Çok sevdiğim bir laftır. Bir sürü şekilde anlayabilirsiniz ne olduğunu. Bana göre en kısa tanımlaması: "Hırsı aklının veya yeteneğinin önünde giden."
Bu kifayetsiz muhterisleri her devirde görebilirsiniz. Deprem zamanı jeoloji profesörüne jeoloji öğretirken veya askeri harekat sırasında 50 yıllık askere bilgiçlik taslarken. Kimi zaman futbolda en iyi futbolcu olurlar teknik direktörlükten fırsat bulduklarında. En kıdemli gazeteciye, gazetecilik anlatırlar, kendi yedikleri haltları unutup ahlak dersi verdikleri gibi.
En önemli özellikleri yüzsüz olmalarıdır. Kifayetlerinin sınırının farkında bile değillerdir. Zamane aygıtları da bu ağız ishali insanların kolay duyulmasını sağlar.
Hele seçim zamanları bunların çiçek açma mevsimidir. Her taraftan, her görüşten bir anda ortaya çıkıverirler. Kimi iktidara yönetim öğretmeye kalkar, kimi muhalefete nasıl iktidara geleceğini. Kimi zaman faşist olurlar, kimi zaman en keskin Marksist veya en özgürlükçü liberal. Bu bokun her rengini görmek mümkündür. Ortak hafızanın zayıflığına güvenirler.
Bunların bir de rüzgarda savrulan türü vardır. Önce bir tarafta iken sonra diğer tarafın amigoluğuna soyunan. Kendinden menkul uçuk kaçık fikirleri uygulanmayınca, pisliklerinin içindeki boncuk bulunamayınca yani, kendilerince küserler. Eşleri bile anlamaz kime veya neye küstüklerini.
Çevrenize bir bakın. Ne kadar çok olduklarını görebileceksiniz.