Türkiye gibi bir ülkede her zaman ilahiyatçıların önemli bir meslek grubu olduğuna inanmışımdır.
Türkiye gibi bir ülkede her zaman ilahiyatçıların önemli bir meslek grubu olduğuna inanmışımdır. Özellikle laiklik kisvesi altında dindar kişilere yapılan zulmü görüp yaşadıkça ilahiyatçıların toplum üzerindeki etkisinin büyük olduğunu düşünüyorum. O nedenle ilahiyatçıların korkma gibi bir lükslerinin olmadığını, yaşanılan hadiseler ne kadar ağır olursa olsun dünyevi bir kaygıyla hareket etmemesi gerektiği de ilkelerim arasında.
Bildiğiniz gibi Mehmet Görmez görevden ayrılınca yeni Diyanet İşleri Başkanı’nın kim olacağı büyük merak konusu oldu. Sonunda göreve Yalova Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ali Erbaş atandı. Kendisini tanımam, bugüne kadar ne gibi görevlerde bulunduğunu da bilmiyorum ama işinin çok zor olduğunu söyleyebilirim. Özellikle Erbaş göreve atandıktan hemen sonra ortaya kendisiyle ilgili birçok iddia atıldı. FETÖ’nün kurduğu Kültürlerarası Diyalog Platformu’nun yönetim kurulu üyesi olduğundan tutun da firari FETÖ’cü Adil Öksüz’ün doktora tezinde jüri üyesi olarak imzası bulunduğuna kadar. Bunların ciddi iddialar olduğunu ve toplumun aklında bir şaibe kalmaması gerektiği için Erbaş’ın bu iddialara kamuoyunu ikna edici cevaplar vermesi gerekiyor. Özellikle o makamın ne kadar hassas bir makam olduğunu düşünürsek.
Diyanet İşleri Başkanlığı Mehmet Görmez zamanında ne yaptı ya da ne yapmadı inanın bilmiyorum. Ne var ki Mehmet Görmez görevden ayrıldıktan sonra iktidara yakın bazı gazetelerin ve “profesyonel Davutçuluklarıyla” tanıdığımız bazı yazarların Görmez’i kıyasıya savunduklarına şahit oldum. Bunun sebebini bilemem. Ama 14 yıl boyunca Diyanet İşleri Başkanı olarak Diyanet’te FETÖ konusunda gerekli mücadelenin yapılmadığını da söylemeliyim. Bu sadece benim değil, birçok insanın da genel düşüncesi. Aynı zamanda Diyanet’in FETÖ’yle ilgili olarak toplumu bilgilendirme hususunda gerekli gayreti sergilemediğini de söylemek mümkün. 15 Temmuz’daki darbe girişiminden tam bir yıl sonra Diyanet’in FETÖ’yle ilgili rapor hazırlaması bu gayretsizliğin kanıtıydı. Bu raporun 17-25 Aralık darbesinden sonra hazırlanması ve toplumun bu konuda bilgilendirilmesi gerekirdi.
Tüm bunların nezdinde Ali Erbaş’ın görevinde başarılı olup olmamasını FETÖ’yle yapacağı mücadele belirleyecek. Ali Erbaş’ın bu konudaki ilk sözlerinin umut verici olduğunu söylemek gerekiyor: “FETÖ'nün genç beyinleri sömürerek, gizemli ve bulanık din anlayışı ile oluşturduğu hasarı onarmak için şehitlerimizin emanetine sahip çıkmak için umut olan dua alan örnek teşkilatımızın dağınık zihinleri toplamaya, ümmetin dirilişini sağlamak için her zamankinden daha çok çalışmamız gerekiyor.” Açıkçası bu sözlerin takipçisi olacağım. Çünkü Diyanet diğer devlet kurumlarından daha farklı olarak mücadele etmek zorunda. FETÖ’yle etkin bir mücadele sergilemesi ve toplumu bu noktada ikna etmesi Erbaş’ın ilk ciddi sınavı olacak.
Ali Erbaş’a yeni görevinde başarılar diliyorum, işi hiç kolay değil, Allah yardımcısı olsun.
Apple çılgınlığı son sürat!
Akıllı telefonlar hayatımıza girdiğinden beri onların esiriyiz. Bunu artık kabul etmemiz gerekiyor, akıllı telefonlarımız yanımızda olmayınca ya da internetten ve şarjdan uzak olduğumuzda neredeyse yaşayan ölü gibi oluyoruz! Belki de bu durumdan ötürü Apple yeni iPhone modellerini tanıtırken tüm dünya gibi biz de ekranlarımızın başına geçtik.
Apple görkemli bir lansmanla yeni telefonlarını tanıttı. Apple gibi değeri neredeyse Türkiye’nin bütçesine eşdeğer olan bir şirkete de bu lansman yakışırdı. Telefonlar ABD’de yaklaşık 700 dolardan satışa sunulacak. Türkiye’de ise 5000 TL civarı olacağı tahmin ediliyor. Lakin bu miktarın neredeyse yarısına yakını vergi ücreti…
Akıllı telefonlar da bilgisayar gibi her daim yanımızda tutmaya muhtaç olduğumuz gereçler haline geldi. Her ne kadar özgürlüğümüz kısıtlansa da ve aslında çalışma mesailerimize evden devam edecek duruma gelsek de bu çılgınlığımızdan vazgeçemiyoruz. Instagram ve Twitter takipçilerimiz bizden paylaşım bekliyor! O nedenle devletin bu vergi konusunda biraz daha yumuşak davranması talebimiz olsun.
TEOG ve CHP Eğitim Sistemi!
Okullar açıldı, mini mini birler, çalışkan ikiler eğitim ve öğretim yılına başladılar. Başladılar başlamasına ama eğitim sistemimiz de düzelteceğimiz çok şey var. Tüm bunlara rağmen Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın talimatıyla gençlerimizi ve ailelerini perişan eden TEOG’un kalkması önemli bir gelişme. Şimdi ise nasıl daha iyi nesiller yetiştirebiliriz, ona kafayı yormamız lazım.
Milat gazetesinin yazarlarından Ufuk Coşkun hayatını eğitim sistemine adamış yazarlardan biri. Ki bana göre de Türkiye’de en iyi eğitim yazılarını o yazıyor. Kendi deyimiyle “CHP Eğitim Sistemi’ne” iyi vurgular yaparak resmi ideolojinin içine hapsolan eğitim sistemimizi yerinde eleştiriyor. Elbette nasıl olması gerektiğini de belirterek. Yazılarını keyifle okuyorum. Batı’yla yarışır bir konuma gelmemiz için resmi ideolojinin içinde kaybolmayan, yerli ve milli değerlerimizden sapmayan ama evrenselliği de elden bırakmayan bir eğitim sistemiyle adeta küllerimizden tekrar doğabiliriz. AK Parti’nin eğitim konusunda bir eksikliği olduğunu söylersek yanlış olmaz. Zaten değişen Milli Eğitim Bakanı sayısından da anlaşılıyor bu. Bence hükümet Ufuk Coşkun’un yazılarına bir göz atmalı. Özellikle pazartesi günkü yazdığı yazıya ve Derin Düşünce’nin e-kitaplaştırdığı şu yazılara: http://www.derindusunce.org/wp-content/uploads/2017/08/Kemalist-egitimin-zararlari.pdf Ben çok faydalanıyorum şahsen.