ABD Yönetimi, Suriye hakkındaki Ulusal Acil Durum Hali'ni bir yıl daha uzattığını duyurdu.
ABD Yönetimi, Suriye hakkındaki Ulusal Acil Durum Hali'ni bir yıl daha uzattığını duyurdu.
Afganistan’dan sonra ABD’nin Suriye’den de çekilebileceği tartışmalarına rağmen Washington’dan gelen mesajlar Suriye için bu çekilmenin hemen olmayacağını, dolayısıyla ABD’nin bir süre daha Suriye’de kalacağını gösteriyordu.
Dolayısıyla bu karar sürpriz olmadı.
Ancak ABD Başkanı Joe Biden’ın Temsilciler Meclisi Başkanı Nancy Pelosi’ye gönderdiği mektupta bu kararla ilgili dile getirdiği gerekçeler, uzun süreden bu yana bu köşede dile getirmeye çalıştığımız ABD ile yeni ve oldukça gerilimli bir sürecin başladığının göstergesi olması açısından oldukça önemli.
ABD, bugüne kadar Suriye’deki varlığını DEAŞ ile mücadeleye dayandırıyordu.
Ancak Biden’ın, söz konusu mektubunda kullandığı, “Suriye’deki ve Suriye’yle ilişkili durumlar, özellikle de Türkiye’nin Suriye’nin kuzeydoğusuna askeri taarruz düzenleme yönündeki eylemleri, DEAŞ’ı yenilgiye uğratma çabasına zarar veriyor ve sivilleri tehlikeye atıyor; bölgede barış, güvenlik ve istikrarı zedeleme tehdidi barındırıyor ve ABD’nin ulusal güvenliği ve dış politikasına karşı alışılmadık ve olağanüstü bir tehdit oluşturmayı sürdürüyor” şeklindeki ifadeler, ABD’nin kendileri açısından asıl tehdit ve düşman olarak DEAŞ’ı değil Türkiye’yi gördüklerini gösteriyor ve bunu alenen duyurmuş oluyor.
Trump döneminden bu yana son 4-5 yıl içinde PKK/PYD ve FETÖ etkisindeki çok sayıda Temsilciler Meclisi üyesi ve senatörün imzasıyla ABD Başkanı’na bu mahiyette sayısız mektup gönderildi.
Ancak ilk kez ABD Başkanı bizzat, bu kadar aleni şekilde Türkiye’yi düşman olarak gösteren bir karara imza atmış oldu.
Uzun süreden bu yana Türkiye’ye karşı hasmane yaklaşımlar sergileyen ABD yönetimi bu kararla özellikle Suriye sahasında Türkiye’yi düşman ilan ederek, kendisini de Türkiye karşısında düşman bir unsur olarak konumlandırmış oldu.
Bu kararın önümüzdeki dönem açısından ciddi sonuçları olacağına kuşku yok.
Türkiye ve ABD güçlerinin Suriye’de doğrudan, Irak, Ege ve Doğu Akdeniz’de dolaylı olarak daha sık şekilde karşı karşıya gelme ihtimalleri yüksek.
Suriye açısından benzer bir durum Afrin’e yönelik Zeytindalı Harekâtı sırasında da yaşanmıştı ancak o dönem ABD, Türkiye’nin kararlılığı karşısında geri adım atarak PKK/PYD’yi yalnız bırakmış ve bu bölge terör örgütünden temizlenmişti.
Önümüzdeki dönem açısından durum farklı olabilir.
Kuşkusuz Türkiye, kendi bekasını ilgilendiren bu gibi durumlarda ABD ile karşı karşıya gelmekten çekinmeyeceğini birçok kez ilan etti bundan sonra da yine öyle davranacaktır.
Ancak bu kez Türkiye’yi zorlayan ve zorlayacak olan başka bir durum var ki ülkenin geleceği açısından en tehlikeli olanın bu olduğunu düşünüyorum.
O da, ana muhalefet partisi CHP’nin başını çektiği Millet İttifakı’nın, Türkiye’yi alenen düşman ilan eden Biden yönetiminin emir ve komutası altına girdiğini gösteren yaklaşımlar.
ABD yönetiminin, Türkiye karşıtlığını düşmanlık seviyesine taşımasıyla eşzamanlı olarak CHP yönetiminin HDP ile ittifak ilişkilerini daha da geliştirmesi hatta Biden’ın Türkiye’yi düşman ilan ettiği gün, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun “Ben şundan eminim eğer iş belli grupların ellerine silah alıp, belli kişileri öldürme yoluna gitmezlerse, bir gerilim olmaz. 'Siyasi cinayetler...' Böyle kaygılarım var” şeklindeki Türkiye’de kaos çıkarmanın ayak seslerini yansıtan ifadeleri, içerden ve dışardan eş zamanlı olarak Türkiye’ye yönelik bir kuşatma harekatının düğmesine basıldığını gösteriyor.
Tüm bunlar, Joe Biden’ın, seçilmeden önce dile getirdiği, “Türkiye’de muhalefeti destekleyerek Erdoğan’ı devireceğiz” sözünü hayata geçirmek harekete geçtiğini işaret ediyor.
Irak ve Suriye’de PKK/PYD’ye verilen desteğin arttırılması, Doğu Akdeniz ve Ege’de Türkiye’nin karşısında hangi güç, unsur veya devlet varsa onun arkasında durularak Türkiye’nin dışarıdan kuşatılması, içeride de belirttiğimiz şekilde CHP ve HDP üzerinden iktidarın düşürülmesi, bunun için gerekirse her türlü iç karışıklık ve kaosun çıkarılması.
Türkiye’ye karşı düşmanlık planının böyle işletilmeye çalışılacağı görülüyor.
Yukarıda belirttiğimiz gibi Türkiye, kendi birlik ve bütünlüğüyle bekasını ilgilendiren bu durumlar konusunda ABD dahil hiçbir güçle karşı karşıya gelmekten çekinmeyeceğini bugüne kadar sayısız kez deklare ettiği gibi sahada da bunu gösterdi ve göstermeye devam edecek.
Bu aşamadan sonra Türkiye için asıl tehdit Biden’ın içerideki piyadeleridir.
Bu piyadelerin elindeki ajandada demokratik yollardan iktidara gelmek, gelmeye çalışmak, bunun için siyaset yapmak falan yok.
Onlardaki ajanda Biden yönetiminin hazırlayıp ellerine tutuşturduğu ajandadır.
Bu ajandada Türkiye’nin Irak ve Suriye’ye dönüştürülmesinin planları yer almaktadır.
CHP’ye gönül verenler dahil tüm Türkiye’nin bu tehlikeyi fark etmesi ve bu planların hazırlayıcıları ile onların piyadelerine karşı tavır alması gerekir diye düşünüyorum.
Aksi, Türkiye için felaket olacaktır.