İNSÜLİN DARBEM

Refik ERDURAN 20 Tem 2016

Refik ERDURAN
Tüm Yazıları
Hekimlikte ustalık anlamına gelen "hazakat" eskiden alay için kullanılırdı. Tedavi umuduyla doktora gidip de beter olanlara hazakatzede (hazakat kurbanı) denirdi.

Hekimlikte ustalık anlamına gelen “hazakat” eskiden alay için kullanılırdı. Tedavi umuduyla doktora gidip de beter olanlara hazakatzede (hazakat kurbanı) denirdi. Nur içinde yatsın, Neyzen Tevfik sapasağlam adammış. Yalnız -herhalde yediğine içtiğine pek dikkat etmediğinden- ara sıra midesindeki bir tuhaflıktan şikâyetçi olurmuş. Doktora görün diye tutturan sevenlerinin ısrarıyla bir hastaneye başvurmuş. Ünlü hastaya bakmak hevesiyle oradaki uzman hekimler başına üşüşmüşler. Günlerce neler yapmışlar ve yaptırmışlar, nasıl tedaviler uygulayıp ne haplar yutturmuşlar, bilmiyoruz. Ama Neyzen hastaneden çıktığında aynı insan olmadığını görmüş. Sürekli ağrıyormuş midesi; bütün hayatı değişmiş. Başka doktorlara gidip daha da olumsuz sonuçlar alınca bunalan Neyzen kaleme sarılıp içini dökmüş:

Bir hazakatzedeyim; midemi tıp tepti benim. Kırk katır tepse yıkılmazdı bu muhkem bedenim. Hastane sanarak çok yere girdim çıktım. İbret aldım oralardan da; canımdan bezdim.Neden mi söz ediyorum rahmetli Neyzen’den? Geçen ay beni de tıp tepti de ondan. Ama yalnız midemi değil, bütünümü tepti.

Efendim, bir “mutad tetkik” kan şekerimin fazlaca yüksek olduğunu gösterince hazırun telaşlandılar. Kurumun diyabet bölümü başkanı koştu geldi, tetkikler gözden geçirildi, durumumun artık insülin takviyesini gerektirdiği sonucuna varıldı. Parmak ucumdan kan almak için delik açmaya yarayan zımbalı iğne kutusunu, şeker ölçüm aletini, enjektör kalemini getirdiler. Hepsini nasıl kullanacağım gösterildi. Oradan bir diyabetle mücadele uzmanı olarak çıktım. O akşam yatmadan uygun görülen miktarda insülini zerk ettim kendime. Ertesi sabah uyandığımda nerede olduğumu kestiremiyordum. Başım dönüyor, gözüm kararıyor, bacaklarım tutmuyordu. “Hah, hipoglisemi!” diye düşünebildim. “İnsülin fazla gelmiş. Kanımda şeker çok düşük. Aşağıya ineyim, mutfakta tatlı bir şey bulup ağzıma atayım.” Plan doğruydu ama uygulanmasında arıza çıktı: Merdivenden inmeye çalışırken film koptu. On basamak yukarıdan uçmuşum.

Gözümü açtığımda sarsıla sarsıla bir yere götürülüyordum. Ambulansta olduğumu anladım. Bereket, evde birileri uyanıp beni yerde baygın bulmuş, ağzıma birkaç kesme şeker tıkmışlar. Uzun süre o durumda kalsaymışım insülin Niyazı’si olurmuşum. Hastanede iğneler yapıldı, haşat olan yerlerime bakıldı, kafa röntgenleri çekildi, yarıklar zımbalandı. Hâlâ sargılar içindeyim. Bir haftadır insülin miktarını ayarlamaya çalışmaktayım. Olmuyor. Az gelince kan şekerim fırlıyor, çok gelince sabahları zom sarhoş gibi uyanıyorum. Dün bir süre insülin hikâyesine ara vermeyi akıl ettim. Üstünüze afiyet, bugün iyiyim.

Kıssadan hisse…

Herkes her zaman “Aman kendine bak, her şeyini sık sık kontrol ettir” türünden öğütler verir eşe dosta. Ben tersini söyleyeceğim. Çocukken duymuştum: Ayağını sıcak tut, başını serin. Kendine bir iş bul, düşünme derin. Yani gerekli gereksiz kurcalatmayın kendinizi. Hekim direktiflerini uygularken de ihtiyatlı olun. Yoksa her “müdahale” ölümcül bir darbeye dönüşebiliyor.