Gündem çok yoğun.
Gündem çok yoğun. Herkesin konuştuğu konular aynı. Aslında bu meseleyi ben de yazmayacaktım ama bizim medyada bu konuya kimse değinmeyince yazma gereği hissettim. Çünkü yediremedim. Böyle bir olaya tepkisiz kalmayı, böyle bir olay karşısında susup da onaylıyormuş gibi bir tavır takınmayı kendime yakıştıramadım. O nedenden dolayı yazmaya karar verdim.
Adıyaman Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mustafa Talha Gönüllü geçtiğimiz günlerde sosyal medya hesabından bir paylaşımda bulundu. Paylaşımda kadınla erkeğin tokalaşmasının ateş tutmaktan bile daha korkunç olduğunu ifade etti. Bununla da kalmadı bir kadınla bir erkeğin yalnız kalmasının doğru olmadığını söyledi. Bunu rektörlük görevinde profesörlük mazbatasını almış bir kişi söylüyor! Evet yanlış duymadınız tam olarak böyle. Bir an için her şeyi unutalım ve şöyle bir bakış açısıyla bakalım. Bu veya başka bir rektör, “Başörtülü kadınlara selam vermek doğru değildir” deseydi bizim muhafazakar medya ne diyecekti? Kadınların aşağılanmasından tutun da faşizme kadar her türlü şey söylenecekti. Dindarlar aşağılanıyor denilerek yer yerinden oynayacaktı. Peki bu açıklamaya neden tepki verilmedi? Neden tek bir söz söylenmedi? Ve yine aynı şekilde neden hiçbir basın kuruluşumuz bunu hangi çağdışı zihniyetle söyleyebiliyorsun diye hesap sormadı?
Bakın… Şu günlerde gerek liseye gerekse de üniversiteye giriş sınavları konuşuluyor. Bununla da yetinilmiyor kültür ve eğitim reformu yapmak adına eleştirilerimizi söylüyoruz, fikir alışverişlerinde bulunuyoruz. Cumhurbaşkanı Erdoğan da kültür ve eğitimde eksik kaldığımızı söyleyerek bu konuda devrim yapmamız gerektiğini ifade ediyor. Bunların hepsi çok doğru yaklaşımlar. Kemalizm herkesi öyle bir tek şekle sokmak istedi ki çoğulcu demokrasi anlayışımızı kaybettik. AK Parti zamanında çokseslilik serbest olunca da bunu “kutuplaşma, kamplaşma” olarak algıladık. Halbuki durum öyle değildi. Herkesin düşüncesini birbirini dışlamadan, hor görmeden ve nefret suçuna batmadan söylemesiydi. Bu noktada kantarın topuzu kaçıp mesele ideolojik taraftarlığa girince hangi hayat felsefesinden olursa olsun karşı çıkmamız hepimizin vatandaşlık borcudur. Bunu sağlayamazsak ise işte o zaman ne eşitlikten ne de medeniyetimize uygun eğitim ve kültür anlayışından bahsedebiliriz.
Ben bu ülkenin geleceğini, bağımsızlığını düşünen herkesin ister dindar olsun, ister seküler, Erdoğan’ın yanında yer alması gerektiğini düşünüyorum. Belki abartıyorsun diyebilirsiniz ama başka bir çıkar yolun olduğunu düşünmüyorum. Çünkü Türkiye’nin kaderinin Erdoğan’ın kaderiyle aynı anlama geldiğini oynanan oyunlardan görebiliyorum. Lakin artık birtakım muhafazakarların arasında dışlayıcı bir tarzın ortaya çıktığını görebiliyorum. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın siyaset tarzına ters olan bu yaklaşımı da çok sorunlu buluyorum. İnsanları, kadınları ve ezilen kesimleri dışlamak Erdoğan’ın siyasetinde yazmaz. O nedenle bunun ideolojik bir tarafı yok, vicdani bir tarafı var. Yapmamız gereken ise bizim kendi düşüncemizden olup olmadığına bakmadan doğruya doğru yanlışa yanlış demek. Bu başka bir yazının konusu olsa da bu cümlelerim girizgah olarak sayılsın.
Ve gelelim Rektör Gönüllü’ye… Yapmış olduğu bu açıklamadan sonra özür diledi. Gereksiz meşguliyet verdiğini açıkladı. Sadece gereksiz meşguliyet vermediniz Mustafa Bey, kadınları dışladınız, insanları ayrıştırdınız ve bu açıklamayı yaparken bu tarz tepkilerle karşılaşacağınızı hesaba katmadınız. Belki de kattınız. Bilemeyeceğim. Ama rektörlük pozisyonunda bulunan biri olarak icra etmiş olduğunuz kamu görevi gereği çok yanlış ve haksız bir paylaşımda bulundunuz. Yakışmadı. Ama bundan sonra size yakışan istifa etmektir. İşte o zaman sizi yine tebrik eden bu satırların yazarı olacaktır.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’a en sonunda söylettiniz!..
Cumhurbaşkanı Erdoğan Varşova dönüşü uçakta yapmış olduğu açıklamada Ankara, Balıkesir ve Bursa belediye başkanlarının istifa etmesi gerektiğini söyledi. Cumhurbaşkanı referandumdan hemen sonra “metal yorgunluk var” diyerek partide tespit etmiş olduğu sorunun üzerine kararlılıkla gidiyor. Çünkü Cumhurbaşkanı Erdoğan değişmesi gereken kişilerin değişmezse milletin AK Parti’ye güveninin azalacağını düşünüyor.
Çok doğru bir düşünce. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı artık isim vermeye kadar iten bu istifaya karşı direnç göstermenin de bir alemi yok. Belediye başkanı olurken iyi, istifa etmeye gelince bu tarz tavırlara girmek milletin daha çok nefretini toplar. Millet için yapılamayan bir işin de hiçbir anlam taşımayacağı açık. Artık istifa edin. Ve daha başka edecek olan kişilere de bu anlamda öncülük edin. Eğer gerçekten dava denen kavramdan bahsediyorsanız…
Ahmet Davutoğlu’na iki soru
AK Parti Konya Milletvekili Ahmet Davutoğlu ile MHP arasında yaşanan gerilim devam ediyor. Davutoğlu’nun devlet politikalarına aykırı bir şekilde yapmış olduğu açıklama elbette ki kendisini bağlar ama bu gerilimin ana hatlarına inmeden kendisine iki sorum olacak.
1) İkide bir 10 maddelik açıklamalarla gündemden düşmemeye çalışıyorsunuz… Peki 16 Nisan referandumuna giderken EVET’le ilgili neden 1 madde dahi olsun bir açıklama yapmadınız?
2) 15 Temmuz günü millet tankın karşısında direnirken, Cumhurbaşkanı Erdoğan ölüm riskine rağmen Atatürk Havalimanı’na inerken o gün siz neredeydiniz?