Türkiye'nin en köklü müzik yapım şirketlerinden biri olan Elenor Müziğin sahibi Muhteşem Candan 2017 yılında tarihe imza atan bir proje başlattı ve Müslüm Gürses'in yayınlanmayan şarkılarını "Mahzendeki Şarkılar" adlı bir albümde ilk kez müzikseverle buluşturdu.
Türkiye’nin en köklü müzik yapım şirketlerinden biri olan Elenor Müziğin sahibi Muhteşem Candan 2017 yılında tarihe imza atan bir proje başlattı ve Müslüm Gürses’in yayınlanmayan şarkılarını “Mahzendeki Şarkılar” adlı bir albümde ilk kez müzikseverle buluşturdu. Albüm çok başarılı oldu, ikincisi gelir mi diye düşünürken bir baktık ki serinin ikincisi de geldi. Derken araya pandemi girdi. Tam unutmak üzereyken bir baktık ki 2022 yılında “Mahzendeki Şarkılar – 3” serisi yayınlandı. Seri bu kez dijitalde single mantığı ile yayınlanmaya ilk “Ne Yapacağım” adlı şarkı ile başladı. Sonra “Bir Canım Kaldı”, “Gurbetçi” ve “Benim Gururum” geldi.
Asıl bomba 2022 yılında patladı ve Muhteşem Candan bu albüm serisinin ona kadar gideceğini ve elinde hiç yayınlanmamış elli Müslüm Gürses şarkısının olduğunu açıkladı.
Bu tarihte bir ilk
Bu şarkılar doksanlarda kaydedilen ve hiç yayınlanmamış Müslüm Gürses şarkıları. Elenor Müzik bu şarkıları makara bantlardan alıyor, Müslüm Gürses’in şarkılara yaptığı vokali o dönem hazırlanan alt yapıdan ayırıyor ve günümüz şartlarında yeniden yapılan düzenlemelerin üstüne ekliyor. Böylece Müslüm Babanın doksanlarda hiç duymadığımız şarkılarını günümüz teknolojisi ve alt yapılarıyla dinliyoruz ve dinlemeye de devam edeceğiz. Bu sadece Türkiye’de değil dünyada bir ilk. Üç, beş şarkı için yapıldı ama hiç bu üç beş hatta on albüm için yapılmadı. Muhteşem Candan bunu yaparak hem tarihe geçecek hem de Müslüm Gürses’i şarkılarda yaşatacak. Muhteşem Candan ile Müslüm Baba’yı ve “Mahzendeki Şarkılar” projesini konuştuk, neler neler anlattı bize…
Şarkılar tek tek dijital platformlarda
“Mahzendeki Şarkılar” projesine başladığımızda fiziki satışlarımız vardı. Fiziki bir albüm çıkartıyorduk CD ve plak olarak. Fakat artık müzik dünyasının bütün gelirleri dijitale taşındığı için bu kez dijital ile başladık. Albümün adına “Mahzendeki Şarkılar 3” dedik. 10 tane şarkıyı yaptık fakat ilk şarkısını ilk kez dijital olarak yayınladık. Diğer şarkıları da bir dizi film gibi her 15 günde bir 20 günde bir ayda bir şarkı yayınlayacağız.
Arşivciler için fiziki olarak yayınlayacağız
Bundan sonra single mantığıyla yürüyeceğiz. Bu bizim eski yıllarda 70li yıllarda 70-80’li yıllarda yaptığımız 45’lik ayarında. 45’leri biz şöyle yapardık, mesela Ferdi Tayfur’un beş tane 45’liği olduğu zaman onları birleştiriyorduk, on şarkı yapıyordu. Onu biz LP olarak çıkartıyorduk. Şimdi ben “Mahzendeki Şarkılar 3”ten beş şarkıyı yayınlayacağım sonra da tek tek yayınlanan ilk beş şarkıdan sonra kalan diğer beş şarkı ile LP ve CD’sini çıkartacağım. Arşivciler için fiziki olarak da yayınlayacağız. Çünkü bizim baba dostları dediğimiz Müslüm Gürses’in bütün kataloğu ellerinde olan kişiler, elle tutulur bir şey muhakkak istiyorlar.
Türkiye’de kaset fabrikası kalmadı
Gönlüm istiyor ki kaset de basayım ama o teknoloji artık Türkiye’de yok. Kaset fabrikaları yok. Şu anda kaset çok isteniyor ama kaset üreten fabrikalar ellerindeki bütün o kaset basan fabrikayı demir yığını olarak hurdaya atmışlar. Bir daha sipariş gelmediği için, kaset yok olduğu için. Ama dünyada var, o da işte çok zor şartlarda yapılıyor. Kaset fabrikaları basılacak bir şey yok diye kapandı. Türkiye’de kapandı hepsi ama dünya hala kapatmamış.
