Gerek gerçek dinî gruplar, gerekse görünüşte dinî olan grupların en yaygın ve en bilinen faaliyetleri, çoğu düzenli ve belli bir takvime göre yapılan ve "sohbet" adı verilen toplantılardır.

Birkaç yazıdır ara verdiğim “Dinî görünümlü grupları anlama kılavuzu” adlı yazı dizisine Madde-‘9’dan devam edelim. Bu maddenin konusu, genel çerçevesi itibârıyla sohbettir.

Gerek gerçek dinî gruplar, gerekse görünüşte dinî olan grupların en yaygın ve en bilinen faaliyetleri, çoğu düzenli ve belli bir takvime göre yapılan ve “sohbet” adı verilen toplantılardır. Aslında kelime anlamı olarak “sohbet”, iki veya daha fazla kişinin fizîken aynı mekânda bulunduğu ve karşılıklı konuştuğu toplantılardır. Bu toplantıların daha samimi ortamlarda yapılmasına “muhabbet” denir ve de en güzeli gayriihtiyârî ve zuhurâta tâbi olacak şekilde yapılır.

Dinî görünümlü grupların faaliyetleri içinde yapılan sohbetler ise, genellikle monolog ve vaaz şeklinde olur. Yâni bu grubun başındaki kişi veya onun uygun gördüğü kişi veya kişiler, belli bir mekânda toplanan kişilere, öğretmenin okulda ders anlatması ya da vâizin câmi kürsüsünde konuşması gibi, bir şeyler anlatır. Bu sohbetlerde konuşan kişinin önünde bir kitap vardır, ama sohbet bir saat sürse de, kitaptan bir sayfa ya okunur ya da okunmaz. Kitap, saygınlığından ötürü bir referans malzemesi olarak kullanılır. Ancak bir kitabın reklamını yapmak için konuşan kişinin önünde açılı durduğu da vâkidir.

Sohbetin mâhiyeti

Sohbet, İslâm geleneğine “sünnet” olacak kadar önemli bir yere sâhiptir. O kadar ki Peygamber Efendimiz ile yüzyüze oturup sohbet edenler, “sahabe” olma şerefine nâil olmuşlardır. İşte dinî grup kisvesi altındaki gruplar da sohbetin bu önemini kullanarak değişik amaçlarla “sohbet” yaparlar. Sohbeti yapan kişi genellikle o grubun başı olan kişidir ya da o grupta itibarlı olan ve saygı gösterilen kişidir. O kişinin saygı(!) görmesinin sebeplerinin başında sohbet yapması gelir.

Bu kişiler Kur’ân-ı Kerim ya da sahih bir hadis kitabından sohbet yapacak derecede Arapça ya da meal ya da tefsir kitaplarını anlayacak kadar Osmanlı Türkçesi bilen olmadığı için sohbet sırasında ya kendi yazdıkları kitap ya da piyasada bulunan ve dili basit olduğu için anlayabilecekleri bir kitap kullanırlar. Bu kitapların çoğu da Arapça, Farsça hatta İngilizce’den tercüme edilmiş kitaplardır. Arapça bir kitabın İngilizce tercümesinden Türkçeye çevrilen kitapların kullanıldığı da görülmüştür. Son zamanlarda “kişisel gelişim” kandırmacasıyla yazılan kitapların bile sohbetlerde kullanıldığı bilinmektedir.

Sohbet, ya büyük bir evde ya da bu grupların sosyal mekânlarında yapılır. Sohbet yaklaşık bir saat sürer. Tâkip edilen kitaptan bölümler okunur ve üzerine yorum yapılır. Daha sonra varsa sorular cevaplanır.

Sohbetin amacı ve işlevi

Sohbet, grubun iç dinamiğini canlı tutmak ve yeni katılımcıların gelmesini sağlamak için kullanılır. Ancak sohbette anlatılanlar, güncel sorunlara cevap vermekten genelde uzaktır. Zâten bu grupların temel amacı, tâkipçilerini güncel ve gerçek sorunlardan uzaklaştırıp bir hayâl dünyâsına sokmak ve sahte bir rahatlama hissi vermektir. Sohbeti dinleyen herkes anlık olarak keyif alır. Sohbet sonrasındaki yemek ikrâmı da yine gelenekten alınan ama abartılarak kişilerin gözünü boyamak için kullanılan bir yöntemdir. Sohbete yapılan ikrâmın zenginliği ve sohbet yapılan evin büyüklüğü, kişilerin maddî yollarla etki altına alınması içindir.

Belli bir takvime bağlı ve düzenli aralıklarla yapılan sohbetlerin en önemli işlevi, o grubun mensuplarına bir âidiyet hissi vermek ve somut bir sosyal ortama girilmesini sağlamaktır. Sohbete katılımlardaki süreklilik, kişilere grup içindeki ilişkileri geliştirme imkânı da verir. Bâzı kişiler sohbette anlatılanlardan çok, sohbetin kimin evinde yapıldığına önem verirler. Kendi evinde sohbet yapılması o kişiye prestij kazandırır.

