Kalpler Elazığ için atarken, enkaz altındakilerden iyi bir haber almak için nefeslerimizi tuttuğumuz sırada bu ülkeyi seven herkes "nasıl yardım ederiz" telaşıyla hiçbir siyasi görüşün yitip giden canlardan daha değerli olmadığını üzerine basa basa vurguladı.

Türkiye, Cuma günü saat 20.55’te Elazığ’dan gelen deprem haberiyle sarsıldı.

Haber duyulur duyulmaz gencinden yaşlısına, kadınından erkeğine tüm ülke emsali olmayan bir dayanışma örneği sergiledi, devlet yetkilileri daha ilk dakikadan itibaren deprem bölgesine hareket ederek çalışmaları yerinde takip etti.

Hatırlayın, 17 Ağustos 1999 İstanbul depreminde dönemin başbakanı Bülent Ecevit’i uyandırmaya kıyamadıkları için rahmetlinin çok sonra haberi olmuştu.

Yaklaşık 21 sene sonra yine bir deprem felaketinde devlet yetkilileri üzerine düşeni kusursuz bir şekilde yerine getirerek hiçbir şeyin eskisi gibi olmadığını Cumhurbaşkanı Erdoğan başta olmak üzere tüm kadro halinde gösterdiler.

En önemlisi…

Kalpler Elazığ için atarken, enkaz altındakilerden iyi bir haber almak için nefeslerimizi tuttuğumuz sırada bu ülkeyi seven herkes “nasıl yardım ederiz” telaşıyla hiçbir siyasi görüşün yitip giden canlardan daha değerli olmadığını üzerine basa basa vurguladı.

***

Tüm bunlar yaşanırken böyle acı bir olay karşısında bile depremde yitirdiğimiz canların acısına ortak olmayı başaramayan, enkaz altında kurtarılmayı bekleyen insanların akıbetiyle dertlenmeyen ve bu doğal afeti siyasi bir fırsata çevirmek isteyenler de çıkmadı değil.

Kalpleri kötü, zihinleri karanlık diyeceğim ama hiç değilse içlerinde bir tutam utanma duyguları kalmış olacak ki “bu depremi Erdoğan yaptırdı” demediler.

Diyemediler.

Bulaşık tableti reklamlarından tanıdığımız Berna Laçin depremin ilk dakikalarında şu tweeti attı:

“Hop güncelleme 6.5... Biliyorsunuz bir dereceden sonra o ilde vergi filan depremden dolayı muafiyet alıyor”

Bahsettiği basit… “Siyasal iktidar vergi alsın diye depremin ölçüsüyle oynamış!”

Nerden baksan, son derece kötü, aslı astarı olmayan, depremi yaşamış vatandaşları düşünmekten önce iktidara nasıl çakayım da bunu siyasi bir fırsata dönüştüreyim tarzına sahip, en asgari insanlık özellikleriyle bile bağdaşmayan iğrenç bir yorum bu.

Savcılık gecikmeden bu yorumla ilgili soruşturma başlattı ama açıkçası buna hiç gerek olmadığı kanaatindeyim.

Bu gelişme, oynadığı bulaşık tableti reklamları dışında aklımızda herhangi bir sanatsal faaliyeti bulunmayan, gündeme ancak bu şekilde gelmek isteyen bir “ünlüye” istediğini vermekten başka bir işe yaramaz.

Çünkü histeriye kapılmış tüm benliğiyle önemsenmek istediği apaçık belli, ortaya bir eser koyamayanların klasik olarak düştüğü bu zavallı hale acımak yapılacak tek iş olmalı.

Kaldı ki bulaşık tableti olmasa ismini bile hatırlamayacağımız bu üçüncü sınıf “ünlüye” soruşturma açmak için harcanan zamana yazık.

***

Aynı şeyi 2017 yılında hapishaneden firar eden kaçkın için de söyleyebilirim.

Ne ismini, ne de atmış olduğu tweeti buraya yazarak prim yaptırmaya değmez, zira ancak bunu ruh hastası bir kişi yazabilir.

Elazığlılar için “oh olsun!” demeye varan bu tweetin sahibi ne kadar kadın düşmanı ve hatta insan düşmanı bir kişi olduğunu eski eşinin yüzüne dışkısını atarak göstermişti.

Bu kaçkının amacı da bariz belli ki gündeme gelmek, sizi bilemeyeceğim ama benim vaktim çok kıymetli, bırakın kendi nefret çukurunda boğulsun.

Cem Yılmaz meselesi

Cem Yılmaz’ın sosyal medyada depremle ilgili neden bir paylaşım yapmadığına yönelik yorumlar üç gündür sürüyor.

Hasan Kaçan’dan öğrendiğimize göre Cem Yılmaz, deprem bölgesine iyi bir yardımda bulunmuş.

Sağ olsun.

Herkesin acıyı yaşama biçimi farklıdır, kimi bunu haykırarak yapar, kimi de sessizce, bize düşen saygı duymaktır.

Öyle ya sosyal medyalarından “büyük üzüntülerini” ifade edip bir sonraki paylaşımlarında gece katıldığı “after party’den” görüntü verenlerin acıya ortak oluşları daha mı samimi sanki?

Politik tercihlerinin zerre yanından geçmediğim Cem Yılmaz’ın filmlerini üçüncü sınıf, her ne kadar Türkiye’de alanında tek olsa da komedyenliğini vasat bulurum ama Yılmaz ne bir kanaat önderi, ne de her konuda kendini konuşmak zorunda hisseden bir siyasi parti lideri, bırakın dilediği gibi takılsın, kime ne…

Yardımını sessizce yapmayı tercih etmiş, hakkı teslim etmek adına bize tebrik etmek düşer.