Bu şarkılar geçmişte hiç yayınlanmadı
Biz sanatçılarla eskiden, yılda diyelim ki dört albüm için anlaşıyorduk. Dört albümü de yapmak zorundayız mukavele gereği. Biz bu albümleri girip stüdyoya hazırlıyorduk. Fakat bunların piyasaya ancak iki tanesini çıkartabiliyorduk. Bir bakıyoruz bir tanesi çok iyi gidiyor. İyi giden bir şeyi kesip önüne başka bir albüm koymak olmuyordu. Müslüm Gürses’in bu nedenle elimizde albümleri, şarkıları birikti. Yani yaptığım albümden kalan şarkılar değil. Bunlar sahiden albüm olarak yapılmış ama o zaman nedense çok albümü olduğu için yayınlamamışız. Şimdi biz bu eski şarkıların altyapılarının hepsini atıyoruz, günün bütün yeni teknolojisiyle şarkıları yeniden çalıyoruz ve Müslüm Gürses’in sesini o eski teknoloji dediğimiz teknolojiden alıp yeni teknolojiye koyuyoruz. Bu da çok zor bir iştir anlatması çok kolay ama uygulaması zordur.
Mahzendeki Şarkılar serisi ona kadar devam edecek
“Mahzendeki Şarkılar” albüm serisinde kaydedilen tüm şarkılar doksanlı yıllarda kaydedildi. O yıllarda stüdyoya girdik o dönemki müzisyenler geldi çaldı bitti ama yayınlamadık ve şimdi o çalınanların hepsini sildik yalnız Müslüm Gürses’in sesini aldık ve yeniden düzenlendik şarkıları.
Makara bantlardan dijitale çevirdik tabii bu da teknoloji. Şu böyle bir teknoloji var Allahtan onu da aldık akustiği dijitalin üzerine koyduk ve bu şekilde bir Müslüm Gürses albümleri meydana geldi ve gelecek. İnşallah “Mahzendeki Şarkılar” serisine ona kadar devam edeceğiz
Elimizde da çok yayınlanmamış Müslüm Gürses şarkısı var. Şu anda çalışıyorum. Çünkü çok anlaşma yapmışız. Bu anlaşmaların bütün şartları yerine gelmiş ama albümler piyasaya çıkamamış o günkü şartlara göre.
Müslüm hayranları ile mezarlık buluşmaları yapıyoruz
Müslüm Gürses’in hayranları bizi arıyorlar, bazen albüm gecikti diye bize sitem ediyorlar. Onlarla bizim mezarlıkta buluşmalarımız da var. Müslüm Gürses’in mezarında bu hayranları her gün nöbet tutuyorlar temizlik nöbeti bu. Her gün bir hayran değil her gün on tane hayran orada mezarı temizliyorlar yıkıyorlar. Bir tane toz bulamazsınız üzerinde. Çiçekleri tazeleniyor yeni çiçekler geliyor. Orada Müslüm Gürses’i kalplerinde beyinlerinde yaşatıyorlar ve yaşıyorlar. Orada da böyle bir ben de gidiyorum ben de eskilerden anlatıyorum. Sohbetler oluyor, mezarı başında Müslüm Gürses sohbetleri yapılıyor
Böyle bir sevgi yani bir sanatçıya duyulan böyle bir sevgi ben görmedim yani baba sahiden evin babası. Kendi de böyle anlatırdı. Ben diyordum ki ‘baba şeyine ne diyorsun ya?’ diyordu Müslüm Gürses’te bana ‘beni içlerinden biri görmüşler, evin büyüğü görmüşler, ben de bundan mutluluk duyuyorum gurur duyuyorum’ diyordu. ‘Evlerine almışlar beni’ diyordu.
Fanların Sloganı: “Unutturmadık Unutturmayacağız “
Öyle özel şeyler yaşanıyor ki baba dostları dediğimiz kişilerle. Bir gün mesela mezarına bir kenarlık yapılması gerekiyordu. Biz onu yaptırmıştık Muhterem hanımın da vasiyetiyle mezardan izin aldık oradaki bu baba dostları dediğimiz kişiler, 20-30 kişi aralarında para toplamışlar Müslüm Gürses’in mezarının etrafına taşlar yaptırmışlar ki kimse onun üstüne oturmasın diye. O incinir diye bir koruma yaptırdılar. Mezarının üstüne kimse oturmayacak. Böyle fikirlerle yaşatıyoruz ‘unutturmadık unutturmayacağız’ diye de bir sloganımız var.
