Beşiktaş'ın iki hafta önce kendi sahasında dört gol yediği Genk karşısında mutlak üç puanı alması gerekiyordu.
Şenol Güneş’in Avrupa arenasında devam etmek için çok önemli olan Genk karşısında sahaya sürdüğü takımı görünce, keyfim kaçtı. Güneş’in sahaya sürdüğü takım beraberliğe razı, rakibin hatası ile bir gol bulursam üzerine yatarım kadrosuydu.
Güneş yine sürprizi bol bir kadro sahaya sürmüştü. Forvet yok, genç oyuncu Dorukhan ve Necip sahada, kalede ise Tolga’ya şans vermiş.
Beşiktaş’a geldiği günleri aratan Karius ve ne iş yaptığı belli olmayan Love kulübede Güneş’in yanındaydı..
Bu kadroda Beşiktaş’ın golünü kim atacak diye düşünürken Lens’in sakatlanması bana göre mucizeydi.
Şenol hoca çok doğru bir karar ile Mustafa Pektemek’i sahaya sürdü.
O dakikaya kadar Beşiktaş çok güzel pres yaparak Genk’i hataya zorladı ve zaman zamanda başarılı oldu.
Mustafa Pektemek’in maça girdikten hemen sonra ayağının tozu ile Quaresma’ya verdiği pas Beşiktaş’ın golü oldu.
Golden sonra yakaladığı fırsatları bir türlü değerlendiremeyen ve arka arkaya golleri kaçıran Beşiktaş 87. Dakikada golü kalesinde gördü.
Ne demişler atamayana atarlar.
Sen inanılmaz pozisyonları leblebi gibi harca, bir yandan da attığın bir golün üzerine yat. İşte eloğlu gözünün yaşına bakmaz 25 metreden çivi gibi golü atar.
Rakip bu dakikalarda dalga, dalga geliyor, hatta gol bağıra bağıra geliyorum diyordu ama bizim gördüğümüzü ve duyduğumuzu ne yazık ki Şenol Güneş ne duydu nede gördü.
Golü yedik, oyuncu değiştirdik...
Bir golün üzerine yatarsan olacağı budur.
Hatta son dakikalarda ikinci golü kalemizde görmememiz bir mucizeydi.
Farklı alabileceğimiz bir maçta 2 puanı bırakıp berabere kalmak, kenar yönetiminin oyunu okuyamamasından kaynaklıydı.
Bir puan aldık yine sonuncuyuz.
Guruptaki diğer maçın berabere bitmesi belki bizim için bir şans gibi görünebilir ancak, ben Beşiktaş’ın bu futbol anlayışı ile Avrupa liginde gruptan çıkacağına inanmıyorum.