GERİLLA SAVAŞLARININ BAŞARISIZLIĞI

Hasan KÖNİ 07 Ağu 2016

Hasan KÖNİ
Tüm Yazıları
Batılı devletlerin soğuk savaş döneminden kalma alışkanlıklarla gelişmekte olan ülkelerdeki iç çatışmalara veya gerilla savaşlarına katılmaları onları zor durumda bırakıyor.

Batılı devletlerin soğuk savaş döneminden kalma alışkanlıklarla gelişmekte olan ülkelerdeki iç çatışmalara veya gerilla savaşlarına katılmaları onları zor durumda bırakıyor. Gerçekte, Ortadoğu dahil, bu çatışmaların onların güvenliğiyle ilgisi yok. Ancak, lobiciliğin parasal gücüne siyasal bir sisteme sahip olan Amerika, içindeki etnik lobilerin baskısıyla bu çatışmaların içinde bulunmak durumunda kalıyor ve müttefiklerini de bu çatışmaların içine sürüklüyor. Suriye çatışmaları örneğinde olduğu gibi. “Gerilla Karşıtı Savaşın Başarısızlığı” kitabının yazarı Ivan Eland’ta göre, mantıksal olarak Amerika çoğu zaman bu çatışmaların dışında kalmalı. Savaşların dışında kalmasının diğer bir nedeni ise öteki rakip güçlerin artık Soğuk Savaş döneminde olduğu gibi diğer ülkelerde iç çatışmaları kışkırtmamaları ve ancak çıkarları yoğun bir biçimde zarar gördüğü zaman bu alanda yer almaları gibi. Örneğin, Rusya’nın Suriye’deki çatışmalara katılmasının nedenlerinden biri Suriye’deki IŞİD kuruluşunun kendi içindeki Müslüman toplumları radikalleştirmesi ve iç çatışma çıkarmasını önleme çabası olarak görülüyor. Çoğu Amerikalı strateji uzmanı, iki tarafı okyanuslarla çevrili olan Amerika’ya diğer bölgelerdeki  çatışmaların yansımayacağı konusunda hemfikir. Bu görüş günümüzde geçerliliğini kaybetmiş gözüküyor. Diğer ülkelerin iç çatışmalarına katılan ülkeler bu çatışmaları yapılan göçlerle birlikte  kendi içlerine taşıyorlar. Bu durumun en bilinen örneği Afgan çatışmalarına askeri ve istihbaratıyla katılan Pakistan’ın başını terörden kurtaramaması. Aynı durum Libya ve Suriye’de başat rol oynamaya kalkan Fransa’nın başında. Amerika ise New York ve Pentagon’a yapılan saldırılar karşısında şaşırmış olmalı. Bu tür küçük ölçekli çatışmalarda, konvansiyonel savaşlarda olduğu gibi, nükleer güçlere sahip olmak bir işe yaramıyor. Ne yapacaksınız? Tek başına on, yirmi kişiyi öldürene karşı nükleer silah mı kullanacaksınız?

Bu tür terör saldırılarının etkilerinden kurtulmak için akıllı strateji, ülke çıkarlarının belirlenerek ve güvenlik çemberinin çapı belirlenerek hareket edilmesi ve gereksiz deniz aşırı veya ülke aşırı maceralara girişilmemesi olarak belirleniyor. Terör üreten alanlardan elinizi çektiğiniz zaman ülke içine terör yansımaları da azalıyor. Amerikan güçleri Lübnan’ın Şii bölgesinden çekilmesinden sonra Lübnan Şii Örgütü Hizbullah’ın Amerika’ya karşı saldırılarının sona erdiği görülüyor. Bazı araştırmacılar terör eylemlerin azaltılması için daha köklü önlemler ileri sürüyorlar. Nükleer silahların kolayca kullanılmayacağı bir dönemde Amerika’nın Güney Kore, Japonya, Avrupa ülkeleri gibi ülkeleri nükleer şemsiyesi altına alarak kendi şehirlerini tehlikeye atması yerine, bu ülkelerin kendi nükleer silahları ile kendilerini korumalarına izin verilmesi isteniyor. Bu stratejik düşünce biraz Cumhuriyetçilerin başkan adayı Trump’ın düşüncelerine yakın gözüküyor. Amerika donanmasının bütün denizlerde boy göstererek gemilere karşı kullanılan silah sistemlerinin değiştiği bir dönemde kendisini tehlikeye atmaması ve nükleer denizaltıların varlığının yeterli olacağı söyleniyor.

Yeni muhafazakar lobilere  dahil olmayan stratejistler, Soğuk Savaş  döneminin aygıtı NATO’nun başka ülkeleri korumaktan vazgeçmesini ve koruma durumunda dünyanın değişik yerlerinde savaşlara sürükleneceği belirtiliyor. Dünya üzerindeki  800  askeri üssün kapatılmasını isteyenlerde var. Amerika’nın dengeleyici rolünü oynamasının yeterli olacağını ileri sürüyorlar.

Günümüzde, Ortadoğu’nun enerji politikaları yüzünden  önemli olduğunu ve Arapların petrol ve gazın paylaşımı yüzünden saldırılara uğradığını söyleyenler yanılıyorlar. Bugün Amerika’nın kendisine yetecek kadar petrolü olduğu ve artık piyasalara petrol sattığı biliniyor. Rusya ise Arktik bölgedeki erimelerle birlikte ortaya çıkan deniz alanlarında habire yeni petrol ve gaz kaynakları buluyor. Yeni enerji teknolojileri gelişiyor. O halde Ortadoğu ülkelerinde terör karşıtı savaşlara girmek, bölgedeki etnik grupları gerilla olarak yetiştirmek ve harita değiştirme çabaları niçin yapılıyor? Her işgal edilen bölge yeni bir terör grubu, yeni anti Batıcı yapılanma ve yeni bir çatışma alanı yaratıyor. İnsanlar, ülkeler, müttefik olarak yanlarına alıp denetledikleri devletler hepsi ıstırap çekiyor. Vietnam’dan günümüze kazanılan bir savaş yok. Amaç silah endüstrisini canlı tutmak mı, bazı lobilerin dayanılmaz isteklerini yerine getirmek mi? Nedir? Peki bütün Batı siyaset bilimi kitaplarında anlatılan akılcı çözüm, akılcı karar verme teorilerinin anlatılması bilimsel antreman mı?