“Şarkıyı iyi anlatabildim mi derdi”
Müslüm Gürses çok önemli bir değer çok önemli bir müzisyendi, ben bugüne kadar birebir belki kimseye nasip olmaz ama onunla 50 albüm yaptım ve bu 50 albümde 500 şarkı var. Bu 50 albümün hepsinde birebir onunla beraber çalıştık. O şarkıların hepsini bir anlatım olarak görüyordu. Bir senaryo olarak görüyordu. Her zaman söylüyorum hiçbir zaman bana ‘iyi okudum mu?’ diye sormamıştır. Şarkıları çıkarken derdi ki ‘anlatabildim mi? yani anlatabildim mi bu şarkıyı?’ Mesela arada bir yerde bir şey oluyor sözü unutuyor diyordum ki aradan girelim şarkıya, ‘hayır’ diyordu. Hiçbir şarkıya aradan girmedi hep baştan okurdu. Ona ‘bana bunun sebebini söyle, buraya kadar çok güzel okudun’ derdim o bana ‘eğer ki en baştan okumazsam, o senaryo, o anlatım bozulur’ derdi ‘komple anlatmam lazım onu’ derdi. Yani böyle bir insandı Müslüm Gürses. Ben kendimi çok şanslı hissediyorum. Ben sahiden bu dünyada müzik dünyasında çok önemli müzisyenlerle çok önemli şarkıcılarla Ferdi Tayfur gibi Ajda Pekkan gibi çok önemli kişilerle çalıştım onun için kendimi çok şanslı hissediyorum. Bir müzik yapımcısı olarak bunu söylemek istiyorum
Dünyada olmayan birine klip çektik
Bu albümün ilk şarkısına stüdyo kayıtlarını ve daha eskiden çektiğimiz kayıtları topladık ve ikisini birleştirdik bir klip yaptık. İlk klip “Ne Yapacağım” diye bir şarkısı var ona çekildi. Yine bakın dünyada olmayan birine klip çekiyoruz bu da bir risk. Yaşamayan biri ile bunu yapmak tabii ki ufak tefek hatalarımız olduysa da af ola, yani kendisi yok şarkıları ona göre onun sesine göre ayarlamak inanın çok kolay bir şey değil.
Unkapanı’na müzisyen olmak için geldim
On yedi yaşında İstanbul’a geldim, müzisyen olmaya geldim. Konservatuvar okumaya geldim. Ama baktım ki bu iş çok iyi, burada böyle hasbelkader başladık. Tüm formatlarda müzik sattım sadece bir tek gramofon tarafında taş plakta yokum.
Biz tabii ki bu işe plak ile başladık 45’lik dediğimiz plaklarla başladık. Ondan sonra 33’lük dediğimiz LP’ler çıktı ortaya, sonra da kasete geçtik oradan CD’ye geçtik. CD’de uzun bir süre kaldık, çok satış yaptık çok fabrika kuruldu ve ondan sonra birdenbire arabalarda cd teknolojisi bitti, yeni çıkan araçlara fabrikalar cd çalar koymadılar ve CD bitti.
Türkiye’de CD üreten bir tane fabrika kaldı
CD satışları çok düşünce bunu üreten fabrikalar da kapandı. Şu anda bir tane cd üretebilecek fabrika kaldı Türkiye’de. Doğru dürüst her şeyiyle Avrupa standartlarında tek bir CD üretim fabrikamız kaldı. Onu da böyle ayakta kalması için en ufak bir şey olduğunda CD bastırıyoruz hemen oraya koşturuyoruz. Bu ara fiziki ortamda plak dönemi yeniden başladı. Plağı bir kısım elinde bulunduramayan elinde kaybetmiş eski kağıtların yeni versiyonun yapıyoruz onlar revaçta. Gençlik de böylece bir LP ile yeni tanışıyor.
Toptancılar rahat etsin diye Unkapanı’nda toplanmıştık
Eskiden Unkapanı’nda taşımacılar vardı, burada bir tane, bir taşımacının o arkalık dedikleri şey, bir daire parasıydı. O kadar çok şey taşınıyordu ki kaseti, CD’si. O kadar giden gelen vardı ki. Bizim bu dükkanlarımız zaten satış içindi burada durmamızın sebebi sadece toptan satış içindi.
Toptan satış yapardık Anadolu’dan müşteriler gelirdi, bizim oradaki distribütörlerimiz gelirdi. Gelen bir adam sabah buradan bütün siparişini firmalardan karşılayıp toplasın akşam dönebilsin diye hepimiz Unkapanı’nda toplanmıştık. Yoksa biz burada birbirimize rakip kişileriz hep yan yana olmamızın da bir anlamı yoktu. Şu anda biz bu dükkanları ofis olarak kullanıyoruz.