İnsanoğlu kendi seçimini kendi yapar ve o seçimin yolundan giderek hayatı öğrenir.
Bütün seçimlerimiz hür irademize aittir. İkilem arasında kaldığımız seçimler, seçeneksiz sandığımız seçimler bile öyledir. İnsanoğlu kendi seçimini kendi yapar ve o seçimin yolundan giderek hayatı öğrenir. Her seçimin bir sonucu ve bedeli vardır. Ya mutlu oluruz ya da hayal kırıklığı yaşarız. Ama sonuçta bir bedel ödesek de er ya da geç, gerçekleri görmek ve nihayetinde de olgunluğa erişmektir esas olan. Gençliğimizde yanlış seçimler yapabiliriz. Annemize, babamıza inat seçimler yaparız. İdrakimiz ölçüsünde seçimler yaparız. Bazen de seçim yapmadığımızı zannederek de seçim yapmış oluruz. İnsanın her attığı adımdaki muradı Allah’ın rızasını kazanmak ve O’nun övgüsüne layık olmaktır. Yeryüzüne ayak izlerimizi ancak bu şekilde bırakabiliriz. O yüzden biz her şeyde olduğu gibi seçimin de hayırlısını isteriz.
Seçim ve idrak
Öyle zamanlar oluyor ki tam da iki yol ağzında ya da kavşakta bir yol seçmemiz gerekebiliyor. İmajlar sözün önüne geçebiliyor. Davranışlar sözle uyuşmuyor ama insanlar janjanlı amblemlere, logolara ve işaretlere kanabiliyor. İnsan hayatında seçim yaparken neyi önceleyeceğini biliyor mu? Huzur mu para mı? Aşk mı konfor mu? Rahatlık mı itibar mı? Seçenekler çok, buna bağlı olarak da seçeneklerin sonuçları da belli. Yaratıcı insana sonsuz seçenekler sunuyor. Ancak seçimlerin sonuçlarını da bildiriyorum diyor. Tıpkı bir aletin kullanım kılavuzu gibi. Bunu yaparsan bu olur. Makinenin fişin böyle takarsan çalışır. Su ile temas ettirirsen çarpılırsın gibi her şeyin sonucu doğa kanunlarına göre bellidir. Zaten akıl da bunun için vardır. İdrak dediğimiz şey bunun içindir. Neden sonuç ilişkisi kurabilen tek canlı insandır.
Benim seçimim hepimizi etkiler
Benim seçimime kimse karışamaz deme. Hayat böyle işlemez. Aldığımız her karar bir diğerimizi etkiliyor. İklim krizine bakalım. Hepimizin hatası değil mi bu karbon salınımı? Hepimizin aşırı tüketimi ve sömürüsü dünyanın geldiği bu hali anlatmıyor mu? Bir kişi mi değiştirecek dünyayı diyemeyiz. Bir kişinin enerjisi, gücü belki on binlerce insanın gücünden daha fazla ve etkin olabilir. O yüzden birimizin seçimi dünyanın bütün akışını bir anda değiştirebilir. Covid 19 salgını kimin hangi seçimi sonucu ortaya çıktı acaba? Yanlış seçim başkalarını da olumsuz etkileyecek ortamın yolunu açar. O yüzden seçim de bir sorumluluktur. Benim seçimim seni etkiler ve ben bu yüzden seçim yaparken hepimizi düşünürüm. Kendimden önce bütünü dikkate alırım. Duygularımın, hırslarımın ve kötücül etkilerin seçimimi yönlendirmesine izin vermem. Seçim benim özgür kararımdır. Evet! Ama dikkat edelim ki bir başkasının seçimi de senin adına, onun özgür kararıysa senin özgürlüğüne ne olacak? Bunu engellemenin tek yolu benim seçimim değil hepimizin seçimi diye düşünerek hareket etmektir vesselam.
DEPREM BÖLGESİNDE SON DURUM
Şubat ayının
daha ilk haftasıydı ki büyük bir acıya uyandık. Deprem felaketinin üzerinden
aylar geçti ve şu an bölgedeki durum nedir diye biz de sizler için mini bir
röportaj hazırladık. Sahadaki gönüllülerin sesine kulak verelim. Bölgedeki
acılar öyle çabucak geçecek gibi değil. Yaralar sarılıyor ama bizler elimizi
oralardan hiç çekmemeliyiz. Gidebiliyorsak gidelim. Ailesini kaybetmiş bir
çocuğa destek olalım. Ya da ne gibi bir ihtiyaç varsa ne yapabiliyorsak
yapalım. Aklımız kulağımız hep o bölgede
olsun. Allah vatanımızı, milletimizi her türlü afetten korusun.