Sohbet ortamları âdeta o grubun “genel kurulu” gibidir. Orada konuşulan, orada gündeme alınan şeylerin “en önemli şeyler” olduğu düşünülür. Kişisel sorunların unutulması, “daha ciddi” şeylere kafa yorulması yönünde dolaylı bir telkin ortamı oluşturulur.

Sorular-cevaplar

Sohbetlerde konuşulan konuların güncel olup olmamasının yanında, sorulan sorulara nasıl cevap verildiği de önemlidir. Sohbete katılanlar, sohbet sırasında hissettikleri rahatlığı sohbetten çıkınca da hissetmek istedikleri için, akıllarına takılan soruların cevaplarını almak ve bu konularda zihinlerini rahatlatmak isterler. Grubun başındaki kişinin veya onun tâyin ettiği kişilerin yaptığı sohbetler sırasında tâkipçilerin ve sohbete katılanların sorduğu sorular, genel ya da kişisel olabilir. İşte sohbetlerin ve o sohbetin yapıldığı “dinî görünümlü” grupların foyasının çıktığı yerlerden birisi burasıdır. Bu sorular uzmanlık gerektiren konularla ilgili de olabilir. Ama sohbeti yapan kişi herşeyin uzmanı olamayacağı için net bir cevap vermek yerine laf dolandırabilir ve "çok konuşup hiçbir şey söylememe" tavrı sergileyebilir. Bu durum soruyu soran kişinin soru sorma cesâreti kırar, çünkü yanlış bir soru sorduğu hissine kapılır. Soruyu cevaplamak yerine lafı dolandırmanın en büyük sebebi, sohbeti yapan kişinin “bilmiyorum” deme olgunluğuna sâhip olmaması ve “herşeyi biliyorum” havasında olmasıdır.

Sohbeti yapan kişi, sorulan soruya “bilmiyorum” diyerek “hiçbir şey bilmiyor” zannedilsin istemez. Ayrıca o sırada orada bulunan birinin cevâbı biliyor olması muhtemeldir, ama buna imkân verilmez. Âdeta kaprisli bir gazino assolisti gibi sahneyi kimseye vermek istemez. Sohbeti dinleyenlere “Bu sorunun cevâbını bilen var mı?” veya “Bu soruya cevap vermek isteyen var mı?” diye sorulduğu pek vâki değildir. İştişârenin çok önemli olduğu ve Kur’ân-ı Kerim’de âyetle sâbit olduğu bilinse bile, başkalarının fikirlerini açıklamaları veya bilgilerini sunmalarının önü açılmaz. Bunun bir iktidar ve egemenlik kaybına sebep olabileceğinden korkulur.

Sohbetin kazâsı olmaz

Sohbetin kalitesi, aynı mekânı paylaşan kişilerin yüzyüze olmasıdır. Sohbetin özelliklerinden biri olan “zuhurâta tâbi olmak”, o mekândaki kişilerin varlığının önemini gösterir. Tasavvuf geleneğinde “namazın kazası olur, sohbetin kazâsı olmaz” sözüyle söylenmek istenen budur. Sohbetin içeriği, o anda orada bulunanların varlığıyla şekillenir. Sohbete geç gelenler, başını kaçırdıklarından dolayı konuyu idrak etmekte zorlanabilecekleri için, sohbete geç gelinmemesi istenir. Kazâya bırakırcasına, sohbetin ses veya video kaydının dinlenmesi veya seyredilmesi geleneğimizde yoktur. Gelin görün ki, özel bir ortamda yapılan sohbetin ses ve video kayıtları internete paylaşılmaktadır.

“Online” sohbet

Bütün bu anlattıklarımdan daha kötüsü bir şey vardır. O da son zamanların modası olan ve KOVİD-19 salgını sebebiyle çabuk yaygınlaşan “online sohbetler”. Yüzyüze sohbeti hallettik de, uzaktan sohbet kaldı, dedirtecek kadar istismar edilen sohbet geleneği, çekirdek çitlerken sohbet dinleme ciddiyetsizliğinde devam etmektedir. Linke tıklanarak girilen ve giren kişinin kim olduğunun bilinmediği bu “online” sohbetler, kahvehâne sohbetlerini bile aratacak seviyededir. Sohbet, “muhabbet” seviyesinden önce “laflama”, sonra “söyleşi” seviyesine inmiş, şimdi de “online” seviyesine düşürülmüştür.

Niteliğe (keyfiyete) değil de niceliğe (sayısal çokluğa) önem verildiği sürece seviyenin daha da düşmesi kaçınılmazdır. Yakında “rüyâlarda sohbet”, “astral sohbet” diye saçmalıkların reklamını görürseniz, şaşırmayın.