2024 yılı, sanat dünyası için karanlık ve hüzünlü bir yıl olarak hafızalarda yerini aldı.
Sonbaharın o kasvetli rüzgarları, bu yıl sanatın en parlak yıldızlarını da önüne katıp götürdü. Bu yılın kayıpları, bir yaprağın dalından kopup usulca toprağa düşmesi gibi, sessiz ama derinden bir etki bıraktı. Her biri birer sanat ağacı olan bu isimler, yapraklarının dökülmesiyle ardında kocaman bir boşluk bıraktı.
Sanat, zamana karşı direnen bir köprü, insan ruhunun en saf yansımasıdır. Ancak 2024, bu köprünün taşlarını tek tek söküp aldı. Sadollah Celen, Ayla Algan, Yüksel Uzel, Süreyya Berfe, Çeti Körükçü, Engin Duru, İsmail Olgay, Hikmet Taştemir, Birsen Kaya, Mario Levi... Her biri bir dönemin, bir ruhun sesi, her biri bir hikayenin anlatıcısıydı. Şimdi o sesler, geride bıraktıkları eserlerle yankılanmaya devam etse de, artık o sahneler ıssız, o notalar eksik.
Onlar ki bir zamanlar sahneleri doldurur, kelimeleriyle insan ruhuna dokunur, fırçalarıyla renkleri hayata kavuştururlardı. Bugün ise bu kayıpların her biri, sanatın damarlarında derin bir sızı olarak hissediliyor. Alev Alatlı gibi düşünce dünyasının öncülerinden, Erkan Özarman gibi sahne dünyasının devlerine, Murat Soydan, Ahmet Uğurlu, Sevda Ferdağ, Bahar Öztan ve Ahu Tuğba gibi sinemanın yüzlerini süsleyen yıldızlara kadar, bu yıldızlar birer birer gökyüzünden kaydı. Her biri, ardında tarifsiz bir boşluk bıraktı.
Bu kayıplar yalnızca sanat dünyasını değil, her birimizi derinden sarstı. Çünkü sanat, insanın içsel dünyasının dışavurumudur. Ve bu insanlar, toplumun ruhunu besleyen, umutlarını şekillendiren, duygularını dillendiren birer sanat ustasıydı. Tolga Savacı, Arif Keskiner, Erkan Yolaç, Kenan Işık, Aydemir Akbaş Genco Erkal, Kayhan Yıldızoğlu, Tuncay Akça... Bu isimler, toplumun belleğinde hep en özel köşelerde yer alacak. Ama o bellekte bir yandan da buruk bir hüzün olacak.
Bir sanatçının ölümü, sadece bir bireyin kaybı değildir; aynı zamanda bir dönemin, bir ruhun, bir bakış açısının sonsuza dek kapanmasıdır. Türker İnanoğlu'nun ardında bıraktığı sinema mirası, Gülengül Arlier'in sahnelere kattığı o derin duygular artık sadece hatıralarda yaşayacak. Ancak onların kayıpları, sadece sanat dünyasına değil, toplumun her kesimine büyük bir sarsıntı yaşattı. Çünkü onlar, yalnızca eserleriyle değil, yaşamlarıyla da insanlara ışık tutmuşlardı.
"İlerleyen yaşlarının getirdiği rahatsızlıklar nedeniyle aramızdan ayrılan sanatçılarımız olduğu gibi, ne yazık ki henüz çok genç yaşta hayata veda eden isimler de oldu. Bu erken kayıplar, acımızı daha da derinleştirdi. Hayatın onlara tanıdığı süre çok kısaydı, oysa daha sunacakları çok şey vardı. Özellikle genç yaşta kaybettiğimiz Metin Arolat, Vural Çelik, Hasan Yanlızoğlu, Gülşah Çomoğlu anısı, yarım kalan hayallerin ve bitmemiş projelerin hüznüyle sanat dünyasında yankılanmaya devam edecek."
2024’ün sonbaharında sanat dünyasında yaşanan bu derin yaprak dökümü, yalnızca bir kayıp değil, bir dönemin kapanışı gibiydi. Şimdi geriye sadece onları özlemle anmak, onların bıraktığı mirasa sımsıkı sarılmak kaldı. Zira her birinin ardında bıraktığı eserler, zamanın acımasız akışına inat yaşamaya devam edecek. Ancak biliyoruz ki, her yaprak dökümü yeni filizlerin habercisi olsa da, bu büyük kayıpların yeri asla doldurulamayacak.
Sonbaharın soğuk rüzgarları bir gün dinecek, ağaçlar yeniden yeşerecek. Ancak bu yıl düşen yapraklar, sanat dünyasında silinmez izler bırakarak, bizlere her şeyin geçici olduğunu hatırlatacak. Onlar gittiler, ama eserleriyle sonsuzluğa kök saldılar. 2024 yılının bugüne kadar kaybettiğimiz yıldızlar.
Sadollah Celen, Ayla Algan, Yüksel Uzel, Süreyya Berfe, Çetin Körükçü, Engin Duru, İsmail Olgay, Hikmet Taştemir, Birsen Kaya, Mario Levi, Gülbin Eray, Alev Alatlı, Üstün Karabol, Ergun Hiçyılmaz, Erkan Özarman, Sevda Ferdağ, Tolga Savacı, Gülengül Arlier, Efe Deprem, Kayhan Yıldızoğlu, Arif Keskiner, Rahmi Sönmezocak, Şerif Baldemir, Ali Sirmen, Berksay Göksu, Ersen Martin, İsmet Nedim, Bahar Öztan, Semih Turncer, Serdar Kebabcılar, Togay Boyatlı, Türker İnanoğlu, Engin Temizer, Luiza Almızrak, Şakir Öner Gülhan, Emir Yeşil, Mehmet Ali Yılmaz, Armağan Şenol, Yasin Yaşlı, Ayten Gökçer, Erkan Yolaç, Almula Özlem, Gülşah Çamoğlu, Özlem Kumrular, Ahmet Uğurlu, Asuman Yolaç, Fatma Karanfil, Kanat Gür, Demet Ersoy, Yıldırım Yanılmaz, Murat Soydan, Yusuf Kavaklı, Celal Başlangıç, Kenan Işık, Genco Erkal, Sema Çeyrekbaşı, Seviel Üstekin, Ahu Tuğba, Tuncay Akça, Aydemir Akbaş, Metin Arolat, Vural Çelik, Hasan Yalnızoğlu, Sevim Özbolgan, Tomris Giritlioğlu, Ercan Güven, Simla Kantarcıoğlu, Güneri Civaoğlu…
Bu isimler, sanat dünyasının her alanında derin izler bırakmış gazeteciler, sporcular büyük sanatçılar. Kimisi sahnede kimisi beyaz perdede, kimisi edebiyat dünyasında, kimisi ise müzikte ruhumuzu beslemiş, bizlere yeni ufuklar açmıştı. Bugün artık yoklar, ama geride bıraktıkları eserler, sesleri ve izleriyle yaşamaya devam edecekler. Ancak her birinin kaybı, sanat dünyasında derin bir sızı olarak kalacak.