Aziziye savunmasına katılarak Rus işgaline karşı bölgedeki halk direnişinin simgesi olan Nene Hatun…

1877-1878 Osmanlı-Rus savaşı…

Diğer adıyla “93 Harbi”

Savaştaki en önemli başarı ise Erzurum'daki Aziziye zaferi…

Tartışmasız, asker ile halkın birlikte kazandığı en önemli zaferlerden biri…

Başka bir değerlendirme ile “kadın ve çocukların zaferi”

Keza Aziziye deyince akla gelen ilk isim,

Bir simge…

Nene Hatun.

Aziziye savunmasına katılarak Rus işgaline karşı bölgedeki halk direnişinin simgesi olan Nene Hatun…

Henüz 20 yaşında o dönem.

Rus askerlerinin 8 Kasım gecesi Aziziye Tabyası’nı ele geçirdiği sabah ezanında minarelerden duyurulunca askere yardım için taş ve sopalarla mücadeleye giren bir sembol…

O ruh ile

Aziziye Tabyaları yapılan karşı baskınla Ruslardan geri alınmıştı.

Nene Hatun da Erzurum halkıyla bir efsane olmuştu…

Anadolu kadınının cesareti ise ta o günlerden Kurtuluş Savaşı’na kadar taşınmıştı.

Nene Hatun vefat edeli 66 yıl geçti.

Aklımızda yüreğimizde yer edenlerin başında gelir.

O’nu anarken ilk hatırladığımız ise

1952'de Erzurum ve çevresinde incelemelerde bulunan NATO Orduları Başkomutanı Amerikalı General Ridgway'in makalesidir.

Türk kadınının kahramanlığının sembolü Nene Hatun için bakın ne diyor Ridgway;

"1952 Eylül ayında o sırada 97 yaşında bulunan dermansız ihtiyar bir kadıncağızı ziyaret maksadıyla buradan çok uzaklarda mütevazı bir eve gitmiştim. 1877 Kasım ayında Nene henüz birkaç aylık çocuğunun annesi, 22 yaşında genç bir kadındı. Rusya ile Türkiye harp halinde idiler. Bir Rus piyade alayı Erzurum'u henüz kuşatmamıştı. Şehirde bulunan az sayıda Türk kuvvetleri son bir gayretle tutunmaya çalışıyorlardı. Şehir sakinleri Türk kumandanına gitmişler ve ileri gelenleri vasıtasıyla şehirde bulunan kadın erkek genç ihtiyar herkesin istilacıları imha etmek için bir gece baskını konusunda kendisine yardıma hazır olduklarını söylemişlerdi. Komşuları, Nene Hatun'a bu işe katılmamasını söylediler çünkü onun yeri bebeğinin yanıydı. Nene, 'hayır' diye cevap vermişti. 'Bu bebeği bana Allah verdi, ona Allah bakar. Ben de onu Allah'a emanet edip sizinle baskına iştirak edeceğim.' O gece erkekler kadınlar ve hatta çocuklar tırpan, bıçak ve sopalarla silahlanıp Rus kuvvetlerine hücum etmek için askere katıldılar. Taarruz muvaffak oldu ve Rus alayı imha edildi."

Bu kahramanlık öyküsünü

Bu topraklara kök salan ‘Nene hatun’ları

Unutmamak dileğiyle…

***

Einstein'ın mektubu

E=mc2 denklemini el yazısıyla yazdığı mektubu tam 400 bin dolara satıldı, Einstein’ın…

1946 yılında Amerikalı fizikçi Ludwik Silberstein'a göndermişti o mektubu.

Silberstein, mektupta Einstein’ın "Sorunuz, E=mc2 denklemiyle cevaplanabilir. Alim olmaya gerek yok" yazdığını açıklamıştı.

Fiziği değiştiren formülün ilk yankısıydı bu.

“Alim olmaya gerek yok”

Kimilerine göre dünyanın en önemli denklemi, E=mc2…

Hatta denir ki,

“Zamanın mutlak olmadığını ortaya koyan bu denklem, fiziği değiştirmiştir…”

İşte bu bilim açıcı denklemin yer aldığı el yazılı mektup şimdilerde rekor fiyata satılmasıyla gündemde…

Silberstein’a gönderdiği o mektubu ise tekrar tekrar gözden geçirmekte fayda var diye düşünüyorum,

Çünkü “Alim olmaya gerek yok” ifadesinin altındaki ince mesaj ancak öyle anlaşılır…

***

Neler oluyor neler…

Haber ünlü prenses Diana ile ilgili olunca epey dikkatimi çekti.

Çünkü İngiliz Kraliyet Ailesi, sansasyonel gelişmelerle gündemden düşmüyor.

Bakın son habere;

“BBC’nin Prenses Diana ile 1995 yılında yaptığı ve olay olan röportajla ilgili soruşturma tamamlandı. Prenses Diana ile röportaj yapan 58 yaşındaki Martin Bashir’in, konuşmak için bir türlü ikna olmayan Prenses Diana’yı sahte belgeler kullanarak kandırdığı ortaya çıktı”

Buna göre, Bashir, Diana’ya çocuklarının dadısının Prens Charles’tan hamile kaldığını söylemiş ve sahte bir kürtaj belgesi göstermişti… Bashir ayrıca kraliyet ailesinin Diana’yı izletmek için bazı kişilere ödeme yaptığını gösteren sahte banka hesap özetleri de kullanmıştı.

Hikaye ilginç…

Soruşturma raporunun ardından açıklama yapan BBC Genel Müdürü Tim Davie, “üzgünüz” demiş…

BBC’nin, o sırada olanları sonuna kadar araştırmak için daha fazla çaba sarf etmesi ve şeffaf olması getirmiş,

Prens Charles’a bir mektup göndererek, Bashir’in, Prens, personeller ve kraliyet ailesinin diğer üyeleri hakkındaki “korkunç ve gerçek dışı iddiaları” için özür dilemiş…

Tarafsız ve ilkeli basın anlayışıyla yıllardır hafızamızda yer eden BBC’de işte son durum bu.

Geçmişler olsun…

***

Günün sözü:

“Gazetecilik bir bisiklet kazasıyla uygarlığın çöküşünü birbirinden ayıramayan bir olaydır…”

Bernard Shaw