Zaman içinde bunun da gerçek amaca hizmet edip, etmeyeceği belli olacaktır.
Hafta içinde medyaya yansıyan vize haberleri fazlasıyla dikkatimi çekti. İlk olarak Amerika, İngiltere gibi bazı ülkelerin havayolu yolculuğunun daha güvenli olması için “Sağlık vizesi” için girişim başlattığını gördük. Dünya Sağlık Örgütü’nün de bu sağlık vizesine sıcak baktığı dile getiriliyor. Kovid-19 ile ilgili önlemler kapsamında düşünülen bu sağlık vizesinde sistemin, uygulamanın nasıl ve ne şekilde işleyeceği belli değil.
Zaman içinde bunun da gerçek amaca hizmet edip, etmeyeceği belli olacaktır.
Bu vizenin şimdilik insanların seyahat hakkını engellemeyeceğini düşünerek asıl konumuza, yani seyahat vizesindeki uygulamalara bakmakta yarar var. Yine başka bir haberde de Almanya’nın ön vize uygulaması getirdiğini görüyoruz.
Halen, Almanya başta olmak üzere bazı Avrupa Birliği üyesi ülkelerle İsviçre, Türkiye'ye uyguladığı normal vizenin yanı sıra sağlık gerekçeli seyahat engeli uygulamasını sürdürmekte kararlı.
Alman, Fransız, Hollanda ve Belçika vatandaşları Türkiye'ye rahatlıkla gelip giderken, Türkler hiçbir AB üyesi ülkeye gidemiyor. Mütekabiliyet (Karşılıklılık) ilkesi gereği adı geçen bu ülkelerin Türk vatandaşlarına vize kolaylığı sağlaması gerekiyor. Değil kolaylık aksine Almanya vize için şimdi şu şartları öne sürüyor.
1) Aile ziyaretleri için ölüm/cenaze, düğün, yakın zamanda Almanya'da çocuk doğumu.
2) Çok zorunlu kaçınılmaz iş seyahatleri
3) Fuar katılımcıları ve ziyaretçileri.
4) Alman, AB veya Almanya'da ikamet izni olan üçüncü ülke vatandaşlarının eşlerinin yapacakları geçici aile ziyareti
5) Alman vatandaşlarının veya AB ülkesi vatandaşlarının hayat arkadaşları.
6) Sınırlı tıbbi tedaviler.
Almanya Büyükelçiliği ve konsoloslukları Türkiye’den gelen vatandaşların negatif test sonuçlarının tanınmayabileceğini ve yeni test yaptırmaları gerekebileceğini açıklarken konuyu çıkmaza sokuyor ve her zaman ki tavırlarını sürdürüyorlar.
En son vizeye ne zaman başvurup ve nelerle karşılaştığınızı hatırladığınızı sanıyorum. Çünkü unutulacak gibi değil.
Vize, yurt dışına seyahat etmek isteyen kişilerin, (gitmek istediği ülkenin talep etmesi halinde) o ülkenin konsolosluk veya yetkilendirdiği özel kurumlardan alması gereken izin belgesidir. Ticari, turistik veya öğrenci vizesi alabilmek için karşınıza çıkan engelleri birer birer aşmanın nasıl bir eziyet olduğunu bunu yaşayanlar bilir. Her ülkenin bu konuda farklı prosedürler uyguladığını, işi zora koşmak için her gün ayrı bir uygulamayı yürürlüğe koyduklarını görebiliyoruz. Örneğin, Avrupa Birliği ülkelerine gitmek için Schengen Vizesi almanız gerekirken diğer tüm ülkelere ayrı ayrı vize almanız gerekmektedir. Ama vize nasıl alınır, asıl sorun burada. İşi bilenler internetten e-vize alabiliyor, parası olanlar aracılık yapan kurumları devreye sokuyor, bu işi kendi başına çözmek isteyenleri ise tam bir işkence ve eziyet bekliyor. Öncelikle şunu vurgulamak gerekir ki, vize alım ücretleri fahiştir. 80 Euro’luk ne masrafı yapılıyor bilinmez. Bunu yanı sıra ek masraflar da cabası. İngilizler, vize için hazırlanan bütün belgeleri orada görevli özel şirkette taratmanızı istiyor. Anlaşılır gibi değil. Dövizin arttığı, TL’nin değer kaybettiği bir ortamda istenen bu vize ücreti sanki, “Siz gelmeseniz de olur” anlamını taşıyor dersem yanlış olmaz.
