Muhafazakar kesimden gelen insanların anlayamayacağı bir şey var.

Özellikle seküler bir çevreden gelip Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı destekleyenlerin yaşamış olduğu “mahalle baskısı”. Şerif Mardin’le birlikte hayatımıza giren bu “mahalle baskısı” kavramını en fazla bu kişiler yaşıyor. Son kurbanlara ise Hülya Koçyiğit ve Ajda Pekkan örneklerini verebiliriz.

Özellikle birkaç gündür sosyal medya yıkılıyor. Neymiş efendim, Hülya Koçyiğit ve Ajda Pekkan nasıl Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı desteklermiş. Kafalarında belli bir kurguya taparcasına inananların hayret etmesi pek tabii olağan karşılanabilir ama asıl demek istedikleri; sanat camiası başta olmak üzere kendilerince “sınıf atlayanların” Erdoğan’ı destekleyemeyeceği! Hatta bu öyle bir kronik hale geldi ki 2018 yılının ilk aylarını yaşadığımız şu dönemde bile meşhur “amiral gemimiz” haberinin başlığını “Hülya Koçyiğit’ten tartışılacak sözler…” olarak koymaktan çekinmedi. “Tartışılacak” mesele ise Koçyiğit gibi başarılı bir sanatçının Erdoğan’ı nasıl destekleyebileceği, nasıl sevebileceği… İnanmakta zorluk çekiyorlar, kabullenmeyi bırakın yakıştıramıyorlar.

Bu kronik semptomun tedavisi öyle bir iki günde iyileşecek cinsten değil. Zira Koçyiğit ve Pekkan gibi Cumhurbaşkanı Erdoğan’a açıktan destek verenlerin ödeyeceği bir bedel her daim olabiliyor. Oysa Gezi olaylarında Gezicilerin yanında yer alanların, terörü artık “meşru” görecek kadar kendini kaybedenlerin ve aşağıladığı toplumdan farklı gözükmek adına kılıktan kılığa girenlerin bu kültür sanat camiasında yıldızları hep parladı. Bu camiayı esir alan zihniyetin dışında düşünmek ise linçle başlayıp aforozla sonuçlandı. Ve ne acıdır ki kimse buna “dur” demedi, yılların dostlukları basit bir fikir ayrılıklarından bozulurken olan bu ülkenin sanatına oldu. Onun için yarım asırdır yerimizde saymayı bırakın, rezil bir durumdayız.

Ben de seküler çevreden gelen biri olarak Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı desteklemenin bedelini her daim ödeyenlerdenim. Açıkça, kimin ne dediğini umursamadan destek verdim. Birçok dostumla artık görüşmediğim gibi türlü küfür ve hakarete de maruz kaldım. Tek suçum Erdoğan’ı desteklemekti! O çevreden gelip de Erdoğan’ın bu ülke için yaptıklarını savunmanın bedeli sizi dışlamaktan başlayıp yalnızlığa kadar itiyor.

Oysa ne benim Erdoğan’ı desteklemem de ne de Hülya Koçyiğit ve Ajda Pekkan’ın dediklerinde herhangi bir gariplik yok. Koçyiğit, Cumhurbaşkanı’nı takdir ederken, Pekkan ise Erdoğan’ın her daim mağdurların yanında olduğunu söylüyor. Öyle değil mi sahi? Dünyanın hangi ucuna giderseniz gidin ezilenlere sahip çıkan tek ülkenin Türkiye olduğunu adım başı duyabilirsiniz. Türkiye’nin 2002’den beri almış olduğu yolu görmek istemeyenleri ise taşlaşmış kalpleriyle bırakmak en büyük ceza olacaktır. Ve bakın şöyle etrafınıza Erdoğan’a en ağır hakaretleri edenlerin, en rahat yaşam statüsüne sahip olduklarını ve bugüne kadar istedikleri her şeyi gerçekleştirdiklerini görürsünüz. Erdoğan zamanında edinmiş oldukları ayrıcalıklarının faturasını Erdoğan’a kesecek kadar gözü dönmüşlere ne desek boş aslında.

EVET, TÜRKİYE ÖZGÜR

Hülya Koçyiğit’in en çok linçe sebep olan sözlerinden biri de Türkiye’de baskı olmadığı, herkesin özgür olduğuna dair ifadesiydi. Bundan daha rahat ve özgür bir Türkiye ne zaman oldu, söyleyebilecek var mı aranızda? Bu sözü eleştirenlerin “terör destekçilerine” özgürlük istediğini bilmeyen yok. Oysa farkında olmadıkları gerçek terör destekçileriyle gereken mücadele yapıldığında gelen özgürlüktür. Erdoğan’ın gerçekleştirmiş olduğu en büyük sosyolojik devrim toplumun bütün kesimlerini eşit hale getirmesi oldu. Kültür sanat camiasının da kabullenemediği gerçek bu. Kendilerini sınıf atlamış olarak gördükleri için kendi gibi düşünmeyenlerle eşitlenmek istemiyorlar. Zira her düşüncenin özgür bir şekilde söylenmesi onları tatmin etmiyor, kendi düşüncelerinin egemen olmasına ise “özgürlük” adını veriyorlar. Dünyanın her yerinde belli bir azınlığın düşüncelerinin “özgürce” söylenebildiği, diğer düşüncelerin yasaklandığı ülkelerde faşizm geçerli olurken, onların bu faşistlikleri ise görmezden geliniyor. Sırf Erdoğan’ı destekliyor diye dünyaca ünlü bir yönetmenimizin elini sıkmayan “sanatçı” görünümlü kişilerin hala bu ülkede olduğunu varsayarsak tezimizin doğru olması kuvvetle muhtemel…

Ezcümle, pek tabii ki Koçyiğit’e ve Pekkan’a saldıranlar bitmeyecek, kudurmuşçasına saldıracaklar, ama bu saldırılarının artık cılız bir hale gelmesi bile Türkiye’nin çok değiştiğinin göstergesi…

İşte, eğitim diye buna derim ben!

Bursa’da Demirtaşpaşa Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi Matbaa Teknolojileri Bölümü öğrencileri okullarına kurmuş oldukları matbaa atölyesiyle hem asgari ücret kadar maaş kazanmışlar hem de 572 bin liralık üretim yapmışlar. Hatta okulun karneleri bile matbaa atölyesinde basılmış.

Bu haberi ilk görünce “İşte bu!” dedim. Çünkü eğitim alanında en büyük eksikliklerimizden biri meslek edindirme alanında çok zayıf olmamız. Evet, çok üniversitemiz var, çok mezunumuz var, okuyan insanımız çok ama meslek edindirme alanında büyük zaaflarımız var.

Avrupa’ya baktığımızda ara eleman yetiştirme konusunda bizden kat kat üstünler. Hatta bazı yerlerde öğrencileri zorla üniversiteye sokabilmek için stantlar kuruyorlar. Halbuki çok mantıklı… Aileler her ne kadar çocuklarının mühendis, doktor, öğretmen gibi mesleklere sahip olmasını isteseler de bu algıyı kırabilmemiz lazım. Çünkü 100 kişilik bir fabrika düşünün, hepsi mühendis mi olacak? Bu fabrikanın yüzde 80’ine yakını ara eleman olmak zorunda.

Dolayısıyla Milli Eğitim Bakanlığı’nın bu konuda bir çalışma yapması şart. Her şeyden önce teşvik edici faaliyetler yapılmalı. Örnek ise hazır… Demirtaşpaşa Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi idaresini, öğretmenlerini ve öğrencilerini tebrik ediyorum. Büyük bir iş başarmışlar.

HDP’nin kongresi…

Hafta sonu gerçekleşen HDP kongresi tam bir faciaydı. Teröristbaşı Öcalan’a selam gönderen mi dersiniz, Afrin’de askerlerimizin canı pahasına mücadele ettiği PKK/PYD’li teröristlere sahip çıkanlar mı dersiniz, her şey vardı. Amaç tabi ki provokasyon ve kendilerini kapattırmak!

Hülya Koçyiğit’in söylemiş olduğu gibi “Türkiye’de fazla özgürlük var”. Aynen öyle, teröre açıkça destek verilen bu HDP kongresini görüp de bunu söylememek mümkün mü? Olacak iş değil.