ABD sürekli seçim halinde bir ülke olsa da 2022 Ara Seçimlerine özel bir önem atfedilmişti. Her şeyden önce 2024 Başkanlık seçimleri için bir ön yoklama niteliğinde görüldüğünden kırmızı dalga (Cumhuriyetçi zafer) ve mavi set (Demokrat zafer) olasılıklarının hangisinin gerçekleşeceği merakla bekleniyordu.
ABD sürekli seçim halinde bir ülke olsa da 2022 Ara Seçimlerine özel bir önem atfedilmişti. Her şeyden önce 2024 Başkanlık seçimleri için bir ön yoklama niteliğinde görüldüğünden kırmızı dalga (Cumhuriyetçi zafer) ve mavi set (Demokrat zafer) olasılıklarının hangisinin gerçekleşeceği merakla bekleniyordu. Trump nevi şahsına münhasır bir siyasetçi olarak 2024’te kendisine göre koparıldığı başkanlık koltuğuna geri dönmek istiyor. Trump dönemi dış politika Amerikan üstünlüğüne dayansa da aslında oldukça belirsizdi. Yani ABD’nin ne zaman, kime karşı, nasıl güç kullanacağı belli değildi. Bu nedenle Trump’ın tekrar Beyaz Saray’a dönme olasılığı ve yaşanabilecek belirsizliğe bağlı kaos ihtimali dünya kamuoyunu heyecanlandırıyor. Ayrıca, ABD iç siyasetinde yaşanan kutuplaşma Trump’ın siyasi kimliği ve Capitol Hill baskınındaki rolü üzerinden yaşandığından, ABD’de kutuplaşmanın geleceğinin sert olup olmayacağı ile ilgili ipuçlarının da bu seçimde ortaya çıkacağı düşünülüyordu. Keza Demokrat ve Cumhuriyetçi Parti içerisinde parti içi siyasette Biden ve Trump’ın -özellikle de Trump’ın- “taç giydirici” hüviyeti ile el koyduklarından bahsediliyordu. Bu yüzden iki liderin seçimlerine karşı alternatif çıkartmanın çok zor olduğundan bahsediliyordu. Bu nedenle Amerikan kamuoyu da seçim sonuçları ile ilgili son derece heyecanlıydı zira hangi partinin ve hangi liderin tökezleyeceği sorusunun cevabına bağlı olarak ABD siyasetinin geleceği şekillenecekti. Seçim sonuçları ise bir başarılılar-başarısızlar listesi kadar bir çıkarılacak dersler listesi de oluşturdu.
Cumhuriyetçi Dalga Beklentisi
Aslında ara seçimler genel olarak “denetim ve denge” düsturu ile ilerleyen Amerikan siyasal sisteminde iktidar partisi aleyhine sonuçların beklendiği, iktidar partisinin ve başkanın politikalarının kamuoyu onayına sunulduğu seçimlerdir. Malum Başkan Biden görev onay oranı en düşük başkanlardan biri, keza ABD son kırk yılın en yüksek enflasyon oranı ile boğuşuyor. Kime sorsanız, sosyal konumu ne olursa olsun söze enerji fiyatlarının katlanılmaz halde oluşu ile başlıyor, durgunluktan dem vurarak bitiriyor. Eh, uzun bir süredir kabul gören sloganlardan biri “sonucu ekonomi belirler” olduğundan Demokrat Parti ve Biden için işlerin seçimlerde çok iyi gitmeyeceği beklentisi kamuoyuna hakimdi. Washington’da Demokrat Partiyi destekleyen arkadaşlarımız dahi bu endişenin pençesinde kırmızı bir dalganın yani Cumhuriyetçi bir zaferin 2024 seçimlerinde Trump’ın önünü açacağını düşünüyorlardı.
Kamuoyu araştırmaları, seçmen davranışının %80’e yakın bir oranda enflasyon üzerinden belirleneceğini filan söylüyordu. Cumhuriyetçi Parti, geçtiğimiz seçimlerde sloganları haline getirdikleri “yasa ve düzen” fikrini işlerken artan suç oranlarını ve yasadışı göçmen sorununu Amerikan beyaz orta sınıfının korkularını manipüle etmek için kullanmaya devam ediyordu- ki bu korkunun kullanılmasının işe yaradığı son seçimlerde banliyölerin Cumhuriyetçi Partiye de destek vermekten çekinmemesinden anlamıştık. Sözün özü, bu ara seçim Biden ve Demokrat Parti açısından bir tür referandum niteliğindeydi ve kamuoyu anketleri seviyesinde çoktan kaybedilmiş bir yarıştan bahsedildiğinden kırmızı dalga ve demokrat eyaletlerin kaybedilmesi süreci ile karşı karşıya olunduğu öngörülüyordu. Öte yandan, Capitol Hill baskınını takip eden süreçte Demokratların Cumhuriyetçi seçmenin bir kısmını ve Trump’ı kriminalize etmek istediklerini görüyoruz. Bu konuda kimin haklı kimin haksız olduğu bir yana Trump ve destekçileri siyasi mücadelelerini “seçimlerin çalındığı” söyleminden “özgürlük” söylemine evirmeyi başardılar. Komplocu söylemden gerçek bir siyasal mesaj vermeye sıçradılar böylece. Bu durumun, ekonomi ve düzenin korunması üzerinden oluşacak kırmızı reaksiyonu güçlendireceği ve demokrat eyaletlerde de destek bulunabileceği düşünülüyordu. Aslına bakarsanız Trump’ın başındaki yasal davalardan kurtularak seçmen desteği ile geri dönmesi ve Parti içerisindeki gücünü tartışmasız kılması için bu tür bir zafere de ihtiyacı vardı. Dahası Trump’ın bu zaferin geleceğine inandığını da söyleyebiliriz zira kamuoyu ile seçim akşamı bir haber paylaşacağı (muhtemel 2024 adaylığı haberi) dedikodusu yayılmıştı.
Ders 1: Kutuplaşan Toplumda Anketlere Güvenme
Ama işte ders bir, özellikle kutuplaşmış siyasette anketleri okurken ve siyasi beklentiyi ekonominin kötülüğüne dayandırırken kolaycılık yapmamak lazım. Öncelikle kamuoyu araştırmaları seçim öncesi farklı iki gerçekliği işaret ediyordu. İlk gerçekten bahsettik; Amerikan halkı enflasyonist ortamdan memnun değil ve bunu ifade etmekten çekinmiyor. İkinci gerçeklik ABD siyasetinin karpuz gibi ikiye yarıldığı yani kutuplaşmanın kalıcılaştığı gerçekliği. Kutuplaşma, son yılların tüm dünya siyasetinde hâkim eğilimlerinden biri. Biz, ideolojilerin ve ideolojik doktrinasyonun direksiyonda olduğu 1950-89 dönemini biliyoruz. Bugünün kutuplaştırıcı atmosferinde ise ideolojik hat, ekonomi politiğin gerçekleri de düşünüldüğünde çok zayıflamış durumda. Kutuplaşma kimlik siyaseti, kültür savaşları ve siyasi personalar ve fikirler üzerinden gerçekleşiyor. İşte bu noktada ABD Partilerinin aslında hangi reel politikayı uygulayacakları, ekonomiyi nasıl düzeltecekleri filan seçmen tarafından cezalandırılıp, ödüllendirilmemiş. Biden’ın Trump olmadığı gerçeği üzerinden Demokrat seçmeni konsolide ettiği, ABD’yi fabrika ayarlarına döndürme siyasetinin (Trump öncesine döndürme) başarılı olduğu görülüyor. Bu yazı yazılırken Demokrat Parti Senato’ da çoğunluğu sağlamıştı, bunu Demokrat eyaletleri ellerinde tuttukları gibi Pensilvanya’yı Cumhuriyetçilerin elinden alarak gerçekleştirdiler. Ama tabi Cumhuriyetçiler adına da ezici bir yenilgi söz konusu değil. Temsilciler Meclisi için sayımlar hala devam ediyor ama büyük ihtimalle Cumhuriyetçi Parti çoğunluğu sağlamayı başaracak, bunu da Trumpçı söylemi (özgürlük, yasa ve düzen, mülteci karşıtlığı) dillendirerek gerçekleştirecek. ABD’de Fox televizyon kanalında -bilen bilir Trump destekçisidir- seçimler yorumlayanlardan biri, Cumhuriyetçi beklentinin gerçekleşmediğini bildiğinden “işin korkuncu” diye açıklıyordu “Demokratlar kazandıklarını düşünecekler”. Açıkçası Demokrat Partinin de Cumhuriyetçi Partinin de başarısız olmadığı, herkesin kazandığını düşünebileceği bir seçim oldu. Bu seçim ABD’de kutuplaşmanın yeni bir gerçeklik olduğunu, bunun 2024’e kadar devam edeceğini söylüyor. 2024’de Başkan adaylarının kendi grup ve parti kimliklerini konsolide ederken karşı cenaha da seslenmeleri gerekecek, aksi takdirde %50-50 gidecek bir seçime daha hazır olmalıyız.
Cumhuriyetçi Parti Trump Sonrasını Düşünebilir
Trump faktörü, Trumpçı popülizm, Cumhuriyetçi ideolojinin belirli unsurları ile (Amerika’yı büyük yapalım- MAGA) Amerikan sağının kolaycılığını (göçmen karşıtlığı, ticari saldırganlık, merkez-kaç kuvvetlerin desteklenmesi), Başkan Trump’ın personasıyla (hamburger ve milkshake oburluğu ve kendini yasaların ve Parti’nin üzerinde görme beğenmişliği) birleştiriyordu. 2017’de ve 2020’de Trump faktörü kırmızı dalga yaratmadıysa da yaratabilecekmiş izlenimi verdi, Parti’ye hâkim oldu ve sokakları siyasi güç gösterileri için kullanabilecek kadar sıradan insana ulaştı. Bugün seçimlerde başarılı olan ve başarısız olan Cumhuriyetçi adayların listelerine baktığımızda Trumpçı popülizmin Cumhuriyetçi seçmen tarafından değiştirilmeye, yontulmaya çalışıldığını görüyoruz. Bu kimsenin çok beklediği bir şey değildi. Seçmen, MAGA ve Amerikan sağının popülizmini benimsemeye devam ediyor ama Trump’a bir nevi sarı ışık yakıyor. Trump’ın bizzat desteklediği ve kimi zaman adaylıkları Parti içerisinde memnuniyetsizlik yaratığı için eleştiri adaylardan hiçbiri yarışı kazanamadı. Keza Trump’ın en önemli siyasi pozisyonu olan “seçimlerin çalındığı” pozisyonunu benimseyen, bunu kendi söylemlerinin kalbi haline getiren adaylar da seçmenden geçer not almadı. Yine Trump destekçiliğini Capitol Hill baskını ile taçlandıran QAnon destekçileri de seçmenden kabul görmediler. Dolayısıyla ABD seçmeni Trump’ın kişiliğinin, söyleminin ve siyasi kararlarının ABD’de kutuplaşmayı iç savaş seviyesine getirdiği günleri unutmamış ve bu aşırılığı ödüllendirmemiş görünüyor. Trump yarışı kolay kolay bırakacak biri değil ama Parti içerisinde yara alabileceği günlere hazırlanmalı.