Önce hafiften burnun akıyor.
Önce hafiften burnun akıyor. Ne olduğunu anlamıyorsun. Ardından göğsün sıkışıyor. Görüşün bulanıklaşıyor. Bir “Gariplik” olduğunu hissediyorsun ama yabancı ne bir koku, ne bir tad var. Ardından yani ilk dakikadan sonra nefes alman zorlaşıyor, aşırı terleme geliyor. Adalelerin artık kasılmaktan vücuduna hükmedemiyor. Sendeleme, uyuşukluk, hafıza kaybı derken, çırpınmaya başlıyorsun. Komaya giriyorsun ve nefesin kesiliyor.
İşte olan bu. Yani Sarin gazının etkisi. Suriye’de rejimin çoluk çocuk ayırt etmeden kullandığı gaz.
Kimyasal künyesi C4H10FO2P. NATO, “GB” rumuzu ile adlandırıyor. 1938`de bir Alman kimyager tarafından bulunmuş. Asıl işlevi vücuttaki sinir sistemlerinin dengesini bozarak felç meydana getirmek. Çok küçük bir damlası bile insanı öldürebiliyor. Ancak 1991’de kitle imha silahı kategorisine alınmış. Üretimi de depolanması da güya yasak. Ve güya Suriye rejiminin elinde yok. Geçmiş Amerikan Dışişleri Bakanı’nın ön ayak olduğu bir şekilde imha edildiği düşünülüyordu.
Bu gazı biz, Saddam’ın Halepçe’de kullanmasından tanıyoruz. Sonrasında Japonya’daki metro saldırılarından.
Öylesine alçak bir silah ki, geldiği anlaşılmadığı için savunma da neredeyse mümkün değil.
Suriye’de bir insanlık suçu işlendi. Şimdi kimse sahip çıkmayacak. Tıpkı daha önce olduğu gibi. Ama ölenlerin hakkını kim savunacak? Bir kaç “ah” ve “vah” ile geçiştirilecek mi? Masalarının başında, güvenli evlerinde oturanlar “Bir daha yapmayın sakın” deyip hayatlarına devam mı edecek? Muhtemelen böyle olacak.
ELDEKİ KAZI YOLMAK
Bodrum otelcileri, Çeşme otelcileri bağır bağır bağırıyor: “Yapmayın. Bizi vurursunuz” diye. Ama dinleyen kim? TURSAB’ın Booking internet sitesini mahkeme kararı ile kapattırması en çok otelcileri etkileyecek. Ama Seyahat Acantaları dinlemiyor. Hala “Vergi vermiyorlar”dan başlayan savunmalarıyla aklımızla alay ediyorlar.
Durum temelinde şu: Diyelim ki bir ayakkabı mağazanız var. Ve bir internet sitesi ayakkabı satıyor. Mahkemeye gidip “Bu ayakkabı satamaz” diyorsunuz.
TURSAB yetkilileri, birlikte Edirne turu düzenledikleri Hürriyet’e açıklama yapmışlar. Onlara göre Booking vergi vermiyormuş. Öncelikle vergi TURSAB’ın sorunu değil. Çünkü kendisi Maliye Bakanlığı değil. Kimin ne vergi verdiği, verip vermediği sadece Maliye Bakanlığı’nı ilgilendirir. Eğer bir sorun varsa Bakanlık ilgilenmeli.
Ayrıca, TURSAB’a üye olmuyormuş. Yani üyeleri olsa idi dava açmayacaklar mıydı? Ve açıklamanın bir bölümünde durum anlaşılıyor. ‘Yetkili’ “ama bu siteden kolaylıkla rezervasyon yapılıyordu” diyen Hürriyet yazarına “ Yine yapılabilir. Bakın sizde her gün 6 sayfa ilan yayınlanıyor” diyebiliyor. Açıkça “Size ilan veriyoruz. Daha ne istiyorsun”a getiriyor.
Bu düzünlemenin tüketicilerin aleyhine olduğu çok açık. Çünkü seyahat acantaları kendi kârlarını korumak için hareket ediyor. Bu sayede sadece bizim tatillerimiz daha pahalıya gelecek. Aynı odayı daha yüksek fiyatlara alacağız. Ama yabancı bir turist yurtdışından rezervasyon yaptırdığı için aynı odada daha ucuza kalacak. Bu eldeki kazı yolmak değil de nedir?