paylaşılan görsel ise Japonya’daki bir korku sanat galerisinde 2016 yılında sergilenen bir eserden ibaret.

Böylesi gerçek olmayan bir şeyin kısa süre içinde ağızdan ağıza dolaşarak toplumsal histeri haline gelebilmiş olması ise sosyal medyanın günümüz insanı üzerindeki etkisinden başka bir şey değil.

Bence her şeyin olabileceğine inanan, hayatını sosyal medyaya adamış bir homo sapien tarafından (belki de iyi niyetli bir şekilde) uydurulan MOMO hikayesine bir tehlike olarak itibar etmemek gerekiyor. Ancak MOMO’nun ebeveyn tarafında hangi hareketleri tetiklediği de çok şeffaf bir şekilde analiz edilmeli. Ebeveynlerin hangi hatalarını MOMO ve benzeri öykülerle temize çıkarma çabasında oldukları çok net bir şekilde belirlenmeli.

Tabletle doğanlar…

Kabul eder misiniz bilmiyorum ama son yılları kabaca “tabletle doğanlar” çağı olarak isimlendirebiliriz. Bunun bence en büyük nedeni birkaç yıl önce büyük umutlarla satın alınan ucuz tabletlerin çoğunlukla hiçbir işe yaramadığının fark edilmesi. Herhangi bir işe yaramadığı anlaşılan tabletlerin çocuk oyuncağı haline gelmesi ile rahata kavuşan yeni anne ve babalar, şimdi MOMO (ve benzeri tehlikelerle) bir çeşit yakın tarihi temizleme harekatı yönetiyorlar gibime geliyor.

Aslında “çocuk kolay yemek yesin”, “uykuya dalarken ağlamasın”, “favori dizimizi izlerken o da YouTube’dan çocuk gelişimini destekleyen bir şeyler izlesin” diye yeni doğanların eline tutuşturulan tablet ve cep telefonların yönetimini iyi yapamayan aileler, şimdi bir söylenti üzerinden evlerinin önünü temizlemeye başlıyorlar.

Umalım ki bu temizlik sürecinde samimi davranılsın ve çocuğun eline tableti verip, YouTube’daki herhangi bir videonun izlenmesiyle “çocuk yetiştirme” programının tamamlanmadığı kolayca kavranılsın.

İnternet dediğimiz veya bu örnekte olduğu gibi YouTube ile özdeşleştirdiğimiz ağ üzerinde tamamen farklı milyarlarca içerik var. Bunların arasında farklı yaş grubundaki insanların kişisel gelişimine pozitif yönde katkı yapacak içerikler olduğu gibi çocukların karşılaşması istenmeyen videolar da var. O nedenle çocuğunu dünya üzerindeki herhangi bir tehlikeden korumak için türlü türlü önlemler alan ebeveynlerin, çocuğun eline tableti tutuşturup, YouTube’dan bir şeyler açmasına zaten hiç anlam veremeyenlerdenim. Bulunduğum bazı mekânlarda yan masada böyle bir aile gördüğümde hep ebeveynlerin suratında beliren mutluluğu şaşkınlıkla izliyorum. Çünkü YouTube’un otomatik oynatma algoritmasının çocuğa bir sonraki video olarak nasıl bir içeriği servis edeceğini hiçbirimiz bilmiyoruz. Ama gördüğüm kadarıyla bu riski hepimiz alıyoruz.

Çocukları özellikle MOMO’dan veya Mavi Balina’dan değil de daha ciddi tehlikelerden korumak gerektiğini düşünüyorum. Ve bu tehlikelerin sadece internet kaynaklı olmadığını biliyorum. Benim hatırlayabildiğim ilk büyük tehlike 15 yıl kadar önce, Acun Ilıcalı “Acun Firarda” isimli televizyon programını yaparken yaşanmıştı. Çünkü o zamanın çocuklarına büyüyünce ne olacakları sorulduğunda alınan cevaplar arasında “Acun olacağım” da vardı. Günümüzde de herhangi bir sosyal medya “ünlüsü”nün rol model olarak seçilmesini aynı derecede tehlikeli buluyorum. Şunu da biliyorum ki çocuklarının internete bağlıyken ne yaptıklarını kontrol etmeyen ebeveynler MOMO’dan sonra da başka bir korku hikayesine meyledecekler. Çocukları MOMO’dan korumak bence işin kolay yanı…