Rivâyet edilir ki, Hz. Ali Efendimiz, şehid edilmek üzere yaralandığında fâil kaçmıştır.
Rivâyet edilir ki, Hz. Ali Efendimiz, şehid edilmek üzere yaralandığında fâil kaçmıştır. Bu hâinin kim olabileceğini bulmak için Hz. Ali’ye isimler sorulur. Bir isme karşılık verdiği cevap çok mânidardır: “Bunu o yapmış olamaz; ben ona hiç iyilik yapmadım.”
Sosyal medyada dolaşan, Yüksel Seyfioğlu imzâlı şu ironik metni izniyle burada paylaşmak isterim:
“Erdoğan’ın işi de zor kardeşim!
Attığın her adımda ''İslamcıları'' memnun edeceksin, milliyetçileri memnun edeceksin, Atatürkçüleri memnun edeceksin. Hadi solcuları geçelim, ne yapsan onları mutlu edemezsin. “Ben maaşıma bakarım”cıları memnun edeceksin. Artık köyüne bile çılgın proje isteyen ''yüksek mühendisleri'' memnun edeceksin. Ülkeyi proje manyağı yaparsan olacağı bu! ''Herkese var bana yok mu?'' diyenini memnun edeceksin.
Peki nasıl olacak bu?
Çıtayı çok yüksek tutmayacaktın Erdoğan!!! Suçlu sensin! Artık İsrail’i yıkmadan ''İslamcıları'', Kerkük'ü almadan milliyetçileri, yeniden laikliğe geçmeden Atatürkçüleri (daha fazla heykel dikmek de geçici bir çözüm olabilir), maaşları her yıl en az % 20 artırmadan ''maaşçıları'', her köye kasabaya havaalanı yapmadan ''yüksek mühendisleri'' memnun edemezsin!”
Bir Gelecek Tahmini
Geçmişi değiştiremeyiz ve gelecek ise sâdece tahmin edebiliriz. Şöyle bir gelecek tahmini yapalım. Türkiye, son on beş yılda kat ettiği mesâfeyi 1960’larda da kat etmiş olsaydı ve 2000’li yıllara bambaşka bir Türkiye olarak girseydik. Yâni en azından 2017 Türkiye’sine 2000’de erişmiş olsaydık.
IMF’ye borcu olmayan, ekonomisi sürekli büyüyen, yerli ve millî savunma sanayisini kurmuş, binlerce kilometre otoyol ve demiryolu, tünel, köprü, baraj yapmış, büyükşehirlerinden metro ulaşımı tamamlanmış, 200 üniversitesi olan, sağlık hizmetleri dünya standardında, dünyânın en büyük havayollarından birine sâhip, başörtüsü yasağı gibi saçmalıkların gündem olmadığı, insanlık düşmanlarının sâdece tokalaşma rezaletine imza atabildiği, koalisyon hükûmeti ihtimâli ortadan kalkmış olan bir Türkiye 2002’de olsaydı ve Recep Tayyip Erdoğan da böyle bir Türkiye’nin başına geçseydi, 2017’de nasıl bir Türkiye’de yaşıyor olurduk?
Recep Tayyip Erdoğan gibi, Weber’in “karizma” tâbirini tam olarak karşılayan bir lider, şimdiki şartlara sâhip ülkeyi nerelere taşımaz ki! Böyle bir liderin önündeki tek engel, hayâl gücünün sınırları olacaktır. Türkiye’nin bu hâliyle elini kolunu bağlayan bürokratik hantallıkta bile bunca icraat yapabilen Recep Tayyip Erdoğan, 2002 değil de, 2019’da başa gelseydi, Türkiye’nin ve hatta dünyânın kaderinde ne gibi değişiklikler olurdu?
Gayb Allah’a âit olduğu için, bu sorulara verilecek cevaplar tahminden ileri gidemez. Ümitvâr olup, kaderin aşık olduğu gayreti göstermek tek seçeneğimiz.
Halefinin İşi Hem Zor Hem Kolay!
Recep Tayyip Erdoğan’ın 2019’da yeni hükûmet sisteminde cumhurbaşkanı seçildiğini ve iki dönem cumhurbaşkanlığı yapacağını düşündüğümüzde 2029 yılında cumhurbaşkanlığı makamına başka bir isim geçecek. Recep Tayyip Erdoğan gibi bir liderden sonra cumhurbaşkanı olacak bu kişiden, Recep Tayyip Erdoğan gibi ve hatta ondan daha iyi bir lider olması beklenecek. Bu ismin her hareketi Recep Tayyip Erdoğan ile kıyaslanacak. “Erdoğan şöyle yapardı” veya “Erdoğan böyle yapmazdı” denilecek.
2002-2029 arasında yapılanlarla erişilen seviyeye alışan halk, daha fazlasını isteyecek. Şimdi bile yapılanları görmeyenleri düşündüğümüzde, bunun olması yüksek ihtimâl.
Diğer taraftan 2029’da cumhurbaşkanı olacak kişinin işi kolay. Yavuz Sultan Selim’den sonra padişah olan Kanûnî Sultan Süleyman gibi askerî, ekonomik ve siyâsî konularda birçok engelin aşıldığı bir Türkiye olacak. Sanat, kültür, edebiyat, spor, akademi gibi Türkiye Cumhuriyeti’nin gerçek gücünü ortaya koyacak gelişmelerin önü açılmış olacak.
İnşallah, Türkiye Cumhuriyeti devletinin son on beş yılda müspet yönde değişen kaderi aynı yönde ilerleyerek birkaç nesil birbirini tâkip edecek liderlerce yönetilmek nasip olur.