Barok Dönemi Müziği'ni tanımlamaya çalışmaktan vazgeçip, müziği yaşamayı tercih ettiği bu günü, yine müzikle doldurmaya karar verdi.
Günün ışıkları ile karıştırdığı birkaç kitabın ardından film müziklerinin derinliğine yol almaya niyetlendi ki, müzikli filmler mi, konulu filmlerin müzikleri mi ikileminde bocaladı. Çocukluğunu, gençliğini oluşturan, zaman dilimindeki “Müziğe Film Dönemi” gözünün önünden geçiverdi. Öğrenilmişliği doğrultusunda olsa gerek, seçtiği film yine şarkıcı esaslı bir film oldu: 18.Yüzyıl Kastrato Fenomeni Farinelli!
Barok döneminde etkili olan iki ayrı müzik kültüründen biri, İtalyan seçkisini izlemeye başladı. Müziğin bir toplum üzerindeki etkilerini gözlemlerken, saf beyaza düşen kırmızı rengin acısını duyumsadı. Koltuğuna iyice yerleşti, filmi yeniden başlattı. Bu defa sadece müzikleri izlemeye başladı: Görkemli bir sahnede, gösterişli sahne kıyafeti ile dimdik duran, beyaz pudra ile maskelenen ifadesiz yüze değil de, çocuk-kadın arası sese odaklandı. En tizdeki ses Farinelli’nin acısıydı. Saf beyazın üzerine düşen acının, bir ömür süreceğinin habercisi olan uzun müzik cümlelerini okudu. Bir “varlığın” hayatına dair kararının başkalarına ait olmasının acısı kadar uzundu. Ekranda çocuğun gözleri belirdi. Güvendiği babası ve ağabeyi tarafından getirildiği bu odada, ne olacağını bilmeyen 12-14 yaşlarındaki bir oğlan çocuğunun gözlerini anlatan müzik, kısa, kesik melodilerle yüklüydü. Hayatına katacaklarının anlatıldığı, kaybedeceklerinden ise bahsedilmediği bir kararın, kendi içindeki kopukluğunu anlatan sessiz çaresizlik. Ergenlikte sesin çatallaşmasını önlemek için yapılan Castrato-Hadım işlemiyle şöhrete yolculuğunda, asla bilemeyeceği kaybettikleri.
Soprano ve alto seviyesinde geniş bir ses aralığına sahip olan bu sesi dinledikçe, ses telleri kalınlaşmadan büyütülmüş bir erkeğin kıvrak ezgilerinde kayboldu. Türlü ses oyunlarını ustalıkla yapabilen bir yetenek, herkesi büyülüyordu. Dinleyicilerin sosyal sınıflarının Saray Operası’ndaki gibi çok yüksek nitelikli olmamasıyla ortaya çıkan popüler bir durum. İyi bir edebi metni anlamaktan yoksun insanlar, yetenekli ses cambazlıklarını daha çekici buluyorsa, para kazanmak için yitirilen hayatların hiç önemi yoktu.
Başarısız olan bir Kastrato’nun içine akan gözyaşlarını göremeyen insanların, şöhretin diğer yanına düşen yitik hayatlarını dinledi. Venedik kent meydanında, yükseltiye çıkarılan bir kastrato, enstrüman ile yarıştırılarak, adeta başarısız olmaya zorlanırken, bir ömür soytarı olarak kalabilirdi. Sıradan hayatların eğlencesinin ardındaki müziği duyduğunda eğlenemedi. Neş’eli, dinamik, hiç bitmeyecek bir enerji ile dolu olan müziğin yükü çok ağırdı.
Başarılı olan kastratolar, yüksek ücretler alan, kaprisli, herkesin hayran olduğu şarkıcılardı. Farinelli’nin sesinde, sahnenin ilk starlarının ödediği bedelleri dinledi. Ses gösterileriyle dönemin opera müziğinin şovmenlik niteliğine dönüşmüş halini sevebilmeyi istedi. Sevemedi.
Müziğin kendi halinde gelişimine bırakılmasını diledi!