RENKSİZLİK
Bir ışığa çekilmek isterim zaman zaman gözlerimi kapatıp. Dünya kahrından uzağa, dünya renklerinden çok ötelere, nurun karanlığına çekildiğimi düşlerim. Bazen rengarenk, bazen gözü kör eden bembeyaz bir yerde bulurum kendimi. Yer, mekân, zaman, saat yok burada. Gerçekle hayal arasında bir yerde ama hakikat derdinde olurum çoğu vakit. Kafamın içinde zonklayan renkler hepsi iç içe. Birini diğerinden ayırmak imkânsız olsa da, yine de seçebilirim kırmızıyı morun içinden. Renk tonlarını bile tuttururum hem de yüzde şu kadar kırmızı diyerek, koyu mor ya da eflatunu tahmin edebilirim. Renksizliği de severim. Hatta çok severim. Yalındır, soyuttur renksizlik. Üzerinde hem çok konuşulur hem de sükût edilir. Ben susmayı tercih ederim. Yeteri kadar renkli şu dünyada renksizliğin sessizliğinde kalmak huzur verici. Kimine göre de ürkütücü. Her şeyde olduğu gibi renkler de bu dünyaya dair aldatıcı. Belki de o yüzden ne aldatmak isterim ne de aldanmak. Renklerin içinde renksizliği seçerim ben. İnsan kandıramaz kendini de başkasını da renksizliğin içinde. Hemen belli olur yalanları da rüyaları da. Sahi renkler renksizlikten doğmamış mıydı? Adem ve Havva elmanın rengine mi kandılar yoksa? Bu bir gerçekse eğer şu dünyada hep kanıyoruz demektir. Çareyi renklerin hakikati olan renksizliğe sığınmakta bulurum.
SPOT:
Yüzyılın depremi olarak adlandırılan felaketin ardından 115 gün geçti. Halkımız kenetlendi, arama kurtarma ekipleri seferber oldu. Tüm bölgeye yetişemeyen arama kurtarma ekiplerinin yardımına bölgenin gizli kahramanları ''gönüllüler'' koştu. (Mini röportajı hazırlayanlar: Ayşenur Kaya, Fatmanur Kılıç, Tuba Koç)
İsmini vermek istemeyen Afad gönüllüsü bir hanım
• Afad gönüllüllük projesinde Sakarya ilinde gönüllü proje koordinatörlüğü yapmaktayım. 6 Şubat günü saat 11.00 civarı Sakarya’dan 90 kişilik gönüllü bir ekiple bölgeye gittik. 7 Şubat saat 01.10 sularında Hatay Antakya’ya ulaştık. İlk 3 gün boyunca arama kurtarma, geri kalan 40 günde ise Samandağ’da ayni bağış deposunun yönetimini üstlendim. Gelen ayni bağışlar kayıt altına alınarak dijital ortamda AFAD ve yetkili bakanlıklara ve mercilere aktarıldı. E-devlet üzerinden kayıtları yapılan gönüllüler, online eğitimlerini tamamladıktan sonra yüz yüze uygulamalı eğitimler alıyorlar. Eğitimlerini tamamlayan gönüllüler, yapılan çağrı sonrasında gönüllüler sahaya gönderiliyor. Deprem bölgesinde Sakarya’dan 250 civarı gönüllümüz bulunuyor. Arama – kurtarma, insani yardım, barınma ve psikososyal gibi birçok alanda destek sağlandı. Deprem öncesi gönüllü sayısı yalnızca Sakarya’da 7 bin iken deprem sonrası, 14 binlik bir artışla 21 bin kişiye ulaştı. Afetlerde en önemli unsur koordinasyondur. Afet sonrasında sahada doğru iletişim çok önemlidir. Yetkili personel ve eğitimli gönüllülerin arasında hiyerarşi sağlanmalıdır. Sosyal medya bilinçli kullanılması gerekirken yapılacak olan bağışların doğru analiz sonucunda gönderilmesi gerekiyor. Afetler eğitimle değil, afet kültürünün oluşturulmasıyla çözülebilir. Eğitim sisteminde etik değerlerin öncelikli olması gerekiyor. Vicdani ve ahlaki gelişmişlikle paralel olarak yapı güvenilirliğinin sağlanması halinde can kaybı en aza indirilebilir.
YEŞİM METE – Gönüllü
• Depremin ilk günü 5 kişilik ekiple basit düzeyde ekipmanlarla Hatay’a gittik. Bölgede AFAD’a enkaz yardımları için gittik. Bölgedeki acil ihtiyaçları giderdik. AFAD kriz masasının yönlendirmesiyle temel ihtiyaçlar gönderildi.
Gönüllüler AFAD kriz masasının yönlendirilmesiyle deprem bölgesine dağıtıldı. Sakarya AFAD’dan bölgeye giden gönüllülerin net sayısını veremesem de biz 5 kişilik bir ekiple bölgeye gittik. Gönüllülerimiz gıda dağıtımı, çadır kurulumu ve psikolojik destek sağladı. 48 yaşında çalışan bir anne olarak aldığım eğitimlere gelen tepkilere aldırış etmedim. Etrafımdaki herkesi gönüllü ve bilinçli olmaya teşvik etmeye çalışıyorum.
HİLAL BURCU YAZICI UZDUR Psikolog
• Hatay ve Adıyaman bölgelerinde bulundum. Bölgeye ilk gidişim deprem bölgesinde yaklaşık on yıldır aktif olarak yardım faaliyetleri gösteren bir kuruluş aracılığıyla oldu. Uzmanlık alanım psikoloji olduğu için depremzedelerle gönüllü konuşmayı tercih ettim. Yardımlarımız devam etmekle birlikte bu hafta yeniden bölgeye gideceğim. Fizyolojik ve güvenlik gereksinimleri öncelikli olduğu için bölgeye erzak yardım organizasyonlarını sağladık ve bölgeden gelen kardeşlerimize kendilerine ait güven duyabilecekleri kalacak yer imkanlarının sağlanmasına destek olabilecek sivil toplum kuruluşları, muhtarlar ve site yöneticileri ile ortak çalışmalarda bulunduk. Ayrıca İstanbul’da psikolojik ilk yardım desteğini sağlayabilecek uzmanları gönüllü olarak deprem bölgesinden gelen kardeşlerimizle buluşturduk. AFAD gibi profesyonel kuruluşlarla ortak çalışmalarda bulundum. Bunlar maddi yardımların yanı sıra bölgeye gidecek kişiler ve bölgeden gelen kişileri karşılayan profesyonellerin psikolojik ilk yardım hususunda eğitimlerini destekleme üzerineydi. Gittiğim köylerden birinde çocukları bana köyün rehberi olması için görevlendirip birlikte gezdikten sonra onlarla nefes egzersizlerini de içeren bir grup çalışmasına davet ettim. Birlikte oluşturduğumuz sonsuz ve sınırsız grup hikayesi etkinliğinde çocuklar hikâyenin sonunu rüyasında ev gören bir çocukla bitirmeyi istediler. Önceden bu tarz çalışmalar yaptığımda gökten dondurma yağdıran hayallerin yerini bir evin alması benim kendi içimde yüzleşmem gereken bir büyüme oldu.
Ayrıca sizin aracılığınızla izniniz olursa bir ihtiyaç başlığını da duyurmak isterim. Depremin kışın olması sebebiyle yardımlar sadece kışlık malzemeler şeklinde gelmişti. Malum yaz geldi ve yazlık giyim ihtiyacı var. Ayrıca iliştiriyormuşum gibi olacak ama bildiğiniz üzere bölgedeki çocuklarımız okula gidemedi bu sebeple gönüllü eğitim desteği sağlayacak kişilere ihtiyacımız var.
Biz orada çok güzel dostluklar kurduk, o yüzden artık yardım olarak değil, birliktelik olarak gördüğümüz için sıklığını da orada ki dostlarımızla birlikte belirledik. Sürekli bizi arayıp ne zaman geliyorsunuz abla diye soran kardeşlerimiz oldu. En büyük kaygılarının unutulmak olduğu böylesi bir felakette gündemin hızla değişmesinden endişe ediyorlar.
Ercüment Arabacı – Nef Vakfı
• NEF Vakfı olarak Kahramanmaraş, Gaziantep, Hatay, Adıyaman, Adana bölgelerine gittik. İlk olarak hayati ihtiyaçların hiçbirinin karşılanamadığı Hatay’a gittik. Nef Vakfı öncülüğünde gönüllü organizasyonu başlattık. Bir depo tutarak temel ihtiyaçları depoya yolladık.
6 Şubat’tan bugüne insani yardım çalışmalarımız devam etti. Hatay, Gaziantep, Adıyaman ve Kahramanmaraş’a 2000 konteyner, 462 mobil tuvalet, 256 çadır, 440 insani yardım malzemesi yapıldı.
Gönüllüleri, gönüllülük başvurusu üzerinden seçildi. Gönüllülere sahanın zorlukları anlatılıp kabul edenler yollandı.
Depremin ilk bir ayında gönüllü sayımız günlük 450 civarıydı. Ancak depremin üstünden zaman geçtikçe, gündem değiştikçe gönüllü sayısı giderek düştü. Aktif gönüllülerimiz depoda ihtiyaçların belirlenip dağıtılmasında, psiko destek uzmanlarımız sahada afetzedelerle ilgileniyor.
Depremin ilerleyen aylarında günlük gönüllü sayımız 30 civarına düştü. Kurumsal gönüllük az olduğu için insanlar işlerinden izin alamadığı için düşüş yaşandı.
Deprem tarihinin en büyük depremi, can kaybı, hasar çok fazlaydı. Bu sebepten insani yardımlara çok fazla ihtiyaç vardı. Bu alan zaten uzmanlık alanımızdı başarıyla tamamladık. Toplamda 6 Şubat tarihinden bugüne deprem bölgesinde iki buçuk milyon afetzedeye insani yardım malzemesi ulaştırdık.