Bu karantina günlerinde sosyal medyaya her zamankinden daha fazla sardık.
81 il bütün bayram sokağa çıkma yasağı ile evde kaldık.
4 gün tüm ülke insanları eşittik.
Parana göre, kafana göre takılacaksın halimiz hiç kalmamıştı.
Geçici de olsa evde kalmalıydık.
Bana hiç dokunmaz, ben zaten evde olmayı çok seven, evini çok seven biriyim.
Kabullenirim.
Otururum.
Bu karantina günlerinde sosyal medyaya her zamankinden daha fazla sardık.
Instagram’da dolaşıyorum, insanlar daima ve her zaman tüm bayramlarını anne babasıyla geçirirmiş gibi.
Ana babaya hasret, ne paylaşımlar yapmışlar gözlerinize inanamazsınız.
Anadolu’da, doğuda yaşayan aile, sülale bayram bilen insanların evlatları dışında, büyük şehirlerde bayramı anne babasıyla geçiren var mı?
Var ise yıllardır, bayramın başlaması ile güneye, yurt dışına giden insanlar kim?
Bütün turları aylar öncesinden dolduran insanlar kim?
Arife gününden araç trafiği kuyruğu, havaalanları kalabalıklığı yıllardır ana haber bültenlerine haber olur.
Kimsenin nereye gittiği, ya da bayramı anne babası ile geçirip geçirmediği umurum da değil.
Ama gerçeği sizin paylaştıklarınız gibi değil.
SAMİMİYETSİZLİK çok fena, çok bozuluyorum.
O zaman yazıyorum işte
Demem o ki.
Bu bayram çocukları da yaşlandıran bir bayram geçirdik.
Aslında kim bilir belki de herkes yaşlıydı.
Yalnızlıkları yeniledik.
Yaşlı insanlar bir kısmı evde telefon bekledi, bir kısmı pencerelerde dışarı bakarak bayramı geçirdi.
Ah annecim gelemiyoruz işte! yakınmalarını dinledi.
Her şeyi anlar, her şeyi bilirdi onlar.
Bu yaşa gelebilmek için ne çok şey kaybettiklerini onlardan daha iyi kimse bilemezdi.
Ahh analık işte! Kimisi evladı tatile çıkamadı diye üzüldü kim bilir!
Kimisi günlük kazançla evine ekmek getiren evladının çaresizliği ile çaresiz kaldı.
Bayram derken, virüs derken, sokağa çıkma yasağı derken, cevaplarını veremedikleri sorularla baş başa kaldılar
Görmemezlikten geldiler.
Evlatlarının anlamalarını istedikleri gibi anladılar.
Çok fedakârdı onlar.
Konuşmayı sökene kadar geçen süredeki sıkıntılı süreç gibi, anlatmak istediklerini anlatamadılar.
Ya da anlatmadılar.
Sözüm o ki.
Anladığım o ki.
Uzun hikayeleri kısa kestiler.
Funda'nın aklındakiler..
... Türkücü Hilal Özdemir.
Yemyeşil gözleri, şahane sesi ve modern görüntüsü ile hayatımıza girmişti.
O zamanın ünlü sinema tiyatro oyuncusu ile evlendi çocukları oldu.
Geçen hafta magazin programına bağlanıyor, ağlıyor çocuklarına bakmakta çok zorluk çektiğini anlatıyordu.
Kirasını ödeyemediğini, çocuklarına bakmak için Kızılay’dan yardım istediğini anlatıyordu.
Kocası çocuklarına nafaka ödemiyordu, yani bakmıyordu.
Şöhret olunca ağlamak zor ama utanmıyorum dedi.
Adam her türlü rezildir, anlarım rezilliğe daha ötesi yok.
Ama çocuklarına bakmayan adamı kabul etmem.
Vicdansız adamı kabul etmem ben.
O çocukların büyüdüklerinde seni nasıl anlatacaklar bilmek istemezsin.
İçinde vicdan taşıyana bu dünya çok ağır geliyor.
... Korona öncesi ekonomik sıkıntılar, korona süresince katlanarak büyüdü.
Kimsede para yok.
Günlük temizlik için yardımcı kadın parası 200 TL.
Hepsinin günü dolu.
Bahçevan, küçük bahçeler 500 TL, büyükler 1000/ 1500 TL.
Hepsinin günü dolu.
Elektrikçi dolu.
Su tesisatçısı dolu.
Marketler dolu.
Telefoncular dolu.
Anlamadım ben.