Günlerce toprak, taş, demir enkaz yığınları arasından kurtarılmayı bekleyen insanları bekledik.
Deprem.
Evleri yıktı, aileleri yıktı, yuvaları yıktı.
Anaları aldı, babaları aldı, dedeleri aldı, anneanneleri aldı, babaanneleri aldı, gencecik insanları aldı, bebekleri aldı.
Geriye kocaman bir kalp molozu bıraktı.
Üzüntü, keder, elem çok.
Günlerce toprak, taş, demir enkaz yığınları arasından kurtarılmayı bekleyen insanları bekledik.
Ya bebekler.
91 saat sonra enkazdan çıkan Ayda bebeği bütün ülke nefesini kesip bekledi.
Ayda bebeğin gözyaşının içindeki güneş ışığında, ümit arayan ülkem insanları.
Ayda bebeğin el salladığı hayatta, diğer bebeklerin hayatını bekleyen ülkem insanları.
Yaramız büyük.
Peki bu insanları tonlarca toprak altından çıkarmaya çalışan, günlerce, gece gündüz bir can için canıyla başıyla mücadele eden insanlara ne diyelim.
Kahramanlarımız.
Canım ülkemde ne iyi insanlar var, bir canı kurtarmak için, kendi canını heba etmeye hazır insanlar.
91 saat sonra minicik eli tutan yorgun elli kahraman elli insanlar.
O elleri tutan eller.
ALLAH hepsinden razı olsun, o yardım eli uzatan, kurtaran ellerinizden öpelim.
Saatler boyu, mücadele eden, yılmadan kurtardığı elini tuttuğu bebeğe "ben senin yerine ölmeye geldim" diyen kahraman adama ne diyelim.
Adını bile bilmediğimiz kahramanımıza kelimeler kifayet etmiyor, öyle değil mi?
Siz ananızın ak sütü helal olsun.
Annenizin ellerini herkes öpmeli.
Ya paranın uşağı olmuş, o evlerin kağıt gibi devrilmesinin sebebi olan insanlar.
İnsan olmaya gayret edeceğine hırsız olmaya, hayatları çalmaya karar vermiş insanlar.
Yaptıkları inşaatların, kumunu, demirini, çimentosunu çalan insanlar.
Utanmazlar.
Vicdansızlar.
Merhametsizler.
Hırsızlar.
Vicdanları yok ki, vicdanlarının hükmü olsun.
Haysiyetsiz insanlar.
Bu yaptığınız cinayettir.
Bu dünyada, yaşamayı en çok hak eden bebeklerin ölümüne sebep oldunuz.
Dünya çocukların kalbinde yaşar farkında değilsiniz.
Öyle ise.
İnşaatların sahibi, müteahhidi, mühendisi, mimarı, inşaatı onaylayanı, göz yumanı, belediyesi, sorumlusu kim varsa isimlerini tek tek bilelim..
Ve tek tek yargılansınlar.
Ülkemin, vicdanlı sabahtan akşama kadar gözyaşı döken, dua eden tüm insanlarının vebali sizin üzerinize olsun.
Allah çok büyük.
Ama bilirim ki.
Zalimin zulmü vardır.
Mazlumun ahı vardır.
Funda'nın aklındakiler…
... Avukatım arkadaşım, yoldaşım gönüldaşım Özge, koronaya yakalandı.
Gencecik insanlar, ekmek parası kazacaklar, işlerinin peşinde koşuyorlar.
Sahada dolaşan, çalışan herkes ne yapsa bu hastalığa bir taraftan yakalanacak gibi görünüyor.
Evet maske, evet mesafe ve evet temizlik.
Adliyede sabahtan akşama yüzlerce insan içinde koşturan bir avukat ne kadar kendini koruyabilir ki.
Neyse Özge çok şükür hafif geçiriyor.
Özge ateşinin çıktığını hissediyor, ani başlayan eklem ağrısı var, hemen özel bir hastaneye gidiyor.
Saat 18.00’de test yaptırıyor, gece 02.00’de test sonucu geliyor pozitif.
Test ücreti 500 TL.
Özge hemen, Sağlık Bakanlığını "Hayat Eve Sığar" uygulamasına giriyor ve bakıyor, riskli grupta adı var.
Daha eve gelir gelmez Ataşehir İlçe Sağlık Müdürlüğü'nden filyasyon ekibi arıyor, sakın evden çıkmayın geliyoruz diyorlar.
Sağlık ekipleri hemen korona ilaçlarını alıp eve geliyor.
Ve başlıyorlar Özge'yi yakından takip etmeye.
2. gün Ataşehir Kaymakamlık'tan Sağlık ekibi eve geliyor, bir şeye ihtiyacınız var mı diye soruyorlar.
Yani.
Sağlık Bakanlığı şahane sistemini kurmuş ve sistem çok iyi gidiyor.
Hemen sisteme adını kaydediyorlar.
Ve ilaçları veriyorlar ve takibe başlıyorlar.
Evet bütün bunlar devletin tabi ki görevi ama.
Pamuk kalpli Sağlık Bakanımız Fahrettin Koca’ya teşekkür etmeliyiz.
Sistem şahane oturmuş, yaşadık ve gördük.
Peki bu arada testi yapan özel hastane ne yapıyor, hiçbir şey.
Umuru değil parayı aldıktan sonra Özge'yi bir kere bile aramıyorlar.
Özge izin verirse hastanenin adını yazacağım.