ABD Büyükelçiliği yapmış olduğu açıklamayla vize işlemlerini süresiz olarak askıya aldı.
ABD Büyükelçiliği yapmış olduğu açıklamayla vize işlemlerini süresiz olarak askıya aldı. Bu karar çok tartışıldı, tartışılmaya da devam edecek. ABD’nin bu ambargosuna yönelik tepkiler de çığ gibi büyüyor. Çünkü büyükelçiliğin bahsettiği gibi “çalışanların güvenliğini koruma” gibi bir amacın güdülmediği açık.
Bu kararın en önemli sebeplerinden biri Türkiye’nin başlattığı İdlib operasyonu. Bu operasyondan bir gün sonra ABD’nin böyle bir karar alması zaten kararın sebeplerinden birini de ortaya koyuyor. Çünkü İdlib önemli bir bölge. Suriye’nin kuzeyinde PYD eliyle bir “terör koridoru” oluşturma işlemi devam ediyor. Şu sıralar gündem gereği gözler Kuzey Irak’a çevrilmişken ABD’nin böyle bir plandan vazgeçtiğini söylemek saçmalık olur. Aksine Kuzey Irak’ta oluşturulmak istenen o sözde bağımsız devletle Suriye’nin kuzeyinde amaçlanan “terör koridorunun” bağlantısı haritaları değiştirmek ve Suriye ile Irak’ın toprak bütünlüğünü hedef almak. Uzun vadede ise aynı planı Türkiye için düşündükleri de açık. Dolayısıyla Irak ve Suriye’nin toprak bütünlüğünün Türkiye’nin toprak bütünlüğüyle doğrudan ilgisi var. İşte İdlib operasyonu da ABD’nin amacına balta vuruyor, kuzey sınırımızda oluşturulmak istenen o “terör koridorunu” engelleme amacı taşıyor. Bu operasyona Afrin de eklenirse ABD’nin emeline ulaşamayacağını söyleyebiliriz.
Bunların akabinde casusluk suçundan dolayı tutuklanan FETÖ’cü Metin Topuz’un büyükelçilik çalışanı olduğunu biliyoruz. Her ne kadar bu da ana sebepler arasında yer alsa da yan sebep diyebiliriz. Topuz’un itirafçılık anlamında neler yapacağını bilmiyoruz ama böyle bir durum söz konusu olursa ABD’nin 15 Temmuz darbe girişimiyle doğrudan bağlantısı da açığa çıkabilir.
Tüm bunların nezdinde pek fazla konuşulmayan ama bana göre asıl sebeplerden biri İzmir’de geçen sene aralık ayında tutuklanan papaz Andrew Brunson. ABD’li bir senatörün geçen yapmış olduğu konuşmadan sonra Brunson’un geçen sene 8 Ekim’de gözaltına alındığını hatırladık. Bu 8 Ekim’de ise ABD vizeleri süresiz olarak askıya alma kararı aldı. Peki Brunson kim?
Bildiğiniz gibi Trump, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ABD seyahatinde Brunson’un serbest kalmasını istemişti. Cumhurbaşkanı Erdoğan da Türkiye dönüşü “Siz de olan papazı bize verin, sizin papazınıza sonra bakarız.” demişti. ABD’nin kafayı taktığı bu FETÖ’cü papazın ABD’nin gizli istihbarat servisleriyle bir ilgisi var mı bilemiyorum ama soruşturmakta fayda var.
Türkiye kendi göbeğini kesmeye çalıştıkça ve ABD’nin kirli tezgâhlarını ortaya döktükçe ABD tarafından hedef alınıyor. Gerek 17-25 Aralık darbesi ve gerekse 15 Temmuz’daki darbe girişimi de böyle olmuştu. O nedenle dikkatli olmalıyız. Özellikle İran ve Rusya bloku ile Kuzey Irak’ta amaçlanan sözde bağımsız devlete karşı çıkınca ABD tekrar düğmeye bastı. Hatırlayın… 17-25 Aralık darbesi de İran’la en büyük ihracatımızı yaparken ve Kuzey Irak’la en büyük petrol anlaşmamızı gerçekleştirirken olmuştu. Tedbirli olmayı elden bırakmamak gerekiyor.
Feministler, solcular neden susuyor?
Çanakkale Belediye Başkanı Ülgür Gökhan’ın belediye meclis toplantısında AK Partili kadın bir belediye meclis üyesine sarf ettiği hakaretler malum medyada çok yer bulmadı. Çünkü bulmaması için yeterli sebep Gökhan’ın CHP’li olması! Lakin bu belediye başkanının yaptığı terbiyesizlik ve içinden çıkan “Stalin Aşkı” böyle bir olaya tepkisiz kalmamayı gerektiriyor.
Her şeyden önce bir kadına bu denli despotça ve terbiyesizce çıkışta bulunmak ne delikanlılığa sığar ne de siyasi ahlaka. Ülgür Gökhan, AK Partili bir belediye başkanı olmuş olsaydı şayet tüm solcu feminist gruplar protesto edip “kadına şiddet var” diye bağıracaktı. Ama CHP’li olunca hepsi sus pus oldu. Hatta daha da ayıbı CHP Çanakkale Kadın Kolları belediye başkanını savunan açıklamalar yaptı.
Yuh artık bu kadarına desek fayda eder mi bilmem ama ikiyüzlülükleri hiç değilse böyle toplumsal olaylarda deşifre oluyor.
Gurur duymak az kalır…
Onlarla ne kadar gurur duysak az. Onları sayfalar dolusu yazsak da anlatamayız, kelimeler yetmez. A Milli Ampute Futbol Takımımız Avrupa Şampiyonu olunca anladık ki futbol ayakla oynanan bir spor değil, yürekle oynanan bir spor.
Hepimizi gururlandırdılar, hepimizin göğsünü kabarttılar. Gündeme primlerle, kavgalarla, egolarla, sırıtmalarla değil başarılarıyla geldiler. Umarım bu durum bazılarının kulağına da küpe olur. Hiç değilse bazıları bir nebze de olsa utanırlar.