Hani adaletin kestiği parmak acımazdı.
Bütün çocukluğum bu cümleyi duya duya geçti, adalete güvene güvene ve adalet mutlaka yerini bulacaktır diyerek inanarak geçti.
O zamanlar buldu mu, valla çoğu zaman buldu.
Ben öylece büyürken bu sözler küçüle küçüle çocukluğumda kaldı.
Gazetelerde televizyon ana haberlerinde her gün adaletin kestiği parmak acıtır haberleri var.
Emine Bulut davasında olduğu gibi birisini öldürmenin, cinayet işlemenin kanunu kasten öldürmek ya da kasten öldürmemek diye olabilir mi?
Adam kadının boğazını çatır çatır keserek öldürmüş işte, kasıtlı olsa ne olur olmasa ne olur.
Bir çocuk annesi 19 yaşındaki Ayşenur, Antalya 1997 doğumlu gencecik kadın, evinde intihar ediyor ve ölüyor.
Ayşenur evli ve bir oğlu var, kocasını çok seviyor evliliği yolunda yani.
Ayşenur 10 yaşındayken amcasının oğlu şerefsiz Selahattin tarafından istismara uğruyor.
Bu istismardan kurtulmak için erkenden evleniyor ve bir oğlu oluyor.
Şerefsiz Mustafa kadına elimde video ve fotoğrafların var diyerek 3-4 kez cinsel istismarda bulunuyor, tecavüz ediyor yani.
Ayşenur kocasına "seni çok seviyorum, seni severek ölüyorum, bir tek bu bana gurur veriyor, boynu bükük gezmeyeceksin, bir ömür boyu, mutlu ve huzurlu olacaksın, oğluma iyi bak onu sev, namusunu koruyamadım, içimde seni kaybetme korkum vardı" diye mektup yazıyor.
Ve intihar ediyor.
Şerefsiz Mustafa'ya 14 yıl hapis cezası veriliyor.
İtiraz ediyorlar, Yargıtay 14.Ceza Dairesi oy çokluğu ile olayın tek tanığı olan mağdurenin intihar etmesi sonucu dinlenemediğini belirterek, şerefsizin suçu işlediğine dair cezalandırılmasına yeter, her türlü şüpheden uzak kesin ve inandırıcı değil bulunamadığından beraatine karar veriyor.
Delil yetersizliğinden beraat eden şerefsiz Ayşenur'un bende telefonu bile yok diye savunma yapmış.
Bir bakıyorlar bu şerefsiz kadınsa 3 yıl içinde 1612 adet mesaj atmış.
Mahkeme bu kadar yoğun telefon trafiği ve hep bu şerefsizin kadını aramasından bir kanaat getiremez miydi?
Kadını hangi saatlerde aramış, kocası evde yokken mi aramış, gibi detaylarla kanaat getiremez miydi?
Ben hukukçu değilim ki, ama isteseler hukuk gözüyle neler bulabilirlerdi?
Kadın öldü, en yakınının tecavüzünü anlatamadı, ne yapalım yani, ölmeseydi anlatsaydı delilleri bulurduk mu dediler.
Ah be Ayşegül, öldüğüne değmezdi, zaten kardeşlerine ve kocana anlatmışsın, bak şerefsiz aynı gün tahliye edilmiş, sevdiğin adama, biricik oğluna acıları bırakıp gittin.
Teselliyi, acıları ailecek birbirinize sarılıp atlatabilirdiniz.
Bir şerefsiz senin gibi bir genç kadının ölümüne sebep olmamalıydı.
Adalet sadece bakanlığın var, sen kestiğin parmakları kanata kanata yaşamaya devam et.
Umarım geceleri uyuyamazsınız.
Funda'nın aklındakiler…
... ABD Kongresi’nin Demokrat Partili üyesi Katie Hill çırılçıplak bir vaziyette bir eş bulma sitesine fotoğrafını koymuş.
Kasığında ırkçı bir dövme, elinde uyuşturucu ile üye kadın fotoğraf paylaşmış.
Ayrıca başka özel fotoğrafları da bir eş değiştirme sitesinde bulunmuş.
Bu paylaşımlar üzerine, cumhuriyetçi parti üyeleri harekete geçmiş, etik dışı davranışları nedeniyle vekilin görevden alınmasını istemişler.
Aaaaa hani demokrasi vardı, hani Amerika'da özgürlük vardı, kimseye karışmıyorlardı.
Neymiş.
Demek ki ahlak her yerde aranan bir şeymiş.
... Yazar Aslı Erdoğan, hapse düşmüştü, hiç umurum olmadı, hapisten çıktı yine hiç umurum olmamıştı.
Takip ettiğim bildiğim birisi değildi.
Belçika gazetesine röportaj vermiş, “Biz Türkler okula girişten itibaren Kürtlerden nefret edilmeye koşullandık” demiş.
Tam Türkler Kürtleri katlediyor yalanının dünya basınında yer aldığı sırada.
Hayatımda Kürtlerden nefret edin diye ne ailemde ne okulda tek bir cümle duymadım.
Kim Kürt, kim değil bilmem bile, biz öyle büyüdük.
Zannediyorsunuz ki Avrupalı size bayılıyor, özellikle Belçika.
Ne kadar yalancı insanlarsınız, yalanınız batsın.