Doğan'a göre bâzı aksesuarlardan yoksun olduğu için daha ucuzdu.
"Doğan görünülü şâhin" tâbirini yaşı uygun olanlar bilir. Akıllı telefon neslinin bilmeme ihtimâlini dikkate alarak açıklayayım. Türkiye’nin otomotiv sanayisinin montaj seviyesinde kalmasının sebebi olan TOFAŞ (Türkiye Otomobil Fabrikaları Anonim Şirketi), 1970’lerde piyasaya sürmeye başladığı Murat(Fiat)-131 modellerini yıllar içinde "kuş serisi" olarak pazarlamayı sürdürmüştür. Doğan, o zaman Türkiye’nin lüks ve yerli otomobil ihtiyâcını (mesela dört cam otomotik özelliğiyle) fazlasıyla(!) karşılıyordu. Bu serinin steyşın (station) modeline Kartal ismi verilirken, en "lüks" modeli Doğan adını taşıyordu. Şahin isimli model de Doğan'a göre bâzı aksesuarlardan yoksun olduğu için daha ucuzdu. Dolayısıyla Şahin alanlar, birkaç aksesuar değisikliği ile ucuz yoldan "Doğan görünümlü" otomobil sâhibi olurdu.
Aksesuar dindarlığı
TOFAŞ, bu serinin üretimini seneler önce durdurdu ama "doğan görünümlü şahin" tâbiri günlük dilimizde kaldı ve göz boyamak için yapılan birçok durum için kullanılır hâle geldi.
Yazının başlığındaki "dinî görünüml" ifâdesi de tam da böyle bir benzetmedir. Bu grupların neredeyse hiçbirinin din ile ilgisi yoktur. Yedek parçacıdan alınan birkaç ucuz aksesuar, bir arabanın kalitesini ne kadar arttırırsa, bu grupların "dinî olma" kalitesi o kadardır.
Taşıması kolay olduğu için eline her ney alanın "tasavvuf müzisyeni" olduğu, 17 Aralık’ta Konya’ya gidenin "tasavvufçu" olduğu, Hz. Mevlânâ’yı okumadan uyduruk çevirilerle paylaşanların "Mevlevî" olduğu, hatta Arapça bilmeden Kur’ânı- Kerim yorumlayanların "müfessir" oldugu güzelim ülkemizde, pazara tezgâh açar gibi piyasaya "çıkartılan" bâzı gruplar, toplumun en yumuşak tarafı olan dini kullanıyorlar. Bu yumuşaklığın sebebi, araştırarak ve aklını kullanarak değil de, kulaktan dolma, "-mış, -miş" bilgilerin ucuzluğu kolaylığı sebebiyle ilgi görmesidir.
Gelelim bu "doğan görünümlü şahin" yâni "dinî görünümlü" grupları tanımaya:
Madde 1: Her şeyden önce, bu gruplarla bir şekilde temas eden kişilerin sabırlı ve temkinli olması gerekir. İlk temasta olumsuzluk hissedilirse ne alâ! Bir daha görüşülmez, olur biter. Ama olumsuzluk hissedilmezse temkinli olmak şart. Ne olduğunu anlamadan "bizden" demeye başlayabilirler.
Madde 2: Bu gruplar, psikolojik tedâvi yapamazlar. Aksine çoğunun insanın psikolojisini bozduğu bilinmektedir. Dolayısıyla, denize düşüp yılana sarılma tehlikesinin olduğunu bilinmelidir.
Madde 3: Grubun başındaki kişinin ehliyeti nedir? Ehliyet için şahsiyet gerekir. Şahsiyeti sağlam değilse, ehliyetini hayır için degil, şer için kullanır. Bu maddedeki sorunun cevâbı hemen ortaya çıkmaz. Bu kişiler kendilerini iyi gizler, iyi rol yaparlar ve falcılar gibi karşıdakinin duymak istediğini söylerler. İyimser, kabullenici ve gönlü geniş bir imaj sergilerler. Kendileri için hakarete varan sıfatlar kullanip mütavâzı görünmeye çalışırlar.
Madde 4: Bu gruplardaki en eski kişiler kaç seneliktir? Devir-dâimin, giriş-çıkışın çok olduğu gruplardan hayır gelmez. Otoyol kenarındaki dinlenme tesisi gibidirler. Kimse kalıcı değildir; herkes harcama yapar ama parayı tesis sahibi kazanır.
Madde 5: Grup gibi çekişme, kıskançlık, yükselme hevesi, dedikodu var mı? Bu sorunun cevâbı, kısa sürede gelişen ikili ilişkilerde ortaya çıkar.
Madde 6: Grubun başındaki kişiye toz kondurulmuyor mu? Grubun mâsumiyeti bir kişide toplandıysa ve genel hatâlar, başka kişilere yükleniyorsa, o grubun yolu yol değildir. Gizli bir “günâhsızlık kültü” ve “putlaştırma” olduğu bilinmelidir.
Madde 7: Akıl ve gönül birliği var mı? Her şey genel bir ön kabul ile yapılıyor ve akıl, arka plâna atılıyorsa, o grubun tâkipçilerine vereceği tek şey, hayâl kırıllığıdır. Bunu ardından imânı kaybetme tehlikesi bile söz konusudur.
Madde 8: Grubun genel söylemi nedir? Grubun tâkipcileri efsâneler, menkibelere çok önem veriyor ve ezber kalıplar üzerine yoğunlaşıyorlarsa, grubun güncel sorunlara vereceği hiçbir cevap yok demektir. Efsâneler ve menkibeler, hastaya kırmızı reçete ile verilen ilaç gibi, uyuşturucu olarak kullanılır. Bizzat şahit olduğum sıradan bir olayın bir gün sonra kerâmet gibi anlatıldığını duyan biri olarak söylüyorum ki, hele hele bu menkibeler, kerâmet gibi anlatıp grubun başındaki kişiyi yüceltmek için anlatılıyorsa, bilinmelidir ki uydurmadır ve anlatan kişi "tek şahit" olarak "sâdece ben gördüm" ya da "sâdece bana söyledi" demek için uyduruyor ve kendine hisse çıkartıyordur. Kerâmet ve menkibe anlatımı, kendi bağlamında işleve sâhiptir ve abartılırsa, iman için gerekli ilk şart olan akıl, arka plâna itilmiş olur.
Madde 9: Sohbetlerde sorulan sorulara nasıl cevap veriliyor? Grubun başındaki kişinin yaptığı sohbetler sırasında takipçilerin sorduğu sorular, genel ya da kişisel olabilir. Bu sorulara cevap vermek verine laf dolandırılıyor ve "çok konuşup hiçbir şey söylememe" tavrı sergileniyorsa, soru sorma cesâreti kırılıyordur. Bunun sebebi, sohbeti yapan kişinin “bilmiyorum” deme olgunluğuna sâhip olmaması ve “herşeyi biliyorum” havasında olmasıdır.
Madde 10: Genel kurallara ne kadar uyuluyor? Tasavvufî ifâdelerin havalarda uçustuğu bu gruplarda, eğer şeriat hükümleri gözardı ediliyorsa, kötü niyet vardır. Şeriatsız, tarîkat olmaz. Örneğin namaz kılmayan birine "zamanla onu da yaparsın" demek yerine "kılmasan da olur, önemli olan kalp temizligi" deniyorsa, bu en bâriz hatâdır. Diğer bir örnek olarak, her şeyden önce sakal, cübbe-sarık ön koşul olarak sunuluyorsa, bu şekilcilik seviyesinde kalındığını ve öze inilmediğini gösterir.
Madde 11: Nitelik mi, nicelik mi? Gruba baglı olan kişilerin sayısına önem veriliyorsa, bu, moda tabirle "reyting merâkı" demektir. Niteliğe değil, niceliğe ve çokluğa önem verilen ortamlarda, bireyin kişiliği örtülür ve yok edilir. Onun yerine, grup kimliği öne çıkarılır ve bu kimliği benimseyenlerin çokluğu vurgulanır. Bu durum, kısa zamanda Kur’ân-ı Kerim’de en çok tekrarlanan emir olan "akletmek" fiilinin uygulanmaması ve bireyin kişiliksizleştirilmesi sonucunu doğurur.
Madde 12: Şûbeleşme ve dikey yapılanma var mı? Bir önceki maddeyle bağlantılı olarak, "her yerde adamlarımız var" havası oluşturmak icin, banka veya market şûbesi açar gibi, teşkilatlanan gruplar, kısa sürede siyâsî rant ve menfaat grubu hâline gelirler.
Madde 13: Maddiyata nasıl bakılıyor? Niceliğe önem verilmesinin diğer bir sonucu, zenginlere itibar edilmesidir. Bu gruplarda "Parayı bastıran" en öne geçer. Ehliyet ve liyâkat, kıdem, emek değersizleşir. Doğruyu bilen ve doğruyu söyleyen değil, parasi olan ve "bağış yapan" itibar görür.
Madde 14: Sosyal çevreniz değişiyor mu? İnsanın her kesimden tanıdığı olabilir. Ama bu tür gruplarla temastan sonra eski sosyal çevreniz daralıyor ve bu grubun lehinde büyüyorsa, bu büyük bir sorundur. Bunun sebebi, kişiyi gruba muhtaç ve bağlı hâle getirip ayrılmasını zorlaştırmaktır. Bekâr kişilerin, bu gibi gruplarda tanıştığı kişilerle, bu grubu referans alarak, duygusal yakınlık yaşanması ve evlenilmesi, daha sonra telâfi edilemeyecek sorunlara zemin hazırlar.
Madde 15: Silsile ve devir-teslim nasıl oluyor? Bu da liyâkat ve ehliyetin ön plânda olmasını gerektiren bir husustur. Tarîkat kültürünün en önde gelen kurallarından biri olan "belden değil yoldan gelme" uygulanmıyorsa, büyük bir ihmâl ve yanlışlık var, demektir.
Tâkip edecek olan yazılarda bu maddeleri teker teker ele alıp daha ayrıntılı şekilde açıklamaya çalışacağım.