YAŞLANMANIN GETİRECEĞİ GÜVENLİK SORUNLARI

Hasan KÖNİ 15 Ağu 2016

Hasan KÖNİ
Tüm Yazıları
Gelişmekte olan ülkelerde güvenlik sorunları tek boyutlu, birbirine bağlı düz analizlerle çözülmesi gereken sorunlar olarak ele alınıyor.

Gelişmekte olan ülkelerde güvenlik sorunları tek boyutlu, birbirine bağlı düz analizlerle çözülmesi gereken sorunlar olarak ele alınıyor. Oysa, daha önceki yazılarda anlatmaya çalıştığımız gibi, güvenlik sorunları iç içe geçen ve sonuçları bir eğri  şeklinde geri dönüp  diğer  sorunları tetikleyen gelişmelerden oluşuyor. Bazı sorunlar terör gibi, çatışmalar gibi, darbeler gibi yaşam sistemini hemen etkilerken bazı  sorunlar kalp hastalığı gibi, kanser gibi uzun zaman içinde sinsice ilerleyerek güvenlik sorunu olarak ortaya çıkıyor ve devlet yapılarını etkiliyor. Ağır ağır gelişen buhranlardan biri dünya nüfusunda yaşlıların oranının genç nüfusa oranla artması. İtalya, Bulgaristan, Almanya, Yunanistan, Japonya, İspanya, Avustralya, Çin, Rusya, Amerika’da 1995’lerde başlayan, Birleşmiş Milletler Nüfus Araştırma Bölümünün, “Tarihsel  Tersine Dönüşüm” olarak adlandırdığı, çocuk nüfusunun yaşlıların altına düşmesi uluslararası toplum açısından bir tehdit olarak gözüküyor. Bu gelişmenin iki nedeni var: Doğurganlık oranının düşmesi ve uzayan yaşam süreleri. Dünyanın her yerinde kadınlar artık daha az doğuruyorlar.1965 yılında, Birleşmiş Milletler istatistiklerine göre doğurganlık oranı kadın başına beş doğum iken günümüzde bu ikiye düşmüş bulunuyor. Bu durumda en az  yetmiş beş ülkenin yakın gelecekte nüfusları yenilenemeyecek gibi.

Son elli yılda dünyada yaşam  beklentisi 65 yaş iken bugün 72-73’e çıkmış bulunuyor. Sonuçta, 1950’den günümüze 80 yaş üstündeki insan sayısının oranı 1/10’dan 1/5’e çıkmış durumda.100 yaşını aşanlar ise eskiye göre üç misli artmış bulunuyor. İnsanlık tarihi boyunca nesillerin sürekliliği çocukların yaşlılardan fazla olmasıyla sağlanmış gözüküyor. 50 yıl öncesine kadar dünya nüfusu 3.3 milyar iken her 65 yaşında kişiye 15 yaşın altında  yedi çocuk düşmekte idi. Afrika nüfusu diğer önemli bölgeleri, 1965 yılında, her yaşlı kimseye karşı 14 çocukla başa geçti. Afrika’yı  11 çocukla Asya ve Latin Amerika izliyor. Avrupa ve Kuzey Amerika ise her yaşlı kimse başına 3 çocukla en arka sırada yer aldı. Günümüzde,7.4 milyar kişinin yaşadığı dünyamızda her yaşlı kimseye ancak 3 çocuk düşmektedir. Bir tek Afrika’da  her yaşlı kimseye karşı 12 çocukla Afrika çocuk sayısını korumuş gözükmektedir. Asya ve Latin Amerika gerilerken, Avrupa’da  yaşlı insan-çocuk oranı  eşitlenmiştir.

2075 yılında, 10.7 milyar olması beklenen dünya nüfusunda yaşlı insan nüfusu çocukların nüfusunun üstünde olacak gibi gözükmektedir. Nijer, Nijerya ve Somali’de çocuk sayısı yaşlıların iki misli bir durumda olacaktır. Dünyanın diğer bölgelerinde yaşlı nüfus çocukların iki misli olacak gibi gözükmektedir.

0-14 yaş arasındaki çocuklarda erkek çocukların  oranı 52% civarındadır. Erkekler daha erken öldükleri için yaşlı kimselerde kadınlar çoğunlukta gözükmekteler. 65 yaş ve üstünde yaşlı kadın sayısı  yaşlı nüfusun 55%’ini temsil etmekte, 80 yaş üstünde ise  bu oran 60% civarında bulunmaktadır. Gelişmekte olan ülkeler ilk başlarda genç bir nüfusa sahip olmalarına karşın günümüzde nüfusları gelişmiş ülkelere göre daha hızlı yaşlanmaktadır. Bu ülkelere örnek olarak; Birleşmiş Milletler Örgütü, Brezilya, Çin, Endonezya, İran ve Tayland’ı örnek göstermektedir.

İnsanların uzun yaşaması tıbbi başarılar, ekonomik ve sosyal, siyasal gelişmeler sayesinde olmaktadır. Ancak, nüfusun yaşlanmasının ülkeler açısından olumsuz sonuçları bulunmaktadır. Çin’in Avrupa’ya göre  ekonomik başarısı büyük nüfusunun üretim ve tüketim gücüne dayanmaktadır. Amerikalı yatırımcıların  üretimlerini Çin ve Hindistan’a kaydırmalarının nedeni bu ülkelerin şimdilik geniş nüfus yapılarına sahip olmalarıdır .Bazı ülkelerin savunma gereksinimleri için  diğer ülkelerin genç nüfuslarına gereksinme doğacaktır. Veya savaşlar robotlar tarafından yapılacaktır. Veya biriktirdikleri nükleer silahları kullanacaklardır. Nüfus dış politikada gücü temsil etmektedir. Eğitim için eğitilecek öğrencilere gereksinme vardır. Spor, sağlık konularında tıkanmalar yaşanacaktır. Eğlenceyi, gençler olmadıktan sonra yaşlı nüfusa göre tertip etmek gerekecektir. Devletler kendilerine göçmen gelsin diye, göründüğü kadarıyla, Afrikalıları  ülkelerine davet edeceklerdir. Hükümetler zorunlu olarak emekliliği özelleştirecek, ödemeleri kısılacaktır. Emeklilik kazançlarını sağlayan çalışanların sayısı  emeklilik harcamalarını karşılayamayacaktır. Vergilerin arttırılması gerekecektir.  Resmi emeklilik yaşı yükseltilecektir. Doğurganlık oranlarının arttırılmasına çalışılması ise  yirmi sene içinde ancak yeni iş güçlerinin devreye girmesini sağlayacaktır. Acaba bu gelişmeler iç çatışmalara, teröre, yeni saldırılara, göçlere yol açmaz mı?