Vize için istenen belgeler ülkeden ülkeye farklılık göstermektedir. Bazı ülkelerin istediği birçok belge laf olsun diye, iş olsun diye isteniyor. Sormak gerek sayın konsolosa, sana ne evlilik belgesinden. Sen, tam vukuatlı nüfus kayıt belgesini ne yapacaksın acaba? Vatandaşlık mı veriyorsun, yoksa beni işe mi alıyorsun? Temininde güçlük çekilen bu belgeleri istemelerinin altında yatan asıl gerçek, seyahatleri engellemek veya daha aza indirmek amacına yönelik olsa gerek. Herkesi sığınmacı veya mülteci gibi gören emperyal dar kafalı zihniyete bu konuda birilerinin dur demesi gerek. İnsan haklarına ve seyahat özgürlüğüne karşı tutum takınan bazı ülkelerin vize almayı adeta bir işkenceye dönüştürüp para kazanma aracı olarak görmesi hiç kabul edilir bir davranış biçimi değildir.
Vize için gelenleri, kaba saba güvenlik görevlileriyle gayri insanı muameleye tabii tutan, bir kuyruktan ötekine saatler boyu bekleten zihniyetin nasıl sevimsiz olduğunu görmemek için kör mü olmalı.
Hani biz de çok yaygın olan “Annenizin kızlık soyadını söyler misiniz?” sorusunu aratacak soruları da cevaplandırmanız istenir. Örneğin, ABD’liler vize formunda “Hayatınızın hiçbir döneminde Nazi yanlısı hareketlere katıldınız mı?” veya “Sol hareketlere sempati duydunuz mu? mealinde garip ve ilginç sorular soruyor.
Bazıları da sizden bazı hareketleri yapmayacağınız veya “Şunu da böyle yapmalısın” gibi taahhütler de alıyorlar. Bunu yanı sıra, “Ne kadar paran var, bu seyahatte nerede ve kimde kalacaksın?” gibi sorular artık normal sayılmakta. Tabii yapılan uygulamalar ve mülakatta sorulan sorular kişiden kişiye, ülkeden ülkeye değişmektedir. Tabi bir de bizim ülkemizin bazı ülkelerin vize birimlerine vatandaşlarımızın bazı kişisel bilgilerine erişim izni verdiği de ileri sürülmektedir.
Türk halkı, önüne bu kadar fazla engel çıkmasına rağmen, yine de yurt dışına gitme sevdasından vaz geçmiyor. Şu an yapılan tüm başvuruların yüzde 33’ünün reddedildiği bir dönemdeyiz. Daha önce vize reddine başka nedenleri gerekçe olarak gösteren özellikle AB ülkeleri, şimdilerde en çok Kovid-19’u problem olarak gösterip seyahatleri engelliyor.
Bir de seyahat tarihinden haftalar önce başvuru yaptırıp, pasaportunuzu rehin almaları da bir başka sorun. Bu günleri anlarım da daha önce bunun gerekçesi neydi bilinmez. Güvenlik soruşturmasını ülkelerinin gizli istihbarat servislerine mi yaptırıyorlar acaba? Bizim ülkemizdeki güvenlik soruşturmalarına herhalde hiç güvenmiyor olmalılar ki, böyle yapılıyor.
Pasaportunuzdaki geçerlilik tarihlerinde sürenin azlığı ve eski oluşu bile sizin sınırdan geri çevrilmenize neden olur.
Ben hiçbir yabancının bu nedenle bizim sınırlarımızdan çevrildiğini duymadım. Çoğunlukla AB ülkeleri ve kendini bir şey sanan bazı devletler başvuruları neden reddettiğini de canı isterse açıklıyorlar.
Schengen ülkeleri, SIS adı verilen ortak (Schengen Information System) bir veri tabanını kullanıyor. Bu veri bankasında, Schengen ülkelerine girmek isteyenlerle ilgili bilgiler yer alır ve bu bilgiler tüm üye ülkelerin resmi makamlarının kullanımına açıktır. Yani onlar bizlere ait her türlü bilgiyi ortak paylaşarak, bizi seyahat hürriyetinden mahrum ederken biz onlara vize konusunda bir yaptırım uygulayamıyoruz. Çünkü, bizim turiste daha doğrusu dövize ihtiyacımız var.
Tamam, bunu anlarım da, 50 yıldır bizi üyelik için kapıda bekleten AB’nin üye ülkelerine bize biraz daha insanca tavır takınmalarını deklere etmek çok mu zor.
Vizesiz seyahatler Türkiye’m.
Dr. Yalçınkaya’dan
yeni bir kitap daha
İstanbul Medeniyet Üniversitesi, Sivil Havacılık Yüksek Okulu Öğretim Üyesi Dr. Akansel Yalçınkaya çok değerli bir kitap daha yayınladı.
“Devlet, Aktör ve Değişim, 1983-2013 yılları arası TÜRK HAVAYOLU TAŞIMACILIĞI ALANINDA KURUMSAL DEĞİŞİM adlı 262 sayfalık bu kitap Beta Yayıncılık’tan çıktı. THY ve özel sektör havayolu şirketlerinin başlangıç yıllarını o zamanın yöneticilerinin ağzından en iyi şekilde anlatan bu kitabı havacılık çalışanlarına ve havacılık öğrencilerine tavsiye ediyorum. Teşekkürler